Star yazarından TRT'ye 'sansür' suçlaması: Erdoğan'ın bu sözlerini niye vermediniz?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "mahalle"de yaşanan tartışmalarla ilgili olarak "Bazıları işi tamamen şirazesinden çıkardı" demişti.
Star yazarı Selahaddin E. Çakırgil, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın
"mahalle"de yaşanan tartışmalara ilişkin olarak kullandığı
"Bazıları işi tamamen şirâzesinden çıkardı. İşi, kendi
belirledikleri çerçevede kalan insanları ‘doğru’, onun
dışındakileri de ‘yanlış’ addetme noktasına getirdiler. Onların da
böyle bir hakları yok, benim de yok" ifadesinin TRT tarafından
sansürlendiğini iddia etti.
Çakırgil, "İşi şirazesinden çıkaranlara yönelik sözler, TRT
Haber’de dün 12.35’teki yayında sansürlendi; niçin?" diye
yazdı.
Dün (3 Mayıs 2017) Hindistan dönüşü gazetecilerin sorularını
yanıtlayan Erdoğan, konuyla ilgili olarak şunları söylemişti:
"Bahsettikleriniz arasında, kurucusu olduğum partiyi geçmişte
desteklemiş olanlar bulunabilir. Ama onların bu desteklerini daha
sonra da aynen sürdürdüklerini düşünmüyorum. Daha sonra ibreleri
değişti. Yol arkadaşıysan, gönül arkadaşıysan, pazara kadar değil
mezara kadar gidilir. Bunların bir kısmı pazara kadar geldiler,
sonra trenden indiler. Hele hele son dönemde, çok çirkin, kabul
edemeyeceğimiz yaklaşımlara şahit olduk. Bu bir defa yolda, çizgide
istikrarsızlıktır. Sırat-ı müstakim’den sapmadır. “İslamcı olanlar
atılıyor, İslamcı olmayanlar getiriliyor” deniliyor. Bir siyasi
partinin çalışmalarında, İslamcı olmak ya da olmamak şeklinde bir
ayrım yapmak zaten yanlış. Biz tekkeye mürit aramıyoruz ki. Siyasi
parti için esas olan, dürüst, ilkeli, vatanını, milletini seven,
parti ilkelerine uyacak insan aramaktır. Ama bazıları işi tamamen
şirazesinden çıkardı. İşi, kendi belirledikleri çerçevede kalan
insanları ‘doğru’, onun dışındakileri de ‘yanlış’ addetme noktasına
getirdiler. Onların da böyle bir hakları yok, benim de yok. Kaldı
ki ebedi alemin ölçüsü hiçbirimizin elinde değil. Kimse bunu
teraziye çıkarmasın. Hele hele çok ağır olacak ama uluhiyet
davasına da kimse girmesin"
Selahaddin Çakırgil'in "Ben bu tartışmanın
neresindeyim?" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
‘Ben’zamiri bu satırların sahibi açısından, yerinde kullanılması en
zor kelimelerdendir. Genelde, yanlışları hep başkaları yapar; ama,
alkışlanacak işleri ‘ben’.. Samimî olarak, ‘Ben hata ettim, ben
yanlıştayım’ demek genelde çok zordur. Bu yüzden, bu satırların
sahibi, direkt ‘ben’ demekten olabildiğince kaçınmaya çalışır. Ama
bu yazıda ister istemez fazlaca ‘ben’ demek zorunda kalacağım,
mâzur görüle…
***
Son günlerde bir tartışmadır gidiyor, İslamcılık ve İslamcılar
üzerine… Ve bu cereyanın ve bu cereyana mensup olduğu
düşünülenlerin AK Parti’nin felsefesinden ve yönetim kadrolarından
temizlenmesi gerektiğine ve hattâ temizleneceğine dair.. Bunu
söyleyenlerin birçoğu da, genel olarak kendilerini Tayyip
Erdoğan’ın yakın çevresi olduklarını hissettirecek şekilde, yani
sırtlarını güç merkezine dayayarak konuşuyorlar. Tayyip Bey, AK
Parti’nin başına yeniden geçiyor ya, bu hengamede, eyyamcıların
doluştuğu kadrolarda bir silkeleme yapılacağı beklenirken, selden
kütük kapma fırsatçılığını sergileyenler de işte böyle bir
tartışmayı başlattılar.
Bir taraf, Tayyip taraftarı gözükmeye çalışıyor ve haliyle
sırtlarını siyasî iktidara dayamaya çalışıyor; diğer taraf ise
sırtlarını hayatlarını ve karakterlerini şekillendiren bir inanç
sistemine dayamak dikkatini sergilemeye çalışıyorlar. Bu ikinci
grup, kısa vâdede zayıf gibi gözükse bile, ‘sel geçer kum kalır’
misali, kitleleri harekete geçiren temel dinamik güç, günlük
menfaat veya siyasî iktidara göre değil, bu inanç sistemine göre
şekillenir, Müslüman halk arasında… İşte bu tartışma ve kavganın
asıl sebebi, bu dünya görüşünün gücüne duyulan hınçtan
kaynaklanmaktadır. Ve birileri, ömrü boyunca hangi çizgide ve dünya
görüşüne bağlı olduğu bilinen Tayyip Bey’i bu gibi atraksiyonlarla
kuşatabileceklerini sanıyorlar; bu zamana kadar yanılanlar
gibi..
***
Bazıları, benim bu konuda sessiz kaldığımı söyleyip; ‘Siz İslamcı
değil misiniz ki, sessiz duruyorsunuz’ diyorlar.
Hemen belirteyim, kendimi hiçbir zaman ‘şucu- bucu’ diye tarif
etmedim. Kendimi sadece ve sadece ‘müslüman’ olarak niteliyorum.
İnşaallah o noktadan uzağa düşmem. Safım, inancımın tarafında
olanların yanıdır. Eğer, İslamcı diye saldırılanların inançları,
dünya görüşlerinin vurulması hedefleniyorsa, belirteyim ki, ‘Beni
de hesaba katın, ben de oradayım!’
Nice Müslümanlarla da farklı görüşlere sahip olup onları
eleştirebilirim ama nihaî tercihte ‘Lailaheillallah Muhammed’un
Resulullah’ diyenlerle aynı saftayım. Merkezde olan, inancımın
temel ölçüleridir.
***
Eğer, İslamcılıktan murad, inandığı değerlere göre bir dünya
kurulmasını istemek ise, şuûr ve basiret sahibi hangi Müslüman,
‘Ben Müslümanım ama inandığım değerlerin, ölçülerin bir toplum ve
dünya düzeni olmasını istemem. Ona karşıyım!’ diyebilir? Birileri,
biz de ‘müslümanız..’ diyorlarsa ve sonra da Müslümanları
taşlıyorlarsa, onlara, önce içinde bulundukları kafa
karışıklığından kurtulmaları tavsiye olunur.
Bu genel çerçeve içinde, bu tartışmaların dışında kaldığımı
sananlara, -dikkatlerinden kaçmıştır- 24 Nisan tarihli yazımdan,
‘Tayyip Bey’den beklenen...’ ara cümlesiyle yazdığım notu
hatırlatırım.
***
Bu saldırılar, Tayyip Bey’e yakınlık havası verilerek
yapıldığından, o gibilere ihtarı bizzat Tayyip Bey’in yapmasını
bekliyordum ki, onun, bu konuda dün Rusya’ya giderken söyledikleri,
sanırım, birilerinin dizginlenmesi için kâfidir. Şöyle diyor Tayyip
Bey: ‘(…)İslamcı olanlar atılıyor, İslamcı olmayanlar
getiriliyor’deniliyor. Bir siyasi partinin çalışmalarında, İslamcı
olmak ya da olmamak şeklinde bir ayrım yapmak yanlış. Biz tekkeye
mürid aramıyoruz ki… (…) Ama bazıları işi tamamen şirâzesinden
çıkardı. İşi, kendi belirledikleri çerçevede kalan insanları
‘doğru’, onun dışındakileri de ‘yanlış’ addetme noktasına
getirdiler. Onların da böyle bir hakları yok, benim de yok.’
Ama işi şirazesinden çıkaranlara yönelik sözler, TRT Haber’de dün
12.35’teki yayında sansürlendi; niçin?