28 Kas 2014 13:39
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:57
Star yazarından Star yazarına: Gazete köşesi ileri geri zevzeklik mahalli değildir!
Yağmur Atsız: 29 sene televizyonculuk yaptım, daha kaç yıl yapaydım?
Eski TRT spikeri Anda Özmen’in Ocak ayında sunduğu bir haberde
MHP’den “yavru muhalefet” diye bahsetmesiyle ilgili yaptığı yorumu
“Televizyon ekranı köşeye benzemez Yağmur Bey” sözleriyle eleştiren
Star gazetesi televizyon yazarı “Asabi Adam”a yanıt veren Star
yazarı Yağmur Atsız, “Gazete köşesi ileri geri zevzeklik mahalli
değildir!” dedi.
Televizyonculuk kariyerine dikkat çeken Atsız, “Ben Almanya’da ve bu ülkenin en büyük tv kanallarında (WDR, ZDF vs...) 1973-2003 arası tam 29 sene televizyonculuk yapdım zâten... Yâni daha kaç sene yapaydım? İsviçre, Fransa ve Avusturya’da da müteferriq işlerim vardır” dedi.
Yağmur Atsız’ın Star gazetesinin bugünkü (28 Kasım 2014) nüshasında yayımlanan, “Gecikmiş bir düzeltme” başlıklı yazısı şöyle:
‘Gecikmiş bir düzeltme’
İnsan bâzı şeyleri geç farkediyor. Dün işte ben de bir şeyi böyle geç farketdim. Pek önemli mi onu da kestiremiyorum ama bilgi notu olarak arzedeyim:
Efendim, bizim gazeteden bir arkadaş, asabî bir arkadaş, uzunca süre önce benim bir tv programı ile ilgili olarak dikkati çekdiğim bir husûsa takılmış. Bu bağlamda o husûsun hangi husûs olduğu hiç önemli değil. Lâkin bu arkadaşımız buna çok öfkelenmiş. Oysa iyi niyetle yapılmış ve nezâket kuralları dâiresinde bir ufak, ama televizyonculuk edenlerin bilmesi gereken bir noktaya işâret etmişdim. İzlediğim bir yayında gözüme çarpan ve olmaması gereken bir husus...
Bu şahıs, üzerine hiç vazîfe olmadığı halde, muhtemelen benim değindiğim mesele bir arkadaşının hazırladığı bir programla, o programla, alâkalı bulunduğu için, bana zehir zemberek bir cevab yazmış. Yazmış ve bana “giydirmiş”...
Söylediği zâten yanlış ama atdığı başlık da çok tuhaf:
“Televizyon Ekranı Köşeye Benzemez Yağmur Bey”
Yâni demek istiyor ki sen öyle aklının ermediği işlere karışarak haddini aşma!
Otur, efendi efendi köşeni yaz ve öyle televizyon gibi boyunu aşan işlere bulaşma!
Bir kere başlıkda imlâ hatâsı var; ‘Yağmur Bey’den önce virgül koyması gerekirdi.
Kuraldır, direkt hitablar virgülle ayrılır.
İkincisi, bu uyarı tam bir zıpçıkdılık!
Ben Almanya’da ve bu ülkenin en büyük tv kanallarında (WDR, ZDF vs...) 1973-2003 arası tam 29 sene televizyonculuk yapdım zâten... Yâni daha kaç sene yapaydım? İsviçre, Fransa ve Avusturya’da da müteferriq işlerim vardır.
Hem de gece bekçisi filan olarak değil; realizatör, senarist, rejisör, kurgu süpervizörü yâhut stüdyoda bizzat sunucu olarak...
Üstelik bu 29 yılın son 18 yılı boyunca Almanya’nın en büyük, ilk üçe giren, kanallarından birinin dış haberler dâiresinde program sorumlusu editörlük de etdim.
Bu arkadaşdan geçer not almak için başka neler yapmam gerekiyordu acabâ?
Kısacası, evet, televizyon ekranı köşeye benzemez ama gazete köşesi de kahvehâne köşesine benzemez. İleri geri zevzeklik mahalli değildir!
E, yâni...
***
Hazır kendimi övmeye başladım; ben yüzme de bilirim. Rahmetli Annem daha ben beş yaşındayken öğretmişdi.
Çok müşfiq bir kadın olduğu için bir gün Süreyyâ Plajı açıklarında tuttuğu gibi sandaldan denize fırlatdı; ben de can havliyle yüzmeye başladım.
O günden sonra Annemi daha da bir derinden sevmeye başlamışdım.
Mekânı Cennet olsun; akıllı ve pratik bir kadındı.
Meselâ Babam yüzme bilmezdi.
Üstelik baba tarafından bütün dedelerim de Bahriye zâbitleriydi...
Böylece Türkçülük târihinin en özenle saklanan sırlarından birini daha fâşetmiş bulunuyorum.
Allah taksîrâtımı affetsin!
***
Bugün son olarak behemehâl değinmek istediğim bir husus da şu:
Edirne Vâlîsi Dursun Şâhin adında biri Edirne Sinagogu’nu kapatmış...
Hayır, hayır, yanlış okumadınız; Dingo’nun Ahırı’nı kapatmamış... Zâten orayı öyle paldır küldür kapatabileceğini de sanmam. Yanılıp da öyle bir işe tevessül edecek olsaydı eş-dost araya girip âilevî münâsebetleri falan öne sürerek engel olurlardı.
Dediğim gibi, “seulement!” bir Mûsevî mâbedini kapatmış.
Bence İçişleri Bakanımız bu haberi alınca ağleb-i ihtimâl tenhâda bir iki göbek atıp böyle acar bir personele sâhib olduğu için iki rekât da şükür namazı kılmışdır.
Öyle ya, bu büyüğümüz mâdem ki böyle bir hünere mâlik, alıp sütre gerisinde bekletir ve hîn-i hâcetde kaşla göz arasında Ermeni ve Rum kiliselerinden de gözüne kestirdiklerini kapatı kapatıverirsin!
Büyük devletlerin ellerinde dâimâ böyle gizli birer süper silahları vardır.
Meselâ İsrâil’in elinde nükleer bombalar varsa bizim de Şâhin Beyimiz var.
“Süpersonik Şâhin”!!!
Yoksa “Süperkomik Şâhin” mi demeliydi?
Yüce Tanrım (virgül!) aklım fikrim Size emânet!!!
‘Köşeye benzemez Yağmur Bey...’
Yağmur Atsız’ın yanıt verdiği, “Asabi Adam” mahlasıyla Star gazetesinin 30 Ocak 2014 tarihli nüshasında yayımlanan ‘Köşeye benzemez Yağmur Bey...’ başlıklı yazısı şöyle:
TRT Ana Haber Spikeri Anda Özmen’in durumuna dair düşüncelerimi pazartesi yazmıştım. İki haberi birbirine bağlama çabasından kaynaklanan, kötü niyeti olmayan ama olmaması gereken bir gaftı. İşten atılması çağrılarını fazla abartılı bulduğumu, en ağır cezanın da ana haberden alınmak olduğunu söylemiştim.
Gazetemiz yazarlarından Yağmur Atsız da konuya dahil oldu, tartışmayı ilginç ama televizyonculuk açısından sıkıntılı bir noktaya getirdi. Yağmur Bey’in yazısının muhatabı her ne kadar ben olmasam da televizyon yazarı olarak durumdan vazife çıkardım.
***
Önce Yağmur Bey’in “ Yavru” kelimesinin hakaret içermediği tezinden başlayayım. Bu krizde tartıştığımız şey “Yavru” tanımlamasının hakaret içerip içermediğiyle alakalı değil.Burada “Yavru muhalefet” tanımlamasının Başbakan Erdoğan’ın konuşmalarında kullanmasından yola çıkarak tüm TRT’nin siyasi taraftarlık yaptığı iddiası var. Tüm TRT diyerek abartılı bir tanımlama yaptığını düşünmeyin.
Ana haber bültenleri kanalların kimliğidir, sunanın, hazırlayanın, muhabirin elbet ve farklı farklı siyasi görüşleri vardır ama haber objektif olmak zorundadır.
Bu tanımlamanın bir köşe yazarı ya da yorumcu tarafından kullanmasıyla, ana haberde kullanılması arasında fark vardır.
***
Bu gaftan hem MHP hem CHP’nin siyasi sonuç çıkarma çabaları şaşırtıcı değil. Burada tek yapılabilecek şey, kurumun görüşünü yansıtmayan, haber metnine yazmadığı tanımlamayı kullanan spiker Anda Özmen’e yaptırım uygulamaktır. Zaten Anda Özmen de yaptığı hatanın kişisel olduğunu, kurumu zor durumda bıraktığı için üzüldüğünü söylüyor.
Ancak Yağmur Bey tahminen bu açıklamalardan habersiz, TRT Haber ve Spor Dairesi Başkanı aynı zamanda Star Gazetesi yazarı Nasuhi Güngör’ün konuya müdahalesini “Demek bürokratlık böyle bir şey... Nasuhi Bey’i önümüzdeki dönem MHP Milletvekili olarak görmek istiyoruz” diye yorumlamış.
Yağmur Bey bence haksızlık etmiş, zira ister özel ister devlet fark etmez, haber yöneticilerinin asıl görevi başında bulundukları kurumun inandırıcılığını korumaktır.Kaldı ki medyada bürokratik tavır zor kararları başkalarına bırakarak takınılır, anında müdahaleyle değil...
Spiker Anda Özmen’e zorla özür dilettirildiği yolundaki iddiaya gelince... Bu, Anda Özmen’i çok edilgen, başkasının kararıyla hareket eder gibi gösteren bir iddia ve bence bu da çok sıkıntılı...
Televizyonculuk kariyerine dikkat çeken Atsız, “Ben Almanya’da ve bu ülkenin en büyük tv kanallarında (WDR, ZDF vs...) 1973-2003 arası tam 29 sene televizyonculuk yapdım zâten... Yâni daha kaç sene yapaydım? İsviçre, Fransa ve Avusturya’da da müteferriq işlerim vardır” dedi.
Yağmur Atsız’ın Star gazetesinin bugünkü (28 Kasım 2014) nüshasında yayımlanan, “Gecikmiş bir düzeltme” başlıklı yazısı şöyle:
‘Gecikmiş bir düzeltme’
İnsan bâzı şeyleri geç farkediyor. Dün işte ben de bir şeyi böyle geç farketdim. Pek önemli mi onu da kestiremiyorum ama bilgi notu olarak arzedeyim:
Efendim, bizim gazeteden bir arkadaş, asabî bir arkadaş, uzunca süre önce benim bir tv programı ile ilgili olarak dikkati çekdiğim bir husûsa takılmış. Bu bağlamda o husûsun hangi husûs olduğu hiç önemli değil. Lâkin bu arkadaşımız buna çok öfkelenmiş. Oysa iyi niyetle yapılmış ve nezâket kuralları dâiresinde bir ufak, ama televizyonculuk edenlerin bilmesi gereken bir noktaya işâret etmişdim. İzlediğim bir yayında gözüme çarpan ve olmaması gereken bir husus...
Bu şahıs, üzerine hiç vazîfe olmadığı halde, muhtemelen benim değindiğim mesele bir arkadaşının hazırladığı bir programla, o programla, alâkalı bulunduğu için, bana zehir zemberek bir cevab yazmış. Yazmış ve bana “giydirmiş”...
Söylediği zâten yanlış ama atdığı başlık da çok tuhaf:
“Televizyon Ekranı Köşeye Benzemez Yağmur Bey”
Yâni demek istiyor ki sen öyle aklının ermediği işlere karışarak haddini aşma!
Otur, efendi efendi köşeni yaz ve öyle televizyon gibi boyunu aşan işlere bulaşma!
Bir kere başlıkda imlâ hatâsı var; ‘Yağmur Bey’den önce virgül koyması gerekirdi.
Kuraldır, direkt hitablar virgülle ayrılır.
İkincisi, bu uyarı tam bir zıpçıkdılık!
Ben Almanya’da ve bu ülkenin en büyük tv kanallarında (WDR, ZDF vs...) 1973-2003 arası tam 29 sene televizyonculuk yapdım zâten... Yâni daha kaç sene yapaydım? İsviçre, Fransa ve Avusturya’da da müteferriq işlerim vardır.
Hem de gece bekçisi filan olarak değil; realizatör, senarist, rejisör, kurgu süpervizörü yâhut stüdyoda bizzat sunucu olarak...
Üstelik bu 29 yılın son 18 yılı boyunca Almanya’nın en büyük, ilk üçe giren, kanallarından birinin dış haberler dâiresinde program sorumlusu editörlük de etdim.
Bu arkadaşdan geçer not almak için başka neler yapmam gerekiyordu acabâ?
Kısacası, evet, televizyon ekranı köşeye benzemez ama gazete köşesi de kahvehâne köşesine benzemez. İleri geri zevzeklik mahalli değildir!
E, yâni...
***
Hazır kendimi övmeye başladım; ben yüzme de bilirim. Rahmetli Annem daha ben beş yaşındayken öğretmişdi.
Çok müşfiq bir kadın olduğu için bir gün Süreyyâ Plajı açıklarında tuttuğu gibi sandaldan denize fırlatdı; ben de can havliyle yüzmeye başladım.
O günden sonra Annemi daha da bir derinden sevmeye başlamışdım.
Mekânı Cennet olsun; akıllı ve pratik bir kadındı.
Meselâ Babam yüzme bilmezdi.
Üstelik baba tarafından bütün dedelerim de Bahriye zâbitleriydi...
Böylece Türkçülük târihinin en özenle saklanan sırlarından birini daha fâşetmiş bulunuyorum.
Allah taksîrâtımı affetsin!
***
Bugün son olarak behemehâl değinmek istediğim bir husus da şu:
Edirne Vâlîsi Dursun Şâhin adında biri Edirne Sinagogu’nu kapatmış...
Hayır, hayır, yanlış okumadınız; Dingo’nun Ahırı’nı kapatmamış... Zâten orayı öyle paldır küldür kapatabileceğini de sanmam. Yanılıp da öyle bir işe tevessül edecek olsaydı eş-dost araya girip âilevî münâsebetleri falan öne sürerek engel olurlardı.
Dediğim gibi, “seulement!” bir Mûsevî mâbedini kapatmış.
Bence İçişleri Bakanımız bu haberi alınca ağleb-i ihtimâl tenhâda bir iki göbek atıp böyle acar bir personele sâhib olduğu için iki rekât da şükür namazı kılmışdır.
Öyle ya, bu büyüğümüz mâdem ki böyle bir hünere mâlik, alıp sütre gerisinde bekletir ve hîn-i hâcetde kaşla göz arasında Ermeni ve Rum kiliselerinden de gözüne kestirdiklerini kapatı kapatıverirsin!
Büyük devletlerin ellerinde dâimâ böyle gizli birer süper silahları vardır.
Meselâ İsrâil’in elinde nükleer bombalar varsa bizim de Şâhin Beyimiz var.
“Süpersonik Şâhin”!!!
Yoksa “Süperkomik Şâhin” mi demeliydi?
Yüce Tanrım (virgül!) aklım fikrim Size emânet!!!
‘Köşeye benzemez Yağmur Bey...’
Yağmur Atsız’ın yanıt verdiği, “Asabi Adam” mahlasıyla Star gazetesinin 30 Ocak 2014 tarihli nüshasında yayımlanan ‘Köşeye benzemez Yağmur Bey...’ başlıklı yazısı şöyle:
TRT Ana Haber Spikeri Anda Özmen’in durumuna dair düşüncelerimi pazartesi yazmıştım. İki haberi birbirine bağlama çabasından kaynaklanan, kötü niyeti olmayan ama olmaması gereken bir gaftı. İşten atılması çağrılarını fazla abartılı bulduğumu, en ağır cezanın da ana haberden alınmak olduğunu söylemiştim.
Gazetemiz yazarlarından Yağmur Atsız da konuya dahil oldu, tartışmayı ilginç ama televizyonculuk açısından sıkıntılı bir noktaya getirdi. Yağmur Bey’in yazısının muhatabı her ne kadar ben olmasam da televizyon yazarı olarak durumdan vazife çıkardım.
***
Önce Yağmur Bey’in “ Yavru” kelimesinin hakaret içermediği tezinden başlayayım. Bu krizde tartıştığımız şey “Yavru” tanımlamasının hakaret içerip içermediğiyle alakalı değil.Burada “Yavru muhalefet” tanımlamasının Başbakan Erdoğan’ın konuşmalarında kullanmasından yola çıkarak tüm TRT’nin siyasi taraftarlık yaptığı iddiası var. Tüm TRT diyerek abartılı bir tanımlama yaptığını düşünmeyin.
Ana haber bültenleri kanalların kimliğidir, sunanın, hazırlayanın, muhabirin elbet ve farklı farklı siyasi görüşleri vardır ama haber objektif olmak zorundadır.
Bu tanımlamanın bir köşe yazarı ya da yorumcu tarafından kullanmasıyla, ana haberde kullanılması arasında fark vardır.
***
Bu gaftan hem MHP hem CHP’nin siyasi sonuç çıkarma çabaları şaşırtıcı değil. Burada tek yapılabilecek şey, kurumun görüşünü yansıtmayan, haber metnine yazmadığı tanımlamayı kullanan spiker Anda Özmen’e yaptırım uygulamaktır. Zaten Anda Özmen de yaptığı hatanın kişisel olduğunu, kurumu zor durumda bıraktığı için üzüldüğünü söylüyor.
Ancak Yağmur Bey tahminen bu açıklamalardan habersiz, TRT Haber ve Spor Dairesi Başkanı aynı zamanda Star Gazetesi yazarı Nasuhi Güngör’ün konuya müdahalesini “Demek bürokratlık böyle bir şey... Nasuhi Bey’i önümüzdeki dönem MHP Milletvekili olarak görmek istiyoruz” diye yorumlamış.
Yağmur Bey bence haksızlık etmiş, zira ister özel ister devlet fark etmez, haber yöneticilerinin asıl görevi başında bulundukları kurumun inandırıcılığını korumaktır.Kaldı ki medyada bürokratik tavır zor kararları başkalarına bırakarak takınılır, anında müdahaleyle değil...
Spiker Anda Özmen’e zorla özür dilettirildiği yolundaki iddiaya gelince... Bu, Anda Özmen’i çok edilgen, başkasının kararıyla hareket eder gibi gösteren bir iddia ve bence bu da çok sıkıntılı...