Star yazarından Hayrettin Karaman ve Cübbeli Ahmet'e: "İslam adına konuşacaksan, hayata dön bir bak..."
"Mülteciler kamplarda yaşıyor, başlarına da gelmedik kalmıyor, farkında mısınız?"
Star yazarı Ardan Zentürk, ilahiyat profesörü Hayrettin Karaman'ın
sigara içen başörtülü kadınlarla ilgili yaptığı yoruma ve "Cübbeli
Ahmet Hoca" olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü'nün, katıldığı bir
programda kıdem tazminatının "caiz" olmadığı şeklindeki sözlerine
tepki gösterdi. Prof. Karaman için "Burada “ulema” olarak
adlandırdığımız isimlerden ise, bu yaşanılanlara dönük “çıt” yok,
birinin yazdığı sigara içen türbanlı kızlar yazısına Mehmet Metiner
gereken cevabı vermiş, ekleyeceğim lafım da yok... diyen Zentürk,
Cübbeli Hoca'nın "kıdem tazminatı caiz değildir sözlerine ise
"Müslüman coğrafyanın tamamındaki trajediyle hemhal olup, dikkatini
dağıtmayacaksın, ümmet yıkılmış, buradan söylediğimiz “yüzyıllık
hesaplaşmanın” kanlı anaforunda zelil olmuş, biz neler
tartışıyoruz?" dedi.
Star yazarı Ardan Zentürk'ün "İslam adına konuşacaksan,
hayata dön bir bak..." başlığıyla yayımlanan yazısının
tamamı şöyle:
Tarih, 26 Mart 2012... Yer, Lübnan’ın kuzeyindeki Sünni bölgesinin
merkezi, Trablusşam, Lübnan-Suriye sınırı... Suriye Savaşı birinci
yılında... Savaşın bölgeye etkilerini yerinde görmek için son
derece kritik bir bölgedeyim, o, güçlü yürekli kadınla, büyük bir
trajedinin ilk ipuçlarının yaşandığı o günlerde karşılaşıyorum.
Adı, Lama Slayhi... Beşar’ın katiller sürüsünden Lübnan’ın Sünni
bölgesine sığınan insanların, özellikle kadın mağdurların
yaralarının sarılması için 24 saat çalışan bir “insanlık
emekçisi...”
Tanık olduklarını anlatırken, güçlü bir senaristin elinde Oscar’a
aday olacak filmin sanki ana temasını aktarır gibi: Beşar’ın
adamları, tecavüzü bir cezalandırma unsuru olarak kullanıyorlar.
Çok sayıda masum Sünni kadına, üstelik eşlerinin veya babalarının
önünde tecavüz ediyorlar. Genç bir çift sınırdan kaçtı, kadın
hamile. Aldım, doktora götürdüm, eşi, muayene odasının kapısında
bekliyor. Kadın doktora, o çocuktan kurtulmak istediğini söyledi,
doktor çok öfkelendi, sesi koridorlarda yankılandı. “Sen bir
Müslüman kadın olarak benden nasıl böyle büyük günaha ortak olmamı
istersin” diye bağırıyordu, eşi içeri girdi, doktora şunu söyledi:
Doktor bey haklısın ama, eşime Suriye’de tecavüz ettiler, o çocuk
bu tecavüzün eseri, ben ise eşimi çok seviyorum ve bütün bunları
unutup yeni bir hayat kurmak istiyorum, senden ricam bize şans
vermendir. Doktor kabul etti, işlem tamamlandı. Onlar yeni bir
hayata başladılar. Ama, Suriye’de onbinlerce Müslüman kadının
yaşadıklarından büyük utanç duyup intihar ettiklerini de
izliyoruz...
Müslüman'ın derdi çok büyük...
O günlerde yazmıştım, bugün neden tekrarlıyorum, çünkü, Müslüman
coğrafya, tarihinin en korkunç saldırısıyla karşı karşıya,
milyonlarca masum Müslüman katledildi, katliam devam ediyor, Bosna
Savaşı’nda başlayan Müslüman kadına insanlık dışı saldırılar,
Suriye-Irak-Yemen-Libya’da neredeyse bir “savaş kuralı” haline
gelmiş durumda...
Burada “ulema” olarak adlandırdığımız isimlerden ise, bu
yaşanılanlara dönük “çıt” yok, birinin yazdığı sigara içen türbanlı
kızlar yazısına Mehmet Metiner gereken cevabı vermiş, ekleyeceğim
lafım da yok... “Cüppeli” olarak anılanı ise “kıdem tazminatı caiz
değildir”diye kendince bir fetva verdi, döndük baktık, fabrikaları
ve yanında çalışan emekçiler varmış, nerede kaldı “kul hakkı” diyen
yok...
Biz buralarda kadının kılığı-kıyafeti ile uğraşır, Atatürk
heykellerine tırpanlı kumpas saldırılarını tartışırken, milyonlarca
Musullu kadın-çocuk hala mülteci kamplarında yaşıyor, başlarına da
gelmedik kalmıyor, farkında mısınız?..
Yarın, PKK’nın girdiği Rakka, Haşdi Şabi’nin işgal edeceği
Telafer’de neler yaşanacak, düşünebiliyor musunuz?..
Din alimiysen, ulema olarak adlandırılıyorsan, bu dünyadaki bütün
teferruatı bir kenara bırakıp Müslüman coğrafyanın tamamındaki
trajediyle hemhal olup, dikkatini dağıtmayacaksın, ümmet yıkılmış,
buradan söylediğimiz “yüzyıllık hesaplaşmanın” kanlı anaforunda
zelil olmuş, biz neler tartışıyoruz?..İki de bir kadının kıyafeti
için ortalığa dökülen o meczuplara da bir sözüm var, İslam adına
hayırlı bir iş mi yapmak istiyorsun, bak sınır orada, ötesinde
Türkmen tugayları var, al silahı eline katıl onlara, şehitlik
mertebesi için vur kendini cepheye, ne diye Maçka Parkı’nda kadın
taciz ediyorsun?...
Mescid-i Aksa için söyleyecek lafın yok mu...
Bilenler bilir, buradan da söyleyeyim, alnım beş vakit secdeye
değmez, ama bütün hayatım, Müslüman’ın saldırıya uğradığı Dağlık
Karabağ, Bosna-Hersek, Kosova, Lübnan, Filistin, Libya’da savaş
muhabirliğinde, Irak-Suriye’de “bağımsızlık cihadına” besmeleyle
kalkmış haklı ve mazlumların yanında geçti...Rabbim beni, 15 Temmuz
akşamı o emperyalist saldırıya karşı direniş yayını yapmakla
görevlendirdi.
Bakıyorum, FETÖ elebaşına, kıymeti kendinden menkul “din adamı”(!)
ya, arkadaş senin saldırıya uğramış Mescid-i Aksa için söyleyecek
tek kelimen yok mu? Yok!.. Çünkü saldıran tarafın müttefiki, tıpkı
Birleşik Arap Emirlikleri emiri gibi...
Ey Müslüman dikkat et!..
Bugünümüzü, din adına konuştuklarını söyleyenlerin yaptıkları esir
alıyor, İran’ın dini lideri Ali Hamaney’in eline, “Beyrut
Kasabı” Ariel Şaron’un eline bulaşandan daha çok Müslüman’ın kanı
bulaşmış durumda...
Onun-bunun lafıyla dikkatini dağıtma, yaşamın sana zorladığı
gerçeklere karşı hazırlıklı ol, direncini bile...
Önündeki durum açıktır: Ya, olacaksın... Ya, öleceksin...