21 Mar 2014 09:35
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:00
Star yazarından Egemen Bağış'a şok çağrı! Tevbe et siyaseti bırak!
Ahmet Taşgetiren ses kayıtlarında Kuran'la dalga geçtiği iddia edilen Egemen Bağış için sert bir çağrı yaptı: Tövbe et, siyaseti miyaseti bırak!
İnternete düşen bir ses kaydında gazeteci Metehan Demir ile yaptığı
öne sürülen görüşmede Kuran’daki Bakara Suresi’yle dalga geçtiği
iddia edilen Egemen Bağış’ı eleştiren Star gazetesi yazarı Ahmet
Taşgetiren, “O sözler size mi ait? Önce bir açıklama yapın. Ve eğer
size aitse, hemen gidip tevbe edin ve siyaseti miyaseti bırakın.
Olmuyor, olmaz. Türkiye’de o dille halkın yüzüne bakılmaz”
dedi.
“Başçalan” adlı Twitter ve Youtube hesabı, eski Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ile gazeteci Metehan Demir arasında geçtiği öne sürülen bir ses kaydı yayınladı.
Yasal dinlemeler sonucu elde edilip edilmediği bilinmeyen ses kaydındaki iddiaya göre, Metehan Demir, Egemen Bağış’ın Bakara Suresi’nden bir ayet paylaşmasıyla ilgili olarak Egemen Bağış’ı arıyor ve ikili arasında Kuran ayetleriyle dalga geçilen bir konuşma geçiyor.
Star gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren bugünkü köşesinin sonuna bir not düşerek Egemen Bağış’ı eleştirdi.
Taşgetiren’in Star gazetesinde yayımlanan “Yüreğinizle sancılısınız” başlıklı yazısı şöyle:
‘Yüreğinizle sancılısınız’
Belli ki “CHP” diyeceksiniz. Ama sancılısınız. Önce yüreğinizle sancılısınız.
Çünkü yüreğiniz alışkın değil.
Yüreğiniz direniyor.
Gazetelerinize manşet atarken,içiniz “Olmadı ama...” demekten kendini alamıyor.
Denizli’ye muhabir- yazar göndermişsiniz, notlarına bakıyorum, “Merkezde CHP, ilçelerde MHP” derken kıvranıyor. Çünkü CHP’ye ilişkin umutlarınız boş, ham hayal.
Ah Urfa’da Osman Baydemir malı götürse... Acaba, diyorum, Abdullah Öcalan bir yerlerdenaday olsaydı, Tayyip Erdoğan yerine onu bile “favori” görebilir miydiniz? “Ak Parti’den sonra ikinci aday kimse ona yönelin” ilkesi, Urfa’da da Osman Baydemir’i gösteriyor değil mi? Nasılsınız Osman Bey, bu “hizmet kıyağı”na şapka çıkarılır değil mi?
Birisi Ankara’da Melih Gökçek’in muhafazakarlığı ile Mansur Yavaş’ın muhafazakarlığını kıyaslamış, Mansur Yavaş’ı bir kademe öne geçirmeyi tercih etmiş. Nasıl olsa şu anda yüreklerindeki “muhafazarlık ölçer” kumpası, iyi ölçüyor.
Acaba, diyorum, Gaziantep’te Ak Parti adayı Fatma Şahin’in karşısına CHP, mesela Nur Serter’i koysa, “Hizmet’in CHP ve ikinci aday güzellemeciliği” insanların gönüllerini Serter’den yana kanırtmaya mı yönelecekti?
Ahmet Kurucan’ı okudum, dün, Zaman’da. Hizmet’in genç stratejist ve teorisyenlerindendir. Ben önemserim kendisini. Şöyle yazmış:
“Halbuki mahallî seçimler yapıyoruz. Genel seçimler yapsak da netice değişmez. Bir seçmen olarak oyumu kime vereceğim diye karar verirken, şehrime veya ülkeme hizmet getirecek insana, vaatlerine, bilgi, tecrübe ve liyakatine bakarım. O şahsın dinî kimliği bu süreçte önemli değil midir? Elbette önemlidir. “Din hayatın hayatı, hem ruhu hem esası” düşüncesine sahip birisi olarak seçeceğim adayın dini kabulünü, dinî değerlere saygısını tabii ki nazar-ı itibara alırım. Zira benim anlayışıma göre din, hukukî kuralların yanında ahenk ve huzur içinde birlikte yaşamanın temellerinden biri olan ahlakî değerlerin kökenini teşkil eder.”
Eee, diyorsunuz bunları okuyunca, nasıl bir “Din değerlendirmesi” yapıldı da, mahalli seçimlerde, oniki yıl boyunca Türkiye’de hemen tüm inanan insanların hayatında özgürlük iklimi oluşturan bir siyasi parti ile boğaz boğaza gelme kararı verildi?
Ve üstelik, 90 yıl boyunca tüm toplumun dini hayatını mengene gibi sıkan ve halen seçim söylemindeki ahmak otu niteliğindeki sözler dışında siyasi-ideolojik anlamda hiçbir özeleştiri yapmamış bir siyasi yapıya prim verilmesinin yolu açıldı? Tabii ki CHP’yi kastediyorum. Şu anda bile bin türlü yama bulunan ve her biri diğerinin can düşmanı kliklerden oluşan CHP’yi. Nasıl bir garanti aldınız CHP’den, ya da hangi CHP’den garanti aldınız?
10 yıl süreyle Hizmet hareketine her türlü devlet alanını üstelik “En safiyane” mü’min duygularıyla açan bir Tayyip Erdoğan yerine, Kılıçdaroğlu’nu sevimli kılan ne?
Sorun yüreğinize, diyorum ben. Emin misiniz? Son kararınız mı?
Ahmet Kurucan’a mı sormalıyım, Ali Bulaç’a mı, birlikte defalarca namaza durduğumuz Mustafa Yeşil’e mi? Hayır AhmetTuran Alkan’a, Mümtazer Türköne’ye ve Şahin Alpay’a sormam. Ama diyorum, AbdullahAymaz’a mı sormalıyım, İsmail Büyükçelebi’ye mi? Tayyip Bey’e kızdınız atmadınız, anlarım, ama CHP’ye oy vermeye cevaz vermek?
Ben, Hizmet camiasındaki sade insanın yüreğine sormak isterim: Eliniz varır mı, CHP yükünü Türkiye’ye taşıttıracak bir kararın yanında durmaya?
“Bu bir mahalli seçim, öyleyse hizmete oy vermek lazım.” Öyle yazmış Ahmet Kurucan. Peki Hizmet’in şu andaki duruşu “hizmete oy verme” duruşu mudur, yoksa tamamen kategorik bir Tayyip Erdoğan karşıtlığının ürünü müdür?
“Belediye Başkanı mı seçiyoruz, Tayyip Erdoğan’ı mı dövüyoruz?” sorusu da anlamlı değil mi?
Tayyip Erdoğan’la hesaplaşmayı bile anlayabilirim, ama son zamanlarda “dini cemaat vurgusu”nu öne çıkaran -ki bunu da ayrıca değerlendirmek isterim- bir camianın, ona vurmak için CHP sopasını kullanmasını CHP’nin zulüm sillesini hala yüzlerinde hisseden dindar toplum kesimlerine anlatmak zor. Yarın yazılacak tarihe anlatmak zor.
EGEMEN BAĞIŞ’A: O sözler size mi ait? Önce bir açıklama yapın. Ve eğer size aitse, hemen gidip tevbe edin ve siyaseti miyaseti bırakın. Olmuyor, olmaz. Türkiye’de o dille halkın yüzüne bakılmaz.
“Başçalan” adlı Twitter ve Youtube hesabı, eski Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ile gazeteci Metehan Demir arasında geçtiği öne sürülen bir ses kaydı yayınladı.
Yasal dinlemeler sonucu elde edilip edilmediği bilinmeyen ses kaydındaki iddiaya göre, Metehan Demir, Egemen Bağış’ın Bakara Suresi’nden bir ayet paylaşmasıyla ilgili olarak Egemen Bağış’ı arıyor ve ikili arasında Kuran ayetleriyle dalga geçilen bir konuşma geçiyor.
Star gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren bugünkü köşesinin sonuna bir not düşerek Egemen Bağış’ı eleştirdi.
Taşgetiren’in Star gazetesinde yayımlanan “Yüreğinizle sancılısınız” başlıklı yazısı şöyle:
‘Yüreğinizle sancılısınız’
Belli ki “CHP” diyeceksiniz. Ama sancılısınız. Önce yüreğinizle sancılısınız.
Çünkü yüreğiniz alışkın değil.
Yüreğiniz direniyor.
Gazetelerinize manşet atarken,içiniz “Olmadı ama...” demekten kendini alamıyor.
Denizli’ye muhabir- yazar göndermişsiniz, notlarına bakıyorum, “Merkezde CHP, ilçelerde MHP” derken kıvranıyor. Çünkü CHP’ye ilişkin umutlarınız boş, ham hayal.
Ah Urfa’da Osman Baydemir malı götürse... Acaba, diyorum, Abdullah Öcalan bir yerlerdenaday olsaydı, Tayyip Erdoğan yerine onu bile “favori” görebilir miydiniz? “Ak Parti’den sonra ikinci aday kimse ona yönelin” ilkesi, Urfa’da da Osman Baydemir’i gösteriyor değil mi? Nasılsınız Osman Bey, bu “hizmet kıyağı”na şapka çıkarılır değil mi?
Birisi Ankara’da Melih Gökçek’in muhafazakarlığı ile Mansur Yavaş’ın muhafazakarlığını kıyaslamış, Mansur Yavaş’ı bir kademe öne geçirmeyi tercih etmiş. Nasıl olsa şu anda yüreklerindeki “muhafazarlık ölçer” kumpası, iyi ölçüyor.
Acaba, diyorum, Gaziantep’te Ak Parti adayı Fatma Şahin’in karşısına CHP, mesela Nur Serter’i koysa, “Hizmet’in CHP ve ikinci aday güzellemeciliği” insanların gönüllerini Serter’den yana kanırtmaya mı yönelecekti?
Ahmet Kurucan’ı okudum, dün, Zaman’da. Hizmet’in genç stratejist ve teorisyenlerindendir. Ben önemserim kendisini. Şöyle yazmış:
“Halbuki mahallî seçimler yapıyoruz. Genel seçimler yapsak da netice değişmez. Bir seçmen olarak oyumu kime vereceğim diye karar verirken, şehrime veya ülkeme hizmet getirecek insana, vaatlerine, bilgi, tecrübe ve liyakatine bakarım. O şahsın dinî kimliği bu süreçte önemli değil midir? Elbette önemlidir. “Din hayatın hayatı, hem ruhu hem esası” düşüncesine sahip birisi olarak seçeceğim adayın dini kabulünü, dinî değerlere saygısını tabii ki nazar-ı itibara alırım. Zira benim anlayışıma göre din, hukukî kuralların yanında ahenk ve huzur içinde birlikte yaşamanın temellerinden biri olan ahlakî değerlerin kökenini teşkil eder.”
Eee, diyorsunuz bunları okuyunca, nasıl bir “Din değerlendirmesi” yapıldı da, mahalli seçimlerde, oniki yıl boyunca Türkiye’de hemen tüm inanan insanların hayatında özgürlük iklimi oluşturan bir siyasi parti ile boğaz boğaza gelme kararı verildi?
Ve üstelik, 90 yıl boyunca tüm toplumun dini hayatını mengene gibi sıkan ve halen seçim söylemindeki ahmak otu niteliğindeki sözler dışında siyasi-ideolojik anlamda hiçbir özeleştiri yapmamış bir siyasi yapıya prim verilmesinin yolu açıldı? Tabii ki CHP’yi kastediyorum. Şu anda bile bin türlü yama bulunan ve her biri diğerinin can düşmanı kliklerden oluşan CHP’yi. Nasıl bir garanti aldınız CHP’den, ya da hangi CHP’den garanti aldınız?
10 yıl süreyle Hizmet hareketine her türlü devlet alanını üstelik “En safiyane” mü’min duygularıyla açan bir Tayyip Erdoğan yerine, Kılıçdaroğlu’nu sevimli kılan ne?
Sorun yüreğinize, diyorum ben. Emin misiniz? Son kararınız mı?
Ahmet Kurucan’a mı sormalıyım, Ali Bulaç’a mı, birlikte defalarca namaza durduğumuz Mustafa Yeşil’e mi? Hayır AhmetTuran Alkan’a, Mümtazer Türköne’ye ve Şahin Alpay’a sormam. Ama diyorum, AbdullahAymaz’a mı sormalıyım, İsmail Büyükçelebi’ye mi? Tayyip Bey’e kızdınız atmadınız, anlarım, ama CHP’ye oy vermeye cevaz vermek?
Ben, Hizmet camiasındaki sade insanın yüreğine sormak isterim: Eliniz varır mı, CHP yükünü Türkiye’ye taşıttıracak bir kararın yanında durmaya?
“Bu bir mahalli seçim, öyleyse hizmete oy vermek lazım.” Öyle yazmış Ahmet Kurucan. Peki Hizmet’in şu andaki duruşu “hizmete oy verme” duruşu mudur, yoksa tamamen kategorik bir Tayyip Erdoğan karşıtlığının ürünü müdür?
“Belediye Başkanı mı seçiyoruz, Tayyip Erdoğan’ı mı dövüyoruz?” sorusu da anlamlı değil mi?
Tayyip Erdoğan’la hesaplaşmayı bile anlayabilirim, ama son zamanlarda “dini cemaat vurgusu”nu öne çıkaran -ki bunu da ayrıca değerlendirmek isterim- bir camianın, ona vurmak için CHP sopasını kullanmasını CHP’nin zulüm sillesini hala yüzlerinde hisseden dindar toplum kesimlerine anlatmak zor. Yarın yazılacak tarihe anlatmak zor.
EGEMEN BAĞIŞ’A: O sözler size mi ait? Önce bir açıklama yapın. Ve eğer size aitse, hemen gidip tevbe edin ve siyaseti miyaseti bırakın. Olmuyor, olmaz. Türkiye’de o dille halkın yüzüne bakılmaz.