Star yazarı "Sıkıldım artık" dedi, sitem etti: Gazeteci siyaset yapacaksa seçime girsin!
Star yazarı Ardan Zentürk, son dönem yaşanan mahalle tartışmalarından ve Cem Küçük/İslamcılar polemiğinden sıkıldığını yazdı.
Star yazarı Ardan Zentürk, "gazeteciliğin son yıllarda yanlış yolda
olduğunu, tartışma programlarında siyasetçilerden çok,
gazetecilerin kavga ettiğini" savunarak "Mahalleli olmak neyi
gösterir?" dedi.
"Oysa siyasetin gazeteci/köşe yazarının akıl vermesine değil, bilgi
ve yerinde analizine ihtiyacı var, hepsi bu" ifadesini kullanan
Zentürk, "Eğer siyasete yön vermek, bilgi ve birikimlerinizle
memlekete hizmet etmek gibi bir derdiniz varsa, girin seçimlere,
seçilin, yapın" diye yazdı.
Ardan Zentürk'ün "Gazeteci siyaset yapacaksa, seçime girsin"
başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Her işin bir haddi, hududu var... Siyaset, siyaset insanlarının
işidir. Onlar tartışır, parti kurullarında alınan kararlar
doğrultusunda karşılıklı siyasi disiplin sergiler, o günün siyaseti
neyi gerektiriyorsa, o hedefler doğrultusunda mesai verirler.
Parti kadrolarında yer alırsın... Seçimlerden geçersin... Mahalli
teşkilattan Ankara’daki meclise uzanan yolu yürürsün, geldiğin
noktada birikim ve yeteneklerine göre görev alırsın...
Bakın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, kendinden söz ettiğinde “40 yılın
üstünde siyasetin içindeyim” diyor, belli ki 20’li yaşlarından bu
yana siyasetin bütün kademelerini görmüş-geçirmiş, bugün, dünyanın
konuştuğu bir lider olmuş.
Siyaset dediğiniz tılsımlı ama hayli zor mücadelenin yabana atılır
tarafı olmadığını anlamak için aşağıdaki fotoğrafa bir bakın, ne
demek istediğimi o fotoğraf anlatıyor.
Sabırla, eğilmeden, bükülmeden yürünen “uzun ince bir yoldan” söz
ediyoruz... Paraşütle gelinen makamlardan değil...
Fotoğraf, merhum Necmettin Erbakan liderliğindeki bir hareketin
nerelerden başladığını, o hareketin 1995’ten bu yana Türkiye’nin
siyasi kaderine nasıl damgasını vurduğunu örnektir. Bu işler,
gazetecilik yaşamı boyunca cuntalara bile üye olup, iki de bir
“seni asacaklar” makaleleri döktürmekle olmuyor. Buraya Baykal’ın
da bir fotoğrafını koyabilirdim, o da meselenin aslını
anlatırdı.
Pekiyi, gazeteciye ne oluyor?..
Gazeteci, siyasetle ilgilenir ama siyasetin içinde “belirleyici
rol” oynama hevesine kapıldığı anda sınırlarını aşmış olur.İşimiz,
yaşanılan siyasi sürecin “büyük fotoğrafını” topluma sergilemek,
onun siyasi kararlarını hür iradesiyle almasında yardımcı
olmaktır.
Eğer birer “kanaat önderi” olmaya heveslenip, siyasetin
labirentinde rotamızı bulma telaşına düşmeden , oturduğumuz yerden
meseleyi yönlendirmeye çalışırsak, durum vahimdir.
Bunu yapana meslek sözlüğünde “gazeteci” değil, “aktivist” denir.
Bir insan gazeteciliği kullanarak “aktivist” olabilir mi, evet, hem
de bu iş çok kolaydır. Toplum seni “gazeteci” kimlikli düşünür, ama
sen, o kimliğin sınırlarını esnekleştirerek siyasetin çarklarına
mahküm edebilirsin...
“Siyaset dışı aktör”olarak siyasetin geleceğini belirleme gayreti,
“gazeteciyim” diyen şahsı iki farklı rotaya sürükler: 1- Kaba bir
“propagandist” olur, 2- “Aktivist” olarak marjinalleşip kolayca
anti-demokratik zemine savrulur.
Her fikir cephesinden bu türlerden bulunur.
Oysa unuttukları ana nokta, siyasetçilerin de en az kendileri kadar
ağızlarının laf yaptığı, siyasetin ana zemini içinde şekillenen
yeni gelişmeleri ise kendilerinden çok önce görüp, pozisyon
aldıklarıdır.
İşin gerçeği, “siyaset dışı aktörler” ne derse desin, siyasetin,
kendi gerçekleriyle yürüdüğüdür.
Mahalleli olmak neyi gösterir?..
Kediler alıştıkları mekanı terk etmeyen, zamanla mekanın tutsağı
olan varlıklardır. Gazeteci yılkı atıdır, kışın kahredici
şartlarında yaşadığı özgürlükten sonra yaz sıcağında çiftçilerin
yakalaması zordur. Onu dört tarafı çitlerle çevrili bir haraya
hapsedersiniz, kaybedersiniz.
Bir mahalleyi beklemek hiç görevi değildir.
Bu meslek son yıllarda yanlış yolda. Tartışma programlarında
siyasetçilerden çok, gazeteciler kavga ediyor. Televizyon
ekranlarında siyasete akıl veren çok. Köşe yazıları ise, ülkeyi
birbirine cepheleştirmenin gayretinde.
Halkı -af edersiniz- aptal yerine koymaya dayanan yüksek kibirli
laflarla çevrelenen bir büyüklük hastalığı ile karşı
karşıyayız.
Oysa siyasetin gazeteci/köşe yazarının akıl vermesine değil, bilgi
ve yerinde analizine ihtiyacı var, hepsi bu...
Eğer siyasete yön vermek, bilgi ve birikimlerinizle memlekete
hizmet etmek gibi bir derdiniz varsa, girin seçimlere, seçilin,
yapın!..
İşin gerçeği bu...
Yok, siyasetin o zorlu yolculuğunu gözünüz kesmiyorsa, işinizi
yapın, yeter.
Sıkıldım artık...