Star yazarı "koruyucu anne" oldu!
Star gazetesinde haftalık röportajlar yapan ve köşe yazan Fadime Özkan, biyolojik ailesi tarafından terk edilen ve devlet korumasında olan 2,5 yaşındaki kız çocuğuyla yeni bir hayata başladı.
Gazeteci-yazar Fadime Özkan, üniversite yıllarından beri içinde bir
istek olarak duran koruyucu ailelik fikrini hayata geçirmek için
ocak ayında harekete geçti.
Hayalini gerçekleştirmek için Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığına başvurusunu yapan ve tüm prosedürü tamamlayan Özkan,
korucuyu ailesi olacağı çocuğu göreceği günü iple çekti.
Daha sonra korucuyu ailesi olduğu 2,5 yaşındaki çocukla aynı evde
de yaşamaya başlayan Özkan, şu günlerde kızıyla birlikte yeni bir
hayata başlamanın mutluluğunu yaşıyor.
6 KARDEŞİZ BANA NASİP OLDU!
Gazeteci-yazar Fadime Özkan, koruyucu ailelik fikrinin çok uzun
zamandır ilgilendiği, takip ettiği bir konu olduğunu belirterek,
"Babamı bile bir dönem terk edilmiş bir çocuğu ailemize getirmesi
için teşvik etmeye çalışmıştım ki biz 6 kardeşiz. Bana nasip oldu."
dedi.
Özkan, koruyucu aileliğin prosedür kısmının insanı zorlamadığını,
kısa sürede tüm işlemlerin tamamlanabildiğini anlatarak, şunları
kaydetti:
"Devletimiz Allah'a şükür çocuklara güzel bakıyor. İmkanlar daha
iyi. Artık öyle koğuş sistemlerinde değil. Çocuklar daha özel ve
kıymetli hissediyorlar kendilerini ama bir ailenin çocuğa
verebileceklerini, o yuva sıcaklığını, o kucak sıcaklığını vermem
çok mümkün değil. Çocuklar bunun yoksunluğuyla büyüyorlar. Böyle
büyümelerine de gerek yok. Çok sayıda aile var çocuklarımızdan
birini bağrına basabilir. Onu kendi ailesinin bir ferdi kılabilir.
Ona bu zorlu hayat mücadelesinde yardımcı olur, elinden tutar. Bunu
çok önemsiyorum, ben kendi adıma kızıma kavuştum ama pek çok
ailenin de bunu yapmasını çok diliyorum. Yuvalarda, devlet
bakımında, kurumlarda hiçbir çocuğumuz kalmayana dek."
Evlat edinme ile koruyucu ailelik arasındaki farklara da değinen
Özkan, koruyucu ailelik çocuğun biyolojik ebeveyniyle ilişkisinin
bilindiğini ancak sorumluluğun devlette olduğunu, koruyucu ailenin
bakımını üstlendiğini, devlete karşı bir anlamda sorumluluk
üstlenildiğini kaydetti.
Özkan, "Onun hayat mücadelesine, onun yetişmesine, hayata
katılmasına, eğitimine, bakımına, sevgi isteğine, talebine karşılık
veriyorsunuz." diyerek, Bakanlığın kurumlardaki binlerce çocuğu
daha kolay aile sahibi yapabilmek için bu anlamda ciddi çalışmalar
gerçekleştirdiğini söyledi.
Bu anlamda önemli iyileştirmelerin olduğunu dile getiren Özkan,
şöyle devam etti:
"Çocuğun eğer biyolojik ailesi ekonomik sebeplerle çocuğu terk
etmek zorunda kalıyorsa o aileye çocuğun bakımının yapılabilmesi
için bir miktar maddi destek sağlıyor ki çocuk kendi ebeveyninin
yanında kalsın. Ama eğer bu olamıyorsa, çocuk terk edilmişse, aile
birliği bozulmuş ve çocuğun
bakımını üstlenemeyeceklerse çocuk devlet bakımında oluyor ama
koruyucu aileye verildiğinde de bu aileye de ekonomik olarak
herhangi bir yük getirmesin diye yaşına ve ihtiyaçlarına göre belli
bir miktarda ücret ödeniyor. Bu aslında herkesin yapabileceği bir
şey. Bekar kadınlara çocuk verilebiliyor. Çocuğu olan, olmayan
ailelere bu şekilde koruyucu ailelik statüsü çıkabiliyor. Kendi
hayatını idame ettirebilen ve bir çocuğun bakımını üstlenebilecek
herkesin kolaylıkla koruyucu aile olması mümkün."
"KIZIM BENİM HAYATIMA DOKUNDU"
Fadime Özkan, koruyucu aile olmasının ardından hayatında birçok
şeyin değiştiğine işaret ederek, "Ben çok teyze, hala oldum,
onların bakımıyla ilgilendim, onların sevgisini çok tattım ama
şimdi anne oldum aniden." dedi.
Şu an 2,5 yaşında bir kızı olduğunu ve çocuğunun kendisine
sevgisini gösterirken çok cömert yaklaştığını dile getiren Özkan,
sözlerini şöyle tamamladı:
"Kızımla kavuştuğumuz, tanıştığımız ve birlikte yaşamaya
başladığımız günden bu yana içimde büyük bir iyilik güçleniyor ve
etrafa mutluluk yaymak istiyorum. Çünkü bu gücü kızımdan alıyorum.
Kızım benim hayatıma dokundu ve benim elimden o tuttu. Bu
yetişkinlerin, terk edilmiş bir çocuğa bahşettiği bir şeyden
bahsetmiyoruz. O çocuklar masum, melek ve o çocukların bize verdiği
çok büyük bir güzellik var. Ben bana bahşedilen şeyin kıymetini
biliyorum onun için Allah'a şükrediyorum. Onun elini hiç
bırakmayacağım inşallah. Bundan sonra biz ana kızız. Kızım eve
geldikten sonra tam anlamıyla çocuk oldu. Orada daha kurallara
bağlı, daha sınırlarını bilen, belki şımarmak istediğinde
şımaramayacağını bilen, kendi ihtiyaçlarını bir ölçüde kendisinin
gidermesi gerektiğini düşünen bir küçük bebekten bahsediyoruz
aslında, altı hala bezli. Ama eve gelince nazlanmaya başladı,
konuşması, eğlenmesi, her şeyi, genel tavrı, gözlerindeki ışıltı
değişti.
Çocuğum aydınlandı, bir çiçek açtı, bir güneş gördü, bir yağmur
suyu aldı ve çiçeklendi. Benim hayatımı da zaten bu kadar hızlı
değiştirebildi. Uyaran eksikliği var kurum bakımındaki çocuklarda.
Hem sevgi yoksunluğu duygusu hem de uyaran eksikliği. Ne kadar iyi
bakılsalar da olması gerekenin biraz daha altında kalabiliyorlar.
Ev ortamına geldiklerinde inanılmaz bir hızla gelişiyorlar. Bir
mucizeye şahit oluyorsunuz."