02 Mar 2012 12:13
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:23
STAR YAZARI ELİF ÇAKIR, DOĞAN GRUBU'NDAKİ 'KARDEŞ KAVGASINI' YAZDI!
"15 yıl geçti aradan... Doğan Grubu'nun “silahsız kuvvet” olarak o dönemdeki rolünü hiç unutmadık."
28 Şubat yangınları!
"Şerefsiz” kelimesi hiç olmadığı kadar havalarda uçuşup rekor kırarken, bir “ailenin” nasıl birbirine düştüğünü izledik önceki gece televizyon kanallarında...
Gerçekte ne olup bittiğini anlamak için ulaşabildiğim bütün tarafları, gecenin hayli ilerlemiş olmasına aldırmadan bütün nezaket kurallarını bir kenara bırakıp aramaya başladım.
Önce 28 Şubat sürecinde Refahyol hükümetinin DYP’li Turizm Bakanı Bahattin Yücel’e ulaştım...
Kendisi dışarıdaydı. “15 yıl önce istifa ettim ve siyaseti bıraktım. Adı geçen taraflar arkadaşlarım. Kimseyi zor durumda bırakmak istemem. Bu saatten sonra konuşmamın kime ne faydası olacak bundan emin değilim. Üzerinden on beş yıl geçmiş” sözleriyle geçiştirmeye çalıştı ama ben de “bir dönemle hesaplaşılıyor, sizin söyleyecekleriniz önemli. İstifa ettim diyorsunuz. Neden istifa ettiniz. Can Ataklı’nın anlattıklarına bir açıklama getirmelisiniz” diyerek üzerine gidince “Gidip programı izlemem lazım. Neler konuşulduğunu bilmiyorum. İzledikten sonra konuşabilirim ancak konuşup konuşmamaya karar vermem lazım” dedi...
Sonra Ertuğrul Özkök’ü aradım. Sesi titriyordu. Oldukça öfkeliydi. İnfaz edildiğini düşünüyordu. Haksızlığa uğradığını tekrarladı. “Ben kendimi nasıl savunacağım bu durumda” diyordu.
Sürekli “anlıyorum sizi” nakaratıyla, “hakkaniyetli olmak adına, gerçekten bunu yapıp yapmadığınızı sizden duymak adına sizi aradım” dedim.
Bizlerden iyi kim anlayabilirdi ki, infaz edilmenin ne olduğunu...
15 yıl geçti aradan... Medyanın ve özellikle de Doğan Grubu’nun “silahsız kuvvet” olarak o dönemdeki rolünü hiç unutmadık.
Ertuğrul Özkök, “Yıllarca andıç yaptınız diye suçladınız bizi bu akşam aynı andıç bana yapılıyor. İnfaz ediliyorum. İftiraya uğruyorum. Bütün şerefim üzerine yemin ederim ki, ne öyle bir belge vardı elimde ne de böyle bir belgeden haberim oldu. Ne de böylesi bir şantajın içinde oldum. Yaptıysam böyle bir şeyi şerefsizim.” dedi.
“Ertuğrul bey, bu suçlamalar ya da sizin deyiminizle size bu gece yapılan infaz, andıçlama herhangi bir kanalda değil, sizin kendi grubunuzun kendi kanalında yapılıyor. İlginç olan da bu zaten” dedim.
Özkök “Evet bunu anlayamıyorum. Yaptığı bu şerefsizliği de Ahmet Hakan’a sorun. Neden hezeyanları olan birisini kendi grubumun kanalında konuşturuyorlar ve bana iftira attırılıyor. Bir değil iki değil bıktım artık bu olanlardan. İnfaz mı edecekler öldürecekler mi beni. Ne yapmak istiyorlar. Bir iftira atıyorlar ve hadi savun diyorlar. Hepsiyle yargıda hesaplaşacağız. CNN Türk’ün yayın yönetmenine de programa da dava açacağım. Hepsiyle hesaplaşacağız. Bahattin Yücel arkadaşım, kendisini aradım az önce ve konuştum. Var mı böyle bir şey diye” dedi.
Araya girip, “Ben de konuştum kendisiyle şimdilik konuşmak istemiyor” dedim.
“Yapmadım” dedi. “Yapsaydım söylerdim” dedi.
Can Ataklı’yı aradım yayın sonrasında da. “Ben, geçmişte tanık olup da Bahattin Yücel’e gidip anlattığım ve kendisinin de istifa ettiği olayı bugün isim vererek anlattım. Ancak olayın tarafları Zafer Mutlu da, Aydın Doğan da yalanladı. Belge gösteremem ki. Konuşulan sözlerin belgesi mi olur. Şu saatten sonra konuşmak istemiyorum” dedi.
Tüm tarafları dinledikten sonra oturup ne düşündüm peki?
Refah-Yol hükümetini devirmek için özellikle Doğru Yol Partisi’nden bakan ve milletvekillerini istifaya zorlamak üzere kimbilir daha neler yapıldığını düşündüm.
Ne yalan söyleyeyim, Ertuğrul Özkök’ün istifa mektubunun taktik bir hamle olduğunu düşündüm. Öyle ya, Bahattin Yücel’e böyle bir şey mi söylemiş. Yok. Üçüncü bir kişi var ortada, kullanılmış olan. Yani yemin etse başı ağrımaz.
***
Kıyamet sahnesi böyledir. Herkes birbirini suçlar, kendilerinin daha az suçlu olduğunu ispat için... “Aile” falan kalmaz ortada. Kimsenin gözü kimseyi görmez. Herkes bir tek kendisini düşünür...
Kıyamet zannı uyandıracak benzer pek çok ifşaat, açıklama, günah çıkarma süreci bugünlerde art arda gelecek, gelmeli. Gelmeli ki o karanlık günler aydınlansın.
Elif ÇAKIR / STAR GAZETESİ
"Şerefsiz” kelimesi hiç olmadığı kadar havalarda uçuşup rekor kırarken, bir “ailenin” nasıl birbirine düştüğünü izledik önceki gece televizyon kanallarında...
Gerçekte ne olup bittiğini anlamak için ulaşabildiğim bütün tarafları, gecenin hayli ilerlemiş olmasına aldırmadan bütün nezaket kurallarını bir kenara bırakıp aramaya başladım.
Önce 28 Şubat sürecinde Refahyol hükümetinin DYP’li Turizm Bakanı Bahattin Yücel’e ulaştım...
Kendisi dışarıdaydı. “15 yıl önce istifa ettim ve siyaseti bıraktım. Adı geçen taraflar arkadaşlarım. Kimseyi zor durumda bırakmak istemem. Bu saatten sonra konuşmamın kime ne faydası olacak bundan emin değilim. Üzerinden on beş yıl geçmiş” sözleriyle geçiştirmeye çalıştı ama ben de “bir dönemle hesaplaşılıyor, sizin söyleyecekleriniz önemli. İstifa ettim diyorsunuz. Neden istifa ettiniz. Can Ataklı’nın anlattıklarına bir açıklama getirmelisiniz” diyerek üzerine gidince “Gidip programı izlemem lazım. Neler konuşulduğunu bilmiyorum. İzledikten sonra konuşabilirim ancak konuşup konuşmamaya karar vermem lazım” dedi...
Sonra Ertuğrul Özkök’ü aradım. Sesi titriyordu. Oldukça öfkeliydi. İnfaz edildiğini düşünüyordu. Haksızlığa uğradığını tekrarladı. “Ben kendimi nasıl savunacağım bu durumda” diyordu.
Sürekli “anlıyorum sizi” nakaratıyla, “hakkaniyetli olmak adına, gerçekten bunu yapıp yapmadığınızı sizden duymak adına sizi aradım” dedim.
Bizlerden iyi kim anlayabilirdi ki, infaz edilmenin ne olduğunu...
15 yıl geçti aradan... Medyanın ve özellikle de Doğan Grubu’nun “silahsız kuvvet” olarak o dönemdeki rolünü hiç unutmadık.
Ertuğrul Özkök, “Yıllarca andıç yaptınız diye suçladınız bizi bu akşam aynı andıç bana yapılıyor. İnfaz ediliyorum. İftiraya uğruyorum. Bütün şerefim üzerine yemin ederim ki, ne öyle bir belge vardı elimde ne de böyle bir belgeden haberim oldu. Ne de böylesi bir şantajın içinde oldum. Yaptıysam böyle bir şeyi şerefsizim.” dedi.
“Ertuğrul bey, bu suçlamalar ya da sizin deyiminizle size bu gece yapılan infaz, andıçlama herhangi bir kanalda değil, sizin kendi grubunuzun kendi kanalında yapılıyor. İlginç olan da bu zaten” dedim.
Özkök “Evet bunu anlayamıyorum. Yaptığı bu şerefsizliği de Ahmet Hakan’a sorun. Neden hezeyanları olan birisini kendi grubumun kanalında konuşturuyorlar ve bana iftira attırılıyor. Bir değil iki değil bıktım artık bu olanlardan. İnfaz mı edecekler öldürecekler mi beni. Ne yapmak istiyorlar. Bir iftira atıyorlar ve hadi savun diyorlar. Hepsiyle yargıda hesaplaşacağız. CNN Türk’ün yayın yönetmenine de programa da dava açacağım. Hepsiyle hesaplaşacağız. Bahattin Yücel arkadaşım, kendisini aradım az önce ve konuştum. Var mı böyle bir şey diye” dedi.
Araya girip, “Ben de konuştum kendisiyle şimdilik konuşmak istemiyor” dedim.
“Yapmadım” dedi. “Yapsaydım söylerdim” dedi.
Can Ataklı’yı aradım yayın sonrasında da. “Ben, geçmişte tanık olup da Bahattin Yücel’e gidip anlattığım ve kendisinin de istifa ettiği olayı bugün isim vererek anlattım. Ancak olayın tarafları Zafer Mutlu da, Aydın Doğan da yalanladı. Belge gösteremem ki. Konuşulan sözlerin belgesi mi olur. Şu saatten sonra konuşmak istemiyorum” dedi.
Tüm tarafları dinledikten sonra oturup ne düşündüm peki?
Refah-Yol hükümetini devirmek için özellikle Doğru Yol Partisi’nden bakan ve milletvekillerini istifaya zorlamak üzere kimbilir daha neler yapıldığını düşündüm.
Ne yalan söyleyeyim, Ertuğrul Özkök’ün istifa mektubunun taktik bir hamle olduğunu düşündüm. Öyle ya, Bahattin Yücel’e böyle bir şey mi söylemiş. Yok. Üçüncü bir kişi var ortada, kullanılmış olan. Yani yemin etse başı ağrımaz.
***
Kıyamet sahnesi böyledir. Herkes birbirini suçlar, kendilerinin daha az suçlu olduğunu ispat için... “Aile” falan kalmaz ortada. Kimsenin gözü kimseyi görmez. Herkes bir tek kendisini düşünür...
Kıyamet zannı uyandıracak benzer pek çok ifşaat, açıklama, günah çıkarma süreci bugünlerde art arda gelecek, gelmeli. Gelmeli ki o karanlık günler aydınlansın.
Elif ÇAKIR / STAR GAZETESİ