Star yazarı acı haberi telefonda aldı: "İçimden bir şeyler kırıldı"
Star yazarı Ahmet Kekeç, 67 yaşında hayata gözlerini yuman İzzet Yaşar'ın vefatı nedeni ile duyduğu üzüntüyü bugünkü köşesinde dile getirdi.
Acı haberi telefonda alan Star yazarı Kekeç, "İnsan, ölüm haberi
karşısında ne hisseder? İçimden bir
şeyler kırıldı. Nafile teselli cümleleri ve Seçkin Hanım’la
neredeyse saatler süren telefon konuşmasından sonra üzüntülü,
huzursuz ve tanımlanamaz bir boşluk duygusuyla sabahı ettiğimi
hatırlıyorum. " ifadelerini
kullandı.
İşte Ahmet Kekeç'in "İzzet abiyi kaybettik..."
başlıklı bugünkü yazısı:
Bu, gazeteye yetiştirmek üzere alelacele yazılmış yazı İzzet
Yasar’ı ne kadar anlatabilir?
Dün gece, Seçkin Yasar, oğlum Hakan Mehmet’i aramış...
Telefona ben çıktım. “İzzet’i kaybettik” dedi.
İnsan, ölüm haberi karşısında ne hisseder?
İçimden bir şeyler kırıldı.
Nafile teselli cümleleri ve Seçkin Hanım’la neredeyse saatler süren
telefon konuşmasından sonra üzüntülü, huzursuz ve tanımlanamaz bir
boşluk duygusuyla sabahı ettiğimi hatırlıyorum.
İzzet Yasar, ilkgençlik çağımın yazarlarındandı. Bilinen bir şairdi
ama ben öykücülüğünü daha çok severdim... Bunu, karşılaştığımızda
anlatmıştım. Önemsediğini görünce de mutlu olmuştum.
İlk öykü kitabı “Dönüşü Olmayan Hikayeler”i (kitap o yıl Sabahattin
Ali Öykü Ödülü’nü almıştı), 1981 yılında, 12 Eylül’ün ufuneti
içinde okumuştum.
İtiraf edeyim; bizim kuşağın (en azından öyküyle uğraşan arkadaş
çevremizin) beslendiği, “Bakın, böyle de olabilir... Meselelere
böyle de bakılabilir” dedirten ve edebiyatta pek rastlanmayan bir
yordamı, “ironi”yi yazıya yerleştirmiş/yazının mütemmim cüzü kılmış
bir öykü yazarıydı... Hâlâ, fırsat buldukça, döner, “Kapital”
öyküsünü okurum... Yalnız (yalnızlığını seven), içine kapalı,
sosyal ortamlarda pek görülmeyen, “kanon”la ve edebiyat
muhitleriyle mesafesini korumuş, buna rağmen yazdıklarını önemli
kılabilmiş ve değeri reddedilemeyecek bir yazar...
Oğuz Atay, baş edilemeyecek ulusal meseleleri “ironi”yle
aşmıştı.
Biraz ironi, çokça sinisizm...
Daha çok bağıran bir ironi...
Bu alanda hakkı teslim edilmeyen ama bu yönüyle de bir gün fark
edilebileceğini düşündüğüm İzzet Yasar’da ironi, yazının görünmeyen
bir unsuru... Bunu, şu dar vakitte somutlayamam. Hikâyelerine
(“Dönüşü Olmayan Hikayeler” ve daha çok grotesk bir dünyayı
resmettiği “Özel Sektör İmamı”na) bakılabilir. Aynı zamanda
edebiyatın mazmunları ve şablonlarıyla dalga geçen, kendisini
mazmunlaştırmış edebiyat yapma çabasının arkasındaki gülünç
durumları gösteren ve “kanon”un gerçek yüzünü ortaya çıkaran
müstesna öyküler... “Kültleşmiş” ve aynı zamanda putlaştırılmış
Sait Faik, Nazım Hikmet ve Yaşar Kemal’e bir de İzzet Yasar’ın
prizmasından bakılabilse... Orada çok şey görülecektir.
İzzet abiyi de anlatmalıyım...
Ne yazık ki, çok geç tanışabildik.
Kötü bir hastalıkla mücadele ediyordu.
Gülenay Börekçi, Selahattin Yusuf ve oğlum Hakan Mehmet’le birlikte
ziyaretine gitmiştik. Hastalığını kabullenmişti ve hazırlıklıydı.
Durumunu gülerek ve bir “olgunluk”tan bakarak anlatıyordu.
Mütevekkil duruşundan çok etkilendiğimi(zi) itiraf etmeliyim.
Münzevi ve içine kapalıydı ama sosyal medyada çok etkindi.
Politik bir kişilik değildi. Politikadan çok da hazzettiğini
düşünmüyorum. Ama zekâsı, ilginç çıkışları ve “hah” dedirten
paylaşımlarıyla kısa sürede, zorlu politik meseleleri anlamamızı
kolaylaştıran bir tavrın (bir asabiyyetin) sahibi oldu. Çok düşman
kazandı. Mahallesinden, çevresinden ve “kanon”dan dışlandı. Bunları
da tebessümle (bazılarına ait oldukları yeri hatırlatarak ve
utandırarak) karşıladı.
İki büyük suçu vardı. Bir, Erdoğan’a hakkını teslim etmek ve Gezi
çapulunun (ve devamındaki FETÖ girişimlerinin) ipliğini pazara
çıkarmak... İki, arada sırada sosyal medya hesabından Ahmet
Kekeç’in yazılarını paylaşmak... İkincisi, ona hep “küfür” olarak
döndü. Ki aralarında, memleketimizin önemli şair ve yazarları
bulunuyordu. (İzzet abiyi kaybettiğimize göre, huzura ermişlerdir.
Özellikle, “Akif” ön isimli ünlü şair!)
İzzet Yasar’ı kaybettik, evet.
Bekliyorduk ama bu kadar erken olabileceğini düşünmemiştik.
Başımız sağolsun. Allah yakınlarına (değerli Seçkin ablaya)
sabırlar versin!