Star Genel Yayın Yönetmeni yazdı: "Hayır" çıkarsa Cumhurbaşkanının bütün yetkileri budanarak...
Star gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak, “Hayır çıkarsa, Türkiye parlamenter sistemle yoluna devam eder…” sözünün doğru olmadığını ileri sürdü.
Nuh Albayrak, bugünkü “Hayır sonucu, parlamenter sistem değil, kaos
getirir” başlıklı yazısında “Evet çıkarsa değişiklik takvimi
işleyecek ve yeni sistem devreye girecek. ‘Hayır’ sonucu ise
milletin ‘Başkanlık’ sistemini kabul etmediği, ‘Parlamenter
Sistemi’ tercih ettiği anlamına gelir. Gel gör ki, mevcut durum bir
‘Parlamenter Sistem’ olmadığı için bu karar da Türkiye’yi
parlamenter sisteme götürmez” ifadelerini kullandı.
“CUMHURBAŞKANININ BÜTÜN YETKİLERİ BUDANARAK…”
“16 Nisan’da çıkacak ‘Hayır’ sonucu, halkın ‘Parlamenter Sistem’i
tercih ettiği anlamına gelebilir ama bu, çok daha zor bir ‘anayasa
değişikliği’ demektir” diyen Nuh Albayrak yazısını şu ifadelerle
sonlandırdı:
“Birinin; cumhurbaşkanını seçme yetkisinin tekrar parlamentoya
verilmesi gerektiğini halka anlatması gerekir. Bu da yeterli
değildir. Cumhurbaşkanının bütün yetkileri budanarak parlamenter
sisteme uygun hale getirilmelidir. Bunu halka anlatacak bir yiğit
yoksa, ‘Hayır’ sonucu, karmaşa ve kaos demektir…”
İşte Nuh Albayrak'ın yazısı:
“Hayır çıkarsa, Türkiye parlamenter sistemle yoluna devam
eder…”sözü doğru değildir…
Evet çıkarsa değişiklik takvimi işleyecek ve yeni sistem devreye
girecek.
“Hayır”sonucu ise milletin “Başkanlık” sistemini kabul etmediği,
“Parlamenter Sistemi” tercih ettiği anlamına gelir.
Gel gör ki, mevcut durum bir “Parlamenter Sistem” olmadığı için bu
karar da Türkiye’yi parlamenter sisteme götürmez.
Kuruluş aşamasında, batının telkin ve tavsiyeleriyle kategorik
olarak “Parlamenter Sistem” tercih edilmiş ise de, uygulamada
ecnebiyi “partner”, kendi milletini ise potansiyel tehlike gören
garip bir yapıya dönüştürüldü.
1950’de halkın bu çarpık duruma el koyması üzerine 1960’ta, zor
kullanılarak yeniden dizayn edilen bu “garip parlamenter sistem”,
bir “anayasal vesayet”e dönüştü.
Zira “Özgürlükler Anayasası” diye yutturulan 1961 Anayasası, yeni
“1950”lerin yaşanmaması için alınan tedbirlerden(!) oluşuyordu.
Milletin seçtikleri sadece yol, su, kanalizasyon gibi işlerle
uğraşmalı, devlete doğru yaklaşmamalıydı!
Yani millet, kimin iktidar olacağına karar verebilir ama kimin
muktedir olacağına sadece “onlar” karar vermeliydi!..
Kumalı parlamenter sistem…
Bugün problemimiz sadece bu yozlaşmadan ibaret de değildir.
1961 Anayasası’nda devleti milletten korumak için oluşturulan
Yargıtay, Danıştay, Sayıştay ve Anayasa Mahkemesi gibi
“bariyer”lerin yetersiz kalması durumunda, darbeden önce devreye
girecek “son bariyer” cumhurbaşkanlığıydı.
Büyük yetkilerle donatılan bu makam, gerektiğinde siyaseti
yönlendirerek ve seçilenlerin, devletin vesayetçi yapısını
yıpratmadan sürelerini doldurmalarını sağlayacaktı.
Bu makam 1982 Anayasası’nda, darbeci başı Evren’in talimatıyla daha
da güçlendirildi.
Oysa “Parlamenter Sistem”in ruhu, cumhurbaşkanının sembolik olması
ve icra yetkisinin; halkın seçtiği parlamentodan çıkan başbakan
tarafından kullanılmasıdır.
Dolayısıyla, sisteme dominant bir “kuma” sokan 1961 Anayasası’nın
ve onu daha da güçlendiren 1982 Anayasası’nın dizayn ettiği bu yapı
nasıl “Parlamenter Sistem” olabilir?
Bu kadar da değil…
Bu çarpık yapının en önemli himayecisi olan cumhurbaşkanlığı
makamına, 2007’de milletten biri olan bir adayın yaklaştığını gören
işgalci azınlık, yukarda sıraladığımız vesayet mekanizmalarını
çalıştırarak bu tehlikeyi (!) savuşturdu!
Ama bu sefer, yaptıkları yanlarına kalmadı ve AK Parti bu vesayet
darbesini halka götürdü.
Halkın, yüzde 70’e yakın bir çoğunlukla “Cumhurbaşkanını bizzat ben
seçeceğim” kararı, yönetim sistemindeki bu güçlü ortağı birincil
hale getirdi ve “vesayet tipi parlamenter sistem” pert oldu.
“Vekil” milletin kararını tanımadı
Aslında parlamento gerçekten “milletin vekilleri”nden oluşsaydı, bu
ezici kararın gereği derhal yapılır ve şu anda uğraştığımız sistem
tadilatı tam on yıl önce tamamlanırdı.
Bu durumda, FETÖ, PKK ve diğer terör örgütleri ile mücadele zaafa
uğramaz ve 15 Temmuz yaşanmazdı.
Fırat Kalkanı çok önce başlar, PYD; bir terör koridoru oluşturmaya
fırsat bulamazdı.
Başa dönelim…
16 Nisan’da çıkacak “Hayır” sonucu, halkın “Parlamenter Sistem”i
tercih ettiği anlamına gelebilir ama bu, çok daha zor bir “anayasa
değişikliği” demektir.
Birinin; cumhurbaşkanını seçme yetkisinin tekrar parlamentoya
verilmesi gerektiğini halka anlatması gerekir.
Bu da yeterli değildir. Cumhurbaşkanının bütün yetkileri budanarak
parlamenter sisteme uygun hale getirilmelidir.
Bunu halka anlatacak bir yiğit yoksa, “Hayır” sonucu, karmaşa ve
kaos demektir…