30 Ağu 2010 15:14 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:35

STAR GAZETESİ YAZARINDAN YILMAZ ÖZDİL'E SERT YANIT

Star Gazetesi yazarı Ramazan Bingöl, köşesinde adını anmadan kendisini eleştiren Yılmaz Özdil'e yanıt verdi.

Köşemde yemek kültürü dışında pek yazı yazmak istemem. Fakat bazı durumlarda buna mecbur kalıyorum. Hürriyet Gazetesi yazarı Yılmaz Özdil’in 25 Ağustos tarihli yazısında isim belirtmeden de olsa (ki ismimi biliyordur); Esenler Belediyesi’nin verdiği dünyanın en kalabalık iftar yemeğini ve yemekteki jürilik görevimi alaycı ve küçümseyici bir tavırla yazmış olduğu yazıya cevabımdır..

Geçtiğimiz günlerde hayatım boyunca hiç yapmadığım kadar keyifli bir iftar yaptım. 70 bin kişiyle beraber iftar yapmanın mutluluğunu yaşadım. Ramazan’ın bilincine vardığımız, paylaşmanın bize verdiği mutluluğu tekrar yaşadım. Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu’nun organize ettiği yaklaşık 40 binden fazla insanın katıldığı bir etkinlikti bu iftar. Türkiye’nin birliğini, beraberliğini gösteren; kardeşliğimizin pekiştiğini anlatan çok önemli bir etkinlikti. Kimsenin kimseye; ‘Zenginsin, fakirsin, Kürtsün, Lazsın, Türksün, Alevisin, Sünnisin’ diye ayrım yapmadığı bir sofrada iftarımızı yaptık.

İşte bu biziz... Esenler Belediyesi’nin hazırladığı yemekleri ve bunun için hiçbir ücret almadığı bir organizasyonda dahi benliğimizi ortaya koyabiliyoruz. Bizlere verilen iftara hiçbir şey götürmemize gerek yokken bile, evimizde pişirdiğimizden paylaşma isteğini taşıyoruz içimizde. Daha önce hiç tanışmadığımız, belki sokakta gördüğümüz ama kim olduklarını bile bilmediğimiz binlerce insanla aynı sofrada olmak; onlarla aynı anda aynı şeyi paylaşmak ortak bir hatıra oluşturuyor. Her şeyi bireysel yaşadığımız bu günlerde toplum olarak birlikte yaptığımız muhteşem bir olay. Takdire şayan bir iş. Demek ki özlemişiz böyle etkinlikleri. Hep beraber yaptığımız bir ibadetin eziyete dönüşmeden de (iftar çadırları gibi) yapılabileceğini ve bundan keyif alınabileceğini görmüş olduk.

Bu özellikleriyle değerlendirmek gerekiyor bu iftarı. Beni de değerlendirmelerim için jüri üyesi olarak çağırdılar. Yemeklerin sunumu, yemek kalitesi gibi konuları değerlendirdim. Her biri kendi alanında uzman başka jüri üyeleri de mevcuttu. Yılmaz Bey’in söylediği gibi küçümsenecek nitelikte insanlar da değiliz. Kendi adıma konuşmam gerekirse TURES olarak kuruluşumuzdan bu güne kadar parmakla gösterilecek başarılara imza attık. Yılmaz Bey kendi alanı olmadığı ve bu işlerden anlamadığı için çok rahat yazabiliyor küçümseyici bir üslupla ‘Lokantacılar Derneği Başkanı’ diye. Kendisinin bu işlerden hiç anlamadığı ve bu yazıyı yazarken üzerinde bir an bile düşünmediği ortada. Lokantacılar Derneği olarak yazısında bahsi geçen dernek ‘Tüm Restoranlar, Lokantalar ve Tedarikçiler Derneği’dir. Yani bir sektörün alanında söz sahibi olan ve Türkiye’nin kendi alanında en büyük derneklerinden birisidir. Gururla başkanlık yaptığım bu derneğin, eğer isterse, bütün etkinliklerini ve başarılarını kendisine gönderebilirim. Kendisi bu iftar sofrasının sadece rekor kısmını görebilecek bakış açısına sahip. Benim gördüğüm, naçizane sizlere göstermeye çalıştığım noktalardan bahsetmemiş yazısında. Bahsedememiş daha doğrusu...

Aynı sofrada oruç açmanın bilincinde değil çünkü kendisi. Bizlerin o ortamda aldığı hazzı alamaz, bizlerin gördüklerini göremez. Aynı yerden bakmıyoruz ki.

Guinness Rekorlar Kitabı’na girmiş girmemiş benim için çok da önemli değil aslında. Bizler kendi rekorumuzu kırdık. Aynı zamanda yaptığımız bu ibadetin hakkını verdiğimize inanıyorum. Ayrı ayrı evlerimizde açacakken, aynı anda aynı sofrada açtık orucumuzu. Paylaştık, ibadetimizi yerine getirmenin sevincini. Yılmaz Bey de eğer isterse kendisine bu bilinci aşılayabilir ve aynı lezzeti birlikte yaşayabiliriz. Kendisini davet ediyorum...

Bu kadar büyük sofra olmasa da şu anda belediyelerin gayet güzel bir şekilde yaptıkları mahalle iftarlarına beraberce gidip, halkla beraber iftar açmanın güzelliğini (bekli de hayatında ilk defa) yaşayabilir. Karar kendisinin. Elini çabuk tutsa iyi olur. Ramazan’ın bitmesine az kaldı...