Star başyazarından Erdoğan'ı kızdıracak benzetme: "Cahiliye döneminde kızlarını diri diri..."
Star yazarı Ahmet Taşgetiren, "Duygu dünyamdan kırıntılar" başlıklı yazısında, Davutoğlu'nun başbakanlıktan alınmasına sert tepki gösterdi.
Star yazarı Ahmet Taşgetiren, "Duygu dünyamdan kırıntılar" başlıklı
yazısında, Davutoğlu'nun başbakanlıktan alınmasına sert tepki
gösterdi.
Ahmet Davutoğlu'na övgüler yağdıran Taşgetiren, bu olayı cahiliye
döneminde babaların kızlarını diri diri toprağa gömmesine
benzetti.
Taşgetiren şu ifadeleri kullandı:
"Binbir emekle yetişen insanlar bir fırtına ortamında birer ikişer
yere düşürülüyor mu, düşürülmüyor mu? Bu kadar çok muyuz gerçekten
birer ikişer yollarda bırakacak şekilde?
Kur’an’da bir ayet var, “ Diri diri toprağa gömülen kıza, hangi
günah sebebiyle öldürüldüğü sorulduğunda ...” şeklinde (Tekvir
suresi, 8-9). Gerçekten hangi suç söz konusu Davutoğlu için?"
İşte o yazı:
Ne oldu bilmem. Davutoğlu yıllarca Cumhurbaşkanlığına, Başbakanlığa
Danışmanlık yaptı, Dışişleri Bakanlığı yaptı, buralarda gösterdiği
performanstan memnun olunmalı ki Başbakanlığa getirildi.
Şu anda nasıl bir zaafı sebebiyle Başbakanlığı bırakması
gerektiğini bilmiyorum. Ne oldu bilmem. Önce bir tür tayinle geldi
evet, ama sonra Başbakan ve Ak Parti Genel Başkanı olarak seçimlere
girdi, partisi 7 Haziran’da 40.9, 1 Kasım’da 49.48 oy aldı.
Şimdi olan şu: Seçimlere gidilmeksizin, herhangi bir demokrasi dışı
müdahale olmaksızın, hastalık vs. gibi bir gerekçe bulunmaksızın
Başbakan partisini kongreye götürüyor ve genel başkanlığı,
başbakanlığı bırakıyor. Böyle bir durumda Başbakan’ın son seçimde
oy aldığı vatandaşların psikolojisi ne olur? Böyle bir durumda son
seçimde alınan oyların gerçekte kime verildiği düşünülmelidir? Bu
soruların cevabını bilmiyor değilim.
Ak Parti’de farklı bir durum var hiç şüphesiz. Seçime girip
çıksanız da alınan oylar tek sizin hanenize yazılmıyor. Şüphesiz
Tayyip Erdoğan’ın liderliği Ak Parti için garanti bir oy alanı
demek. Ama gene de diyelim Davutoğlu’nun yüzde 49’daki payı
sıfırdır gibi bir sözü söylemek mümkün değil. Nedir acaba o oy
miktarı ve diyelim 1 Kasım’dan bu yana gösterdiği performans
Davutoğlu ile toplum arasında nasıl bir iletişim zemini oluşturdu?
Ve son durum, nasıl bir etkiye yol açtı? Gelinen durumun, karşıt
cenahta belirgin bir sevinç oluşturduğunu görmek şaşırtıcı değil.
Onlar şu an olanla, Ak Parti’nin sancı içine gireceğini, Tayyip
Erdoğan’ın “Tek belirleyici” imajının daha da keskinleşeceğini
düşünüyor, buradan kendileri için bir tırmanma alanı inşa etmeyi
hesaplıyorlar.
Ancak yaşananların Ak Parti zemininde kaygı, üzüntü, burukluk
oluşturduğu açık. “Afrika’nın ücra bir köşesinde Türkiye’ye gönül
bağlamış mazlum insanlar şimdi ne hissediyor?” sorusunun kaç yerde
sorulduğunu tahmin bile edemezsiniz.
Olayın siyasette bize ait, hani “ahlaki kriterler” konusunda ciddi
bir sarsıntıya yol açtığını ifade etmeliyim. Başka partilere
benzeşildi mi benzeşilmedi mi? Gelin birlikte düşünelim.
“Siyasettir bunlar, normal karşılamak lazım” dediğinizde zaten
kriter hassasiyetinin aşınmasını meşrulaştırmış oluyorsunuz. Binbir
emekle yetişen insanlar bir fırtına ortamında birer ikişer yere
düşürülüyor mu, düşürülmüyor mu? Bu kadar çok muyuz gerçekten birer
ikişer yollarda bırakacak şekilde?
Kur’an’da bir ayet var, “Diri diri toprağa gömülen kıza, hangi
günah sebebiyle öldürüldüğü sorulduğunda ...” şeklinde (Tekvir
suresi, 8-9). Gerçekten hangi suç söz konusu Davutoğlu için?
Sistem bozuk, tamam. Sistem problem üretiyor, tamam. Ama “büyük
davalar için” yola çıkmış insanların bir yolunu bulmaları
gerekirdi, çırpınışı yaşıyor içimde. Çok çok kere aşamamıştık tarih
boyunca bu imtihanı, yine “insanız”a sığındık ve aşamadık. Sıffin’i
okuduk, Cemel vak’asını okuduk, tavaif-i müluk’ü, Osmanlı beylikler
dönemini, Endülüs’ün düşüşünü, daha yeni zamanlarda Afgan cihadını,
cihad sonrası savruluşu okuduk ama iş kendimize geldiğinde yine
savruluyoruz.
Bundan sonrası da kolay değil. İş yine Cumhurbaşkanı-Başbakan
ilişkilerinin niteliğine odaklanacak ve bir yandan Cumhurbaşkanının
belirleyiciliği, bir yandan Başbakan’ın belirleniciliği, medyanın
yoğun tüketim alanına girecek. Bunun bir toplumsal bedeli
olacak.
Tayyip Bey’in yola birlikte çıktığı insanlar, Abdullah Gül, Bülent
Arınç, Ali Babacan, şimdi Ahmet Davutoğlu... bBana göre bunların
hukukunun korunması sorumluluğu “Lider”e aittir. Böyle, üstelik
sanki Tayyip Bey’le ilişkisi varmış izlenimi vererek insanların
haysiyetine saldırı yapılmasını izin verilmemelidir.
Bunları, onların kendilerini savunmasına gerek kalmadan Lider’in
göğüslemesinin “Kardeşlik” hukukuna daha uygun olduğunu
düşünürüm. Şu an Ak Parti’ye oy vermiş, onun siyasi misyonunu
hayati bulan toplum zemininde bir duygusal karmaşa kırılma
yaşanıyor. Bunu ciddiye almak, önemsemek lazım. “Ben yaptım oldu”
yaklaşımı kimseye fayda getirmez.