Sözcü yazarı isyan etti: Savcı, amcamın oğlunun FETÖ'nün Brezilya imamı olduğu yazıyor; benim amcam yok!
Sözcü yazarı Saygı Öztürk'ten FETÖ soruşturmasındaki iddiaya tepki geldi.
Sözcü gazetesinin Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk, İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığı'nca gazetenin sahibi Burak Akbay ile
çalışanlarına yönelik yürütülen 'FETÖ' soruşturmasında yer alan 3
ayrı tanık beyanında kendisinin Brezilya örgüt sorumlusu-imamı
olmakla suçlanan Hamidullah Öztürk'ün amcasının oğlu olduğunun
iddia edilmesine tepki gösterdi. Öztürk, "Yazmıştım, bir kez daha
hatırlatayım, benim amcamın oğlunun FETÖ'nün Brezilya imamı olduğu
söylendi, yazıldı. Ama bunu söyleyenler, yazanlar benim amcamın
olup olmadığını araştırma gereği bile duymadı. İşin acı yanı,
cumhuriyet savcısı da kendisine söyleneni gerçekmiş gibi yazmış.
Bir kez daha hatırlatayım benim amcam yok. Dolayısıyla amcamın oğlu
da yok" diye yazdı.
Saygı Öztürk'ün Sözcü gazetesinde bugün yayımlanan "Vallahi biz o
işleri bilmeyiz" başlıklı yazısı şöyle:
Şu anlaşılıyor ki, haber yazarken, yorum yaparken daha dikkatli
olacaksınız. Hatta “Ben böyle yazıyorum ama ya biraz sonra darbe
olursa” diye düşünecek, yazmak istediğinizi de yazmayacaksınız.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Marmaris'te bir otelde tatil
yaptığını Gökmen Ulu yazdı. İnternet sitemizin sorumlusu Mediha
Olgun da haberi yayımladı. Şimdi iki meslektaşımız da
“Cumhurbaşkanına suikast ve fiili saldırıya yardım”dan
tutuklandı.
Gökmen ve Mediha darbe olacağını sanki önceden biliyormuş da, bu
haberi yayımlayarak darbecilere adres bildirmiş konuma düşürüldü.
Devletin bilmediğini, MİT'in haberinin olmadığı bir darbeyi iki
gazeteci biliyorsa vay halimize…
G harfinin yerine S geldi
Basın sektörünün içinde, matbaası bulunan, yabancı dergi ve
gazeteleri basıp dağıtımını yapan SÖZCÜ'den önce de spor gazetesi,
mizah dergisi olan kıymetli patronumuz Burak Akbay, 1 Nisan 2007'de
GÖZCÜ gazetesinin kapatılmasından sonra oradan ayrılanları bir
araya getirip o gazetenin ismindeki (G) harfi yerine (S) koyup
SÖZCÜ ile yoluna devam etti. SÖZCÜ'ye, yayın hayatına başlayışının
4. yılında, haftalık ortalama satışının 220 bin civarında olduğu
dönemde katıldım.
Emin Çölaşan, Necati Doğru, Mehmet Türker, Yekta Güngör Özden, Ufuk
Söylemez, Vural Savaş, Aytun Çıray, Murat Muratoğlu gazetenin
yazarları arasındaydı. Emekleme dönemindeki gazete, olaylara farklı
bakışı, muhalif duruşu, başkalarının yazamadıklarını yazdığı için
en çok satanlar arasına girmişti.
Türkiye'nin en tanınan, bilinen yazarlarının başında gelen Uğur
Dündar, Bekir Coşkun, Yılmaz Özdil, Rahmi Turan, Soner Yalçın ve
Ege Cansen'in gazetemize katılmasıyla, her biri alanında çok
kıymetli muhabirleriyle yolumuza devam ederken “aman masraf
olmasın” diye kılı kırk yardık. Boşa ne elektrik, ne su harcadık.
Bugün Türkiye'nin en çok satan iki gazetesinden biriyiz. Yeterli
mi? Asla değil. Basının üzerinde bu kadar baskının olduğu
günümüzde, SÖZCÜ'nün satışının 500 bini aşması gerekirdi. Bazıları
“SÖZCÜ'nün satışı niçin bu kadar yüksek” diye kendilerine göre
anlam çıkarıyor. Biz sadece gazetecilik yapıyoruz, gazetemizin
sahibi Burak Akbay'ın da gazetecilik dışında bir işi olmadığı gibi
devletle hiçbir işi yok. O yüzden rahatız, o yüzden özgürüz ve
özgürlük kalesi SÖZCÜ'deyiz.
Biz o işleri bilmeyiz
SÖZCÜ'nün Ankara Temsilcisi olarak bu süreçte gazetemizin sahibi
Burak Akbay'ın benden en küçük ne bir iş takibi, ne reklam peşinde
koşmak, ne de gazetemizle ilgili başka bir talepte bulunmadığına
siz değerli okuyucularımızın özellikle ve de içtenlikle inanmanızı
isterim. Ayrıca iş takibi nedir, nasıl yapılır, bunlar nasıl
söylenir bilen gazetecilerden de değiliz. Yalnız o mu? Gazetemizin
Genel Yayın Yönetmeni Metin Yılmaz'ın hepsi belgeli, karşı tarafın
görüşü de alınmış haberden başka bir istekte bulunmadığını da
biliniz. Genel Müdürümüz Asım Akgül'ün hiç mi bir ricası olmaz?
Evet olmadı. Biz gazeteciler sadece işimizi yaptık. Birileri
rahatsız oluyormuş, ne yapalım peki? Bırakıp gidelim mi?
Kimler Ergenekon'u, Balyoz'u yazabiliyordu? Bunları yazdığımız
dönemde bizi “Ergenekonculukla”, “askercilikle” suçlayanlar bugün
makas değiştirmiş. Bakıyorsunuz kısa dönem öncesine kadar Fetullah
Gülen'in elini-ayağını öpenler, yanında bir fotoğraf çektirmek için
çaba gösterenler, kendilerini unutturmak için önüne geleni
FETÖ'cülükle suçluyor. Bu bizlere dönük de yapılıyor. Yazmıştım,
bir kez daha hatırlatayım, benim amcamın oğlunun FETÖ'nün Brezilya
imamı olduğu söylendi, yazıldı. Ama bunu söyleyenler, yazanlar
benim amcamın olup olmadığını araştırma gereği bile duymadı. İşin
acı yanı, cumhuriyet savcısı da kendisine söyleneni gerçekmiş gibi
yazmış. Bir kez daha hatırlatayım benim amcam yok. Dolayısıyla
amcamın oğlu da yok.
İki meslektaşımızın sadece yazdığı haberden dolayı tutuklanmasına
kuşkusuz üzüldük. Cezaevindeki diğer meslektaşlarımız gibi onların
da tutuksuz yargılanmak üzere salıverilmesi dileğimizdir.