Sözcü yazarı, "Huysuz’un ardından…" yazdı! "Söyle o i.neye sakın Emin Çölaşan'a..."
Yaptığı televizyon şovlarıyla milyonların kalbine taht kuran Dursunoğlu için Sözcü gazetesi yazarı Emin Çölaşan, "Huysuz’un ardından…" başlıklı dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.
Huysuz Virjin karakteriyle tanınan Seyfi Dursunoğlu, önceki akşam saatlerinde tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti.
Yaptığı televizyon şovlarıyla milyonların kalbine taht kuran Dursunoğlu için Sözcü gazetesi yazarı Emin Çölaşan, "Huysuz’un ardından…" başlıklı dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.
"BANA BAK, SÖYLE O İB...'YE..."
Seyfi Dursunoğlu ile ilgili bir anısını anlatan Çölaşan, bir gece kulübünde Huysuz Virjin'ın konuklara takılmalarını aktarırken, şahit olduğu bir uyarıyı da anlattı:
"Gece hayatım hiç olmadığından, Huysuz Virjin adıyla bilinen Seyfi Dursunoğlu'nun sahnede neler yaptığı, neler söylediği konusunda yeterince fikrim yok.
Kendisini izleyenleri, özellikle tanınmış kişileri sözleri ve belden aşağı takılmalarıyla mahveder, kahkahalar arasında yerin dibine sokarmış.
Bizler gitmek üzere iken Erol Bey gazetenin magazin işlerine bakan, o piyasayı, gece hayatını ve sanatçıları çok iyi tanıyan Ergil Tezerdi'yi yanına çağırdı ve bugün bile kulaklarımda olan sözleriyle ona aynen şöyle dedi:
'Bana bak, önceden söyle o ib..'ye, sakın Emin Çölaşan'a falan sataşmaya kalkmasın…'"
Huysuz Virjin'in daha sonra sahneden kendisini anons ederek alkışlattırdığını ifade eden Çölaşan, "Huysuz Virjin, gerçek adıyla Seyfi Dursunoğlu kantoları, kadın kılığına girdiği giysileri, müstehcen ama terbiyesizliğe kaçmayan, kimseleri incitmeyen ince sahne esprileri ile gerçekten muhteşem bir sanatçı idi" dedi.
Emin Çölaşan'ın yazısı şu şekilde:
"Sevgili okurlarım, sahnelerde ve ekranlarda Huysuz Virjin adıyla çok uzun yıllar gösteri yapan Seyfi Dursunoğlu vefat etti.
87 yaşında imiş.
Bugün size onunla ilgili bir anımı anlatmak istiyorum. O sıralarda Hürriyet gazetesinde idim. Patronumuz Erol Simavi'den bir davet aldım. Sedat Ergin'le ikimizi İstanbul'a çağırıyordu.
Onun çok sevdiği bir dostu olduğunu hep duyardık. Erol Bey'in The Marmara Oteli'ndeki kuaför arkadaşı Mehmet…
Günün birinde Mehmet genç yaşında vefat etmiş.
Erol Bey onun 60. doğum günü anısına Maçka Hilton otelinde bir anma gecesi düzenliyor.
Salonun içerisi ve bütün duvarları çiçekler ve Mehmet'in fotoğraflarıyla dolu. Mehmet'in hırsız Semai gibi dostları da çağrılı.
★★★
Muazzez Abacı orada konser verecek, Mehmet'in sevdiği şarkıları söyleyecekmiş. Yerlerimize oturduk. Abacı ve saz heyeti de yerlerini aldı.
Erol Bey çok güzel bir konuşma yaptı.
Benim hiç tanımadığım Mehmet anıldı.
Toplam 26 davetliyiz…
Abacı'dan mikrofonsuz, muhteşem bir konser dinledik.
★★★
Konser bitti…
Gecenin son programı olarak Günay isimli ünlü gece kulübüne gidilecek.
Erol Bey yanımıza geldi…
“Çocuklar biliyorsunuz ben erken yatarım. Siz gidin oraya, gönlünüzce eğlenin” dedi…
Orada hem Muazzez Abacı sahne alıyormuş, hem de Huysuz Virjin.
Gece hayatım hiç olmadığından, Huysuz Virjin adıyla bilinen Seyfi Dursunoğlu'nun sahnede neler yaptığı, neler söylediği konusunda yeterince fikrim yok.
Kendisini izleyenleri, özellikle tanınmış kişileri sözleri ve belden aşağı takılmalarıyla mahveder, kahkahalar arasında yerin dibine sokarmış.
★★★
Bizler gitmek üzere iken Erol Bey gazetenin magazin işlerine bakan, o piyasayı, gece hayatını ve sanatçıları çok iyi tanıyan Ergil Tezerdi'yi yanına çağırdı ve bugün bile kulaklarımda olan sözleriyle ona aynen şöyle dedi:
“Bana bak, önceden söyle o ib..'ye, sakın Emin Çölaşan'a falan sataşmaya kalkmasın…”
Ve herkese iyi geceler deyip gitti.
Bu işlerin acemisi olduğum için Ergil'e sordum:
“Ne demek istedi Erol Bey, ben anlamadım.”
“Oraya gidince anlarsınız” dedi.
★★★
Gittik gece kulübüne… Sahneye Huysuz Virjin çıktı.
Yine hiç unutmuyorum, o gece orada zamanın Azerbaycan devlet başkanı Haydar Aliyev'in kızları varmış.
Belden aşağı ama incitmeyen esprileriyle onları ve daha başka bazı müşterileri yerin dibine soktu…
Ve birazdan bir anons yaptı:
“Efendim, bu gece aramızda çok değerli gazetecimiz Emin Çölaşan var. Onu hep birlikte alkışlayalım çünkü o alkışı hak ediyor.”
İsmimi mikrofonda duyunca gerçekten şaşırdım, ne yapacağımı bilemedim.
Oturduğum yerde ayağa kalkıp (ve utanarak) başımla selam vermek zorunda kaldım.
Alkışlar, alkışlar!..
★★★
İnanın ki gözlerim doldu… Erol Bey'in “Büyüklüğüne” bir kez daha tanık olmuştum.
Bir çalışanını önceden kanatları altına almış, alay edilir ve gırgır geçilir duruma düşürülmesini önlemişti. Onun isminin alkollü bir gece kulübü ortamında şaka yollu bile olsa gündeme gelmemesi için önlemini derhal aldırmıştı. Bu çok büyük bir incelikti.”
Birazdan Ergil Tezerdi yanıma geldi:
“Vartayı atlattık! Patronun bana verdiği talimatın ne olduğunu şimdi gördünüz mü!”
★★★
Huysuz Virjin, gerçek adıyla Seyfi Dursunoğlu kantoları, kadın kılığına girdiği giysileri, müstehcen ama terbiyesizliğe kaçmayan, kimseleri incitmeyen ince sahne esprileri ile gerçekten muhteşem bir sanatçı idi.
Dün Odatv'de gazeteci arkadaşım Barış Pehlivan'ın cezaevinden onu (ölümünden önce) yazdığı yazısında okudum.
Günün birinde, cumhurbaşkanı olduğu dönemde Turgut Özal eşi Semranım'la birlikte Huysuz'u izlemeye gidiyor. Birkaç gün sonra karşısında Rauf Denktaş'ı gören Huysuz sahnede şöyle diyor:
“İki gün önce Özal buradaydı, sonra siz geldiniz. Ayol bütün cumhurbaşkanları böyle kısa ve kalın mı olur, bunun hiç ince uzunu yok mudur!”
★★★
Uzun süredir sahnelerde ve televizyonlarda yoktu…
Ve mutlaka baskı altına alınmıştı. Şovlarında yaptığı ve yapacağı esprilerle birlikte giysilerine de kendisi tarafından sansür getirilmişti.
Aynı nedenle, ekranlara çıkabilmesi de artık söz konusu değildi.
Türkiye'de bu dönemde artık her şey suç sayılıyordu, tepesine binerlerdi!
Barış Pehlivan şöyle diyor:
“Televizyon kumandası elimde kanalları geziyorum. Yalancıları, dolandırıcıları, ülkenin topraklarını parsel parsel peşkeş çekenleri görüyorum. Sahi, asıl ahlâksızlık neydi? Onların yaptığı mı, yoksa Huysuz Virjin'in müstehcen sataşmaları mı?”
★★★
Bütün servetini ve mirasını Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'ne bırakan Huysuz esprili, tatlı, kıvrak zekalı bir sanatçı idi…
Türk Milleti'nin hoşgörüsünü, sevgi ve saygısını kazanmayı bilmiş, “Ben Türkiye'de çok zor bir olayı kabul ettirdim ve başardım” demişti.
Ona Allah'tan rahmet diliyorum."