Söz Aydın Doğan'ın: Satış için baskı gördü mü, tasfiye olacak mı, Demirören'e ne tavsiye etti?
Doğan Medya Grubu'nu Demirören Grubu'na satma kararı veren Aydın Doğan T24 haber sitesinin yayın yönetmeni Doğan Akın'ın sorularını cevaplandırdı.
Sahibi olduğu Doğan Medya Grubu'nu Demirören Medya Grubu'na satma
kararı alan Aydın Doğan, satış sonrası T24 sitesi tarafından
kendisine sorulan sorulara cevap verdi. Doğan, çalışanların
durumunun ne olacağı yönündeki bir soru üzerine, "-Zaten
çalışanlarımızın tabi olduğu bir hukuk var, hakları var, öyle bir
şey gündeme gelmedi" dedi.
Doğan, yeni grubun büyük bir tasfiyede bulunacağı yönündeki
iddialara ise, "Sanmıyorum. Zaten görüşmelerimiz sırasında "Ben
sizin yerinizde olsam gazetenin politikasına dokunmam" dedim.
Hükümet yanlısı gazeteler için de bu iyidir. Tabii bu söylediklerim
şart olmaz ama bir tavsiyeydi. Ben çalışanlarımın hepsinden
memnunum. Gerekirse de konuşurum." cevabını verdi.
İşte T24'den Doğan Akın'ın Aydın Doğan'a sorduğu sorular ve
cevapları:
- Yanıtlarınızı yazmak üzere birkaç soru sormak istiyorum.
Önce meslektaşlarımın durumundan başlayayım; satış görüşmelerinde
Doğan Medya Grubu çalışanlarının da durumu gündeme geldi
mi?
Hayır gelmedi. Zaten çalışanlarımızın tabi olduğu bir hukuk var,
hakları var, öyle bir şey gündeme gelmedi. Neden sordunuz?
- Demirören Grubu'na devredilen yayınlarınızda büyük bir
tasfiye yapılacağı yolunda yorumlar, iddialar var...
Sanmıyorum. Zaten görüşmelerimiz sırasında "Ben sizin yerinizde
olsam gazetenin politikasına dokunmam" dedim. Hükümet yanlısı
gazeteler için de bu iyidir. Tabii bu söylediklerim şart olmaz ama
bir tavsiyeydi. Ben çalışanlarımın hepsinden memnunum. Gerekirse de
konuşurum.
- Bu satış için baskı gördünüz mü, sonuçtan üzgün
müsünüz?
Hayır. Ama bu sektörde çok çektim. Benden 1 milyar dolar vergi
aldılar. Sonra da 260 milyon dolar aldılar. Bunu yapanların 16'sı
da FETÖ'cü çıktı. Kimi tutuklandı, kimi kaçtı, ama 16'sı birden
FETÖ'cü çıktı. Bu vergiyi benden niye aldılar hâlâ anlamadım.
- Hayatınızı Türkiye dışında sürdüreceğiniz iddiaları da
fısıldanıyor, öyle bir planınız var mı?
Hayır, ben Türkiye dışında yapamam, yaşayamam. Ben Anadolu'nun
ortasından geldim. Yurt dışına gidip de Türkiye'ye döndüğümde
toprağı öpüyorum. 82 yaşındayım, ama bugün "Cepheye git" deseler
giderim. İki senedir yurt dışına gitmiyorum. Almanya'da matbaamız,
işlerimiz var gitmiyorum. Kimseden saklı değil Londra'da otelim,
evim var, kızlarımın eğitimi sırasında almıştım, ama
gitmiyorum.
- Bu satışa mecbur bırakıldığınızı düşünmüyor musunuz,
planladığınız bir şey miydi?
Yeni İstanbul gazetesi, Yeni Sabah, neler geldi geçti. Basın
dışından bu sektöre girenler oldu benim gibi. Yeni Sabah'ta Sefa
Kılıçoğlu dışardan geldi, 15 yıl kaldı. Akşam'ın sahibi Malik Yolaç
geldi Babıâli'ye. "Türk basınına Almanya baskısını, matrisi ben
getirdim. Gemilerim, tahin helvası fabrikam vardı, ama 50 yaşımda
Babıâli'nin ortasında kaldım" derdi. "Sen de yapamazsın" dediğinde
"Git oradan" diye takıldım.
Erol Simavi "Şekerim sen bu işin altından kalkamazsın" dedi bana.
Ben de "Niye öyle diyorsun, yaparız. Sen paranı aldın, ben
gazeteyi" demiştim. Erol Bey'e "Gel sen yönetim kurulu başkanı ol,
ben başkan vekili olurum, dert etmem" dedim, ama istemedi.
Sonra Erol Bey'in kardeşi Haldun Simavi, Asil Nadir... Hepsi geldi
geçti. Ama kimse bizim gibi tek kuşakta 40 yılı bulmadı. Erdoğan
Bey'i (Demirören) yaklaşık 50 yıldan beri, Sirkeci yıllarımdan bu
yana tanırım. Milliyet ve Vatan'ı almıştı zaten, oturduk anlaştık.
Tabii prosedür, incelemeler devam ediyor hâlâ.
59 yıllık iş hayatımın 40 yılı medyada geçti. İnsan hüzünleniyor
tabii. Benim iş dünyasından birkaç dostum var, ama basın dünyasında
çok dostum var. Onlar da devam edecek.
- Ne yapmayı planlıyorsunuz?
Bir an evvel Bodrum'a gitsem, birkaç arkadaşımla otursam istiyorum.
Biliyorsunuz, bizim yıllardan beri yaptığımız Rodos seferlerimiz
var gazeteci arkadaşlarımla. Onu yapmak istiyorum. Yeni patronlar
müsaade eder mi bilmiyorum. (Gülüyor).
- Yeni bir iş planınız var mı?
Yok. Elimizdeki işleri sürdürecek çocuklarım.
- Sahip olduğunuz yayınlardaki yaklaşımlar nedeniyle çok
eleştirildiniz de, hâlâ da yapılıyor bu eleştiriler, ne
düşünüyorsunuz?
Metin Toker'in bir sözü vardı; adam gibi yapılırsa dünyanın en
şerefli mesleğidir gazetecilik. Önümde bir tablo var, gemiler
gidiyor. Victor Hugo'nun bir sözü var; "Senin denizlerde hangi
dalgalarla boğuştuğuna bakmazlar, gemiyi limana ulaştırıp
ulaştıramadığına bakarlar" diye.
Yanımızda uzun süre çalışıp iftira atan da çıktı. Ama ben bilerek,
isteyerek hiç kimseye haksızlık etmedim. Bilerek, isteyerek hiç
kimseye kötülük yapmadım. Gazeteleri gazeteciler çıkarır. Ama kurum
vardır, kurumlar, ilkeler önemli. Yani Agop'un meyhanesinde kafayı
çekip de uyduranlara müsaade etmedim.