Sosyal Medya Yasası'nda neler suç sayılacak? İddialara tek tek cevap verdi!
24 TV'de yayınlanan Arafta Sorular programında Star Yazarı Esra Elönü'nün sorularını cevaplayan AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir, yeni Sosyal Medya Yasası ile ilgili iddialara tek tek cevap verdi.
24 TV'de yayınlanan Arafta Sorular'ın bu haftaki konuğu, AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili hukukçu Ahmet Özdemir oldu. Sosyal Medya Yasası ile ilgili tartışmalara ilişkin Esra Elönü'nün sorularını cevaplayan Özdemir, muhalefetin siyasi argüman kullanma peşinde olduğunu belirtti. Özdemir, yeni Sosyal Medya Yasası ile ilgili merak edilenleri tek tek cevapladı.
SUÇUN OLUŞMASI İÇİN 4 ŞARTIN BİRLİKTE GERÇEKLEŞİYOR OLMASI LAZIM
Paylaşımlar konusunda ceza için kriterler belli. Türk Ceza Kanunu'nda hakaret, tehdit gibi suçların cezası var. Bir de şimdi düzenlediğimi dezenformasyonun cezası var. Suç teşkil eden paylaşımın hangi suç kapsamına girdiğine bakmak gerekir. 29. maddede de, paylaşıma bakıldığında, dezenformasyonun 'toplumu galeyana getirme, toplumsal sağlığa zarar verme gibi şartlar var.
1-Sırf halk arasında, endişe korku ve panik yaratmak amacıyla hareket edeceksin.
2-Ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığıyla ilgili olacak
3-Gerçeğe aykırı bir bilgi kullanacak ve bu bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli bir şekilde kullanacak.
4-Ve belirtilen ihlalleri alenen yapacak.
Yani bu dört şart olmadan, suç oluşmaz.
Esra Elönü: Siz bu yasa için ilk teklifi verenlerdensiniz. Çok fazla soru var, insanlar çok merak ediyorlar ve muhalefet partisinin bazı iddiaları var. İlk muhatabından bunları öğrenelim.
İktidar ve muhalefet, sosyal medyanın bu söz konusu 'özgürlük alanından' zaman zaman muzdarip olmuştur. Kime sorsak, 'Evet, bu yasa kesinlikle gerekliydi.' diyorlar. Gerekli olan, boş bırakılmış bir alanı doldurmak için, bir adım attık. Bu düzenlemeler de dikkat ettiğimiz şey, insanların özgürlük alanına müdahale etmemek. Aynı zamanda insanların korunması gereken kişilik hakları var. Bu özgürlük ve kişilik hakları dengesini korumamız gerekir.
Bunu yaparken Avrupa'daki örneklere baktık. 2014 yılında Türkiye'de bununla ilgili adım atılmış. TBMM'de bir 'dezenformasyon kanunu' çalışması yapılmış. Demek ki bu alanın doldurulması konusunda hemfikiriz. Alanı doldurma biçimimizle ilgili eleştiriler var. Bu eleştirilere makul gerekçelerimizi izah edeceğiz. Asıl amacımız özgürlükleri gerçekten korumak.
Devlet insanların kendi aralarındaki ilişkilerini ve devletin diğer ülkelerle olan ilişkisini düzenler. Bu özgürlük alanını, insanların rahat ve güvenli bir şekilde kullanmasını sağlamamız lazım. Toplumun her alanında bunu sağlamazsanız anarşi olur. Dolayısıyla nu sınırsız güvenlik alanını, düzenli, kontrollü ve vatandaşlarımızın zarar görmeyeceği şekilde kullanmasını sağlamaya çalıştık.
Esra Elönü: Yasayla ilgili size en çok gelen soru hangisi?
Değişik kesimlerden çeşitli sorular var. Bir tanesi internet haber sitelerinin bir statüsü yoktu. Biz bu kanunla bu sitelere bir statü kazandırdık. Dolayısıyla bu internet sitesinin patron ve çalışanlarının soru ve beklentileri, başka bir soru grubu. TCK 217/A'da bir düzenleme yaptık. Yani kanun teklifinin 29. maddesi. Bunu 'sansür yasası' addeden bir kesim var. Bir de sosyal ağ sağlayıcıları ile ilgili bazı sorular var. Dolayısıyla toplumun değişim kesimlerinden talepleri doğrultusunda sorular var.
Bir de muhalefetin bu yasayı yorumlama biçimi var. Bu teklifin 29. maddesi üzerinden argüman üretiyorlar ve bu iddialar üzerinden teklifin geri çekilmesini istiyorlar. Bu teklif iki komisyondan geçti. Muhalefet partilerinin de talebi bu söz konusu alanın doldurulması yönünde. Ancak, muhalefetin de en çok konuştuğu konu teklifin 29. maddesi.
Esra Elönü: Sosyal medyada anonim hesaplar ifşa edilecek mi? Bu ifşa umuma açık mı olacak?
Bu hesaplar bir suç işlemişse, yani bir bot hesap bir kişinin kişilik haklarına saldırıda bulundu. Saldırıya uğrayan kişi, bununla ilgili şikayette bulundu. Şikayet sonucu o bot hesabın bilgileri ifşa olacak. Yani servis sağlayıcı bu bilgileri verecek. Bunu mahkeme istediği için umuma açık olmayacak. Toplumda anlatılan biçimi yanlış. 'Bu bot hesaplar hemen ifşa edilecek' deniliyor. Öyle değil. Bu bot hesaplar suça karıştığı zaman, şikayet konusu olduğunda, kişilik haklarına saldırdığında olacak. İlgili mahkeme servis sağlayıcıya, "Bu kişinin bilgilerini verin, hakkında soruşturma var." diyecek.
Esra Elönü: Peki, bu süreç nasıl işliyordu? Yasayla nasıl işleyecek?
Bir sahte hesapla bir kişiyi şikayet ettiğinizde, bu sahte hesabın sağlayıcısına ulaşamıyordunuz. Ulaştığınızda da o bu bilgileri vermiyordu. Dolayısıyla mahkeme, belli bir süre bu tahkikatı yürütüyordu, ama sonuçsuz kalıyordu. Şimdi servis sağlayıcı bu bilgileri verecek. Garantisi nedir, bu servis sağlayıcı bilgileri niye versin? Bu mevzuatla, ilgili servis sağlayıcıya bazı şartlar ileri sürüyoruz. Eskiden ofis açmışlardı ama, hukuk büroları üzerinden. Şimdi onlardan bir tüzel kişilik, bir sermaye şirketi istiyoruz. Örneğin Facebook... Biz ya da ilgili mahkeme Facebook'un buradaki şirketine yazı yazıp, bilgi isteyecek. Bu şirket bu bilgileri vermeyi taahhüt edecek. Bu şartları yerine getirmezse, hukuki yaptırımlarla karşılaşacak. Dolayısıyla artık aramızda bir hukuki anlaşma var.
Esra Elönü: Suç teşkil eden paylaşımı RT ve FAV konusunda bir cezai yaptırım olacak mı? Cezalar nasıl belirlenecek?
Hayır, paylaşımı yapan kişi, eyleminden dolayı ceza alacak. Ceza için kriterler belli. Türk Ceza Kanunu'nda hakaret, tehdit gibi suçların cezası var. Bir de şimdi düzenlediğimi dezenformasyonun cezası var. Suç teşkil eden paylaşımın hangi suç kapsamına girdiğine bakmak gerekir. 29. maddede de, paylaşıma bakıldığında, dezenformasyonun 'toplumu galeyana getirme, toplumsal sağlığa zarar verme
SUÇUN OLUŞMASI İÇİN 4 ŞARTIN BİRLİKTE GERÇEKLEŞİYOR OLMASI LAZIM
1-Sırf halk arasında, endişe korku ve panik yaratmak amacıyla hareket edeceksin.
2-Ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığıyla ilgili olacak
3-Gerçeğe aykırı bir bilgi kullanacak ve bu bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli bir şekilde kullanacak.
4-Ve belirtilen ihlalleri alenen yapacak.
Yani bu dört şart olmadan, suç oluşmaz.
Örnek üzerinden anlatacak olursak. Muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Katar'dan gelen öğrencilerin Türkiye'de üniversitelerde sınavsız tıp eğitimi alabileceğini söylemişti. Haber kaynağı bir internet haber sitesiydi. İnternet haber sitesi bir süre sonra, 'Özür diliyorum, yanlış haber yapmışım.' dedi. Kılıçdaroğlu bu haberi yapmaya devam etti.
Kamu düzenini bozucu özelliği var mı? Evet, özellikle öğrenciler üzerinde büyük olumsuz etkisi oldu. Toplumun genel sağlığını bozucu bir eylemdi. Bakınız bu şartlar, haber sitesi bu haberi yaptığında suç oluşmadı. Kılıçdaroğlu'nun, haber sitesi haberini çekmesine rağmen buna devam ettirmesiyle oluştu.
Bu yasada suçun oluşması için çok zor şartlar var. Muhalefetin dediği gibi, hakimin takdir yetkisini genişleten değil, çok sınırlandıran bir yasa.
BİR BASIN MENSUBU YALAN OLDUĞUNU BİLDİĞİ HABERİ ISRARLA YAPAR MI?
En çok gündeme getirilen iddia, "Basına bu yasayla müdahale edileceği" iddiası. Ben hiçbir basın mensubunun bu yasayla ceza almayacağı kanaatindeyim. Bir basın mensubu yalan olduğunu bildiği haberi ısrar yapar mı? Bu suçun muhatabı basın mensubu olamaz. Dolayısıyla ya kişi olur ya da, topluma manipüle etmek üzere kurulmuş bir internet haber sitesi olabilir. Yani bu suçun muhatabı basın mensubudur yönündeki iddialar, boş iddialardır. Muhalefetin, 'basın sansürlenecek' söylemi, doğru bir bilgi değil. Bu söylemle teklifi önemsiz hale getirmeye çalıştılar.
Esra Elönü: Demirtaş'ın çağrısıyla 6-7 Ekim olaylarında onca insan hayatını kaybetti, ama ABD Kongre baskınında Twitter olayları körükleyecek tüm hesapları kapattı. Acil durumlarda bir alternatif mi olacağız?
Bizim şu ana kadar sosyal medya platformlarıyla bir muhataplık ilişkimiz yoktu. Bu konularda karar alma ve uygulama mekanizmalarını kendileri geliştiriyordu. Şimdi bir muhataplık ilişkimiz var. Dolayısıyla karar almak ve uygulamak daha kolay olacak. Ne için? Toplumun sağlığı, devletin güvenliği ve kamunun barışı gibi konularda. Biz bu mevzuatla, bu kuruluşlarla muhataplık ilişkisi kuruyoruz.
MUHALEFETİN 'ANAYASA MAHKEMESİNE GİDECEĞİZ' SÖYLEMİ
Otoyollarda ışıklar, hız limitleri vs. gibi düzenlemeler var. Birileri hız limitini yükseltelim-azaltalım; ışıkların sürelerini ayarlayalım diyebilir. Ama, kimse bu kuralları tamamen kaldıralım demez. 2020'de yapılan düzenlemenin daha iyisini yapmışız. Sıkıntılarını ve sorunlarını gördük ve daha sistematik bir hale dönüştürdük. Bundan muzdarip olan herkes bunun olmasını ister. Bunun olmasını istemeyenler, doğru olmadığı için değil, iktidara karşı siyasi argüman olarak kullanmak istediği için bunu istemediğini söylüyor. Çıkıp, 'sizi sınırlıyorlar, baskı kuruyorlar' diyecekler. Burada hiçbir sınırlama ve baskı söz konusu değil.
Dolar 10 lira olacak diyenler neden yargılandı biliyor musunuz? Sermaye piyasası kanununa aykırılıktan yargılandı. Sosyal medyadan ya da dezenformasyondan değil. Sermaye piyasası kanunun 107. Maddesi, orada doların artışı değil mesele. Anlık bir yanlış bilgiyle insanların paralarını çekmesine sebep oldukları için. Orada sermaye piyasası kurulu ve BDDK şikâyetçi, müşteki onlar. Çünkü siz diyorsunuz ki, dolar 10 lira olacak bankalardaki paranızı çekin. Bu ne anlama geliyor? İnsanlar bankalara hücum ediyorlar, bankalardaki paralarını çekiyorlar ve o gün için dolar alıyorlar. Peki, o gün dolar 10 lira oldu mu? Olmadı. Daha sonra olup olmaması bu suçun konusu değil. Burada yine başka bir algı operasyonu var. Sanki sosyal medya üzerinden iyi niyetle yapılan bu değerlendirme cezalandırılmış gibi davranıyorlar ki cezalandırılmamış soruşturma hala devam ediyor, sadece tahkikat başlatılmış. Böyle anlatılıyor ama bu suçun konusu sosyal medya, dezenformasyon, insanları yanlış bilgilendirme değil. İnsanların anlık bir bilgi ile banklardan para çekmesine sebep olma suçudur.
Esra Elönü: Peki, bu kişi tahmin ettiğini söylerse?
Ahmet Özdemir: Tahminde bulundum derse zaten suç oluşmuyor
Esra Elönü: O zaman bu çok kolay ki bu, SPK'ya göre değil de kamuoyunda çok bilinen, piyasaları takip eden çok yüksek bir hesap diyelim, böyle bir yargılama öncesinde ' ben böyle bir tahminde bulundum, insanlar ona göre hareket etmiş ' derse?
Ahmet Özdemir: O zaman bankalardaki paralarınızı çekin dememeliydi.
Esra Elönü: Öyle mi demiş?
Ahmet Özdemir: Evet orada öyle diyorlar. Oradaki eyleme bakın, bankalardaki paranızı çekin diyorlar yani dolar almaya yönlendiriyorlar. Aslında suçun ana unsuru buradan menfaat elde etmek. buradan menfaat elde etmediklerini iddia edebilirler ama burada konu sosyal medya ve dezenformasyon değil. Sermaye piyasası kanuna muhalefet etmekten BDDK'nın yaptığı bir şikâyet var ortada.
Esra Elönü: Mahkemelerin üzerinde bu kadar çok dava yükü varken sosyal medya davalarının da olması dava yükünü katlamış olacak. Bende bu konuda sizden farklı düşünen biri değilim hatta bu konuda geç kalındığını bile düşünüyorum. Sizce bunun için ayrı bir birim mi oluşturulacak ne yapılacak?
Ahmet Özdemir: Bir konu yargıda dava yükü oluşturuyor diye düzenlenme yapmaktan vazgeçilebilir mi? Yargının temel işlevi nedir? Adalet mülkün temelidir. Dolayısıyla burada artık orada oluşturduğu yüke bakılmaz. Eğer bir yük oluşturuyorsa basın suçlarıyla ilgili cumhuriyet başsavcılığında ayrı bir birim var. Basın suçlarıyla ilgili uzmanlaşmış ayrı bir mahkeme kurulur. Ama yargıda yük oluşturuyor diye toplumun ve dünyanın geleceği olan ve düzenlenmesi gereken bir alana el atmamak çok yanlış olur. O zaman bunu çok küçük ve basit bir nedene bağlamış oluruz o sebeple yanlış bir değerlendirme diye düşünüyorum. Soruyu soran arkadaşımız elbette böyle bir soru sorabilir ama yargının işi zaten sorunu çözmektir. O yüzden bu konuya böyle bakmalarını istiyorum.
Esra Elönü: Son zamanlarda kutsallara da saldırı var. Bu aslında ayrıntı gibi görülebilecek bir sebep değil tamamen başat bir sebep. Bir fotoğraf var o, onu söyleyip kalp hijyenimizi de bozmayacağız. Suç karşısında bir ceza aldı ama o fotoğraf yayınlanmaya devam ediyor. O fotoğrafların kaldırılması konusu sosyal medya yasası içerisine giriyor mu?
Ahmet Özdemir: Evet giriyor. Başlangıçta bir şey konuştuk, daha basitçe anlatmak istiyorum. Biz bu fotoğrafların kaldırılması, yayınlanmamasını şimdiye kadar neden başaramadık? Çünkü bu yurtdışı kaynaklı hesaplardan yapılıyordu ve biz bu hesapların sahiplerini kendimize muhatap alamıyorduk. Bunlarla iletişimimiz sağlıklı bir zeminde değildi. Dolayısıyla hukuki menfaati kanunen korusak bile koruduğumuz menfaat mahkeme kararlarında kalıyor. Ama mahkeme kararlarını uygulayacak olan kişinin menşei yurtdışında olduğu için karaların uygulaması konusunda ya kayıtsız kalıyor ya da geç hareket ediyordu. Biraz önce söylediğimiz sosyal ağ sağlayıcılarla yaptığımız hukuki ilişki bu sorunların hepsini ortadan kaldıracak.
Elönü: Nasıl olacak?
Özdemir: Twitter'dan örnek verelim. Twitter'ın Türkiye de bir şirket kurdu. İsmini atıyorum, Twitter Türkiye ltdşti. Biz de bu haberin Twitter üzerinden yayıldığını gördük, şikâyet konusu oldu. Mahkeme Twitter'a bu yayını kaldırma tedbiri verdi. Biz bunu ona tebliğ ettiğimizde önceden şöyle oluyordu; Twitter buna bakalım, olur mu? Olmaz mı? Bir ay sonra cevap veriyordu. Zaten bir ay sonra istediği amacına ulaşıyordu. Çünkü kaldırmıyordu. Şimdi o şirket bu konuda ki yükümlülüğü geciktirmeksizin yerine getirecek. Yerine getirmezse ne olur? Yerine getirmezse çok yüksek para cezaları var.
Elönü: Fotoğrafı kullanana mı yoksa Twitter'a mı?
Özdemir: Twitter'a. Çünkü bunun kullanılmasına izin veriyor. Mahkeme kararıyla kaldırmasını istememize rağmen kaldırmıyor. Para cezası daha sonra da bant daraltma cezası veriliyor.