Soner Yalçın’dan olay yazı! "Paranın kölesi, güç sarhoşu vicdansız bunlar"
Sözcü Gazetesi köşe yazarı Soner Yalçın, İhlas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mücahit Ören ile Beyaz TV'nin patronu Osman Gökçek hakkında dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.
Sözcü Gazetesi köşe yazarı Soner Yalçın, bugünkü yazısında İhlas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mücahit Ören ile Beyaz TV'nin sahibi olan Melih Gökçek ve oğlu Osman Gökçek'i hedef aldı.
Melih Gökçek için "kaşarlanmış hırsız" ifadesini kullanan Soner Yalçın, "Hırsızlık ürünü kara televizyonunu “silah” olarak kullanıyor. Hırsızlıklarını bir bir yazan yayın organını kapattırmak, çalışanlarını hapse attırmak için büyük çaba gösteriyor. Bu baş hırsız, oğlunu bile kullanmaktan geri durmuyor!" diye yazdı.
Yalçın, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından işadamı Ahmet Taçyıldız'ın şikayeti üzerine hakkında 'tehdit, şantaj, suç uydurma ve iftira' suçlarından soruşturma başlatılan İhlas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mücahit Ören'i ise, "Kendini ışık saçan cemaat lideri olarak satıyor! Ama tek uğraşı alanı; insanları kandırarak-duygularını sömürerek ellerinde avuçlarında ne varsa almak!” ifadeleriyle hedef tahtasına oturttu.
"Ankara'daki kara televizyon çetesinin dosyası savcıların önünde duruyor.İstanbul'daki ışık çetesi için düğmeye basıldı; tüm mallarına haciz kondu." diye yazan Yalçın, "AKP iktidarı, bu yavuz hırsızların yaptıklarına daha ne kadar göz yummayı sürdürecek?" sorusunu yöneltti.
İşte Soner Yalçın'ın çok konuşulacak o yazısı:
Fransız şair Comte De Lautréamont şunu dedi:
“Yeterince hırsızlık yaparsan, çaldığın paralarla seni aziz ilan edecek bir kilise satın alabilirsin.”
Son günlerde bu söz niye aklıma düştü? Bilemiyorum. Ama sürekli içimden bu sözü tekrarlarken buluyorum kendimi!
Şunu fark ettim:
Bu söz ilk, bir kara televizyonu seyrederken aklıma geldi!
Demek ki kafamda, hırsızlık yaparak televizyon kuran bir medya patronu var!
Demek ki kafamda, çaldığı paralarla edindiği medyasıyla kendini “melih/sevimli/şirin” göstermek isteyen biri var…
Kim acaba bu kaşarlanmış hırsız?
Kim bu halkın-devletin malını çalan vicdansız hırsız?
Kuşkusuz bu hırsız “aziz” olması için kendini topluma milli-muhafazakar göstermesi lazım.
Yani, arsız bir yalancı olması lazım.
Kendini övdürmesi için başkalarını kötülemesi lazım.
Yani, yalanlarıyla hakikati savunanları susturması lazım.
Hırsızlık ürünü kara televizyonunu “silah” olarak kullanıyor. Hırsızlıklarını bir bir yazan yayın organını kapattırmak, çalışanlarını hapse attırmak için büyük çaba gösteriyor. Bu baş hırsız, oğlunu bile kullanmaktan geri durmuyor!
Ve maalesef bu melih-sevimli hırsızın kandırmadıkları da yok değil. Kokuşmuş yayıncılığıyla bazen iktidarı kandırıp amacına ulaştığı görülüyor:
Barışlar hapse atıldı…
Odatv kapatıldı…
İŞTE BİR DİĞERİ
Medya sahibi olan tek hırsız yok!
İşte bir diğeri:
Kendini ışık saçan cemaat lideri olarak satıyor! Ama tek uğraşı alanı; insanları kandırarak-duygularını sömürerek ellerinde avuçlarında ne varsa almak…
Din-iman kamuflajı altında hırsızlığını sürdürüyor. Ve bu yolda önüne kim engel çıkarırsa tehditlerle yok ediyor. Örneğin…
Kutsal dava uğruna mücadele verdiğini söyleyen bu mücahit, bir kamu bankasına gidip kredi istedi. Banka vermedi. Ertesi gün mücahit medyasında yayınlar başladı:
-“Piyasaya yeteri kadar kredi vermeyen Ziraat'in musluğu FETÖ'ye akmış!”
Ardından banka genel müdürüne yönelik saldırılar yapıldı. Küçük köşe yazarları bu konuda yazı yazmakla kalmadı; ekrana çıkıp genel müdürü hapisle tehdit etti!
Bu hırsız medyalar, dönemin siyasi ruhuna uygun tehdit araçları kullanıyor:
Dün “Ergenekon”, bugün “FETÖ” en büyük silahları!
Bir de şu var:
Bana yalancı göster, sana hırsız göstereyim…
Bana yalan göster sana hırsız ittifakı göstereyim…
Hırsız hırsızı iyi tanıyor ve hemen birleşip dürüstlüğe savaş açıyorlar!
İşte… Gazeteciliği-haberciliği hırsızlıklarına kılıf yapan bu sözde medyalar, en son hakikatin merkezi Odatv'ye karşı ortak yayın sürdürdü…
Bu yalancı yayınların ortaya çıkardığı gerçek şu oldu:
Paranın kölesi, güç sarhoşu vicdansız bunlar.
Hiçbir utanmaları yok.
Şaşırmıyoruz: Utanmaz, zalimlik yapar…
YOLUN SONU
AKP iktidarı, bu yavuz hırsızların yaptıklarına daha ne kadar göz yummayı sürdürecek?
-Kuşkusuz birini kulağından tutup oturduğu makamdan kaldırdı.
-Kuşkusuz diğerine tüm yalvarmalarına rağmen randevu vermiyor.
Bu yeterli mi?
AKP hesap sorma cesareti gösterebilecek mi?
Öyle ya…
Bu yavuz hırsızların iktidarlarını kemirdiğini anlamıyorlar mı?
Bu yavuz hırsızlara göz yummanın seçim kaybetmek anlamına geldiğini bilmiyorlar mı?
Halkın, hırsızlıkları sayesinde kurdukları medyalarında herkese iftira atanları bilmiyor, tanımıyor mu sanıyor?
Bu hırsız medyanın hiçbir inandırıcılığı kalmadığını AKP görmüyor mu? Sadece “soğuk” davranarak bu kamburundan kurtulamaz. Bu hırsızların yargı önüne çıkmasını engellememesi lazım…
Evet, AKP şuna karar verecek:
Ya hırsızları koruyup kollayacak ya da onlarla birlikte kirli enkazın altında kalmayı göze alacak.
Bakınız:
Ankara'daki kara televizyon çetesinin dosyası savcıların önünde duruyor.
İstanbul'daki ışık çetesi için düğmeye basıldı; tüm mallarına haciz kondu.
Bu iki dosya daha da büyüyecek…
Odatv'yi kapattıranlar, bakalım bu hırsız medyaya daha ne kadar göz yumacak? Yoksul ailelerin namuslu gazetecileri Barışları zindana tıkanlar, hırsızlıkla zenginleşmiş ailenin “ekran bülbülü” çocuğuna neler yapacak?
Zorlu acılı günlerden geçiyoruz; Türkiye yol ayrımına geldi.
Ya kirlilik sürecek ya da temizlik başlayacak…