16 Kas 2018 14:55
Son Güncelleme: 24 Kas 2018 02:59
Soner Yalçın'dan 'Müslüm' tepkisi: Gazeteci kurguya değil gerçeğe bağlı kalır
Kısa sürede gişede rekor kıran Müslüm filminde gösterilen bazı sahnelerin gerçeği yansıtmadığını belirten Sözcü yazarı Soner Yalçın, meslektaşlarını eleştirdi.
Arabesk müziğin efsane ismi Müslüm Gürses'in yaşamını konu alan 'Müslüm' filmi, 26 Ekim'de seyircisiyle buluştu. Ketche ile Can Ulkay'ın yönetmen koltuğunda oturduğu sezonun iddialı yapımı, 954 salonda gösteriliyor.
Başrollerini Timuçin Esen ve Zerrin Tekindor'un paylaştığı film, 17 günde 3 milyon 423 bin 161 seyirciyi sinema salonlarına çekmeyi başardı.
Gişede rekor kıran filme dair Sözcü yazarı Soner Yalçın'dan bir eleştiri geldi. "Film ne derse desin… Gazeteciler kurguya değil, hakikate bağlı kalmalıdır" diyen Soner Yalçın, Müslüm filminde Müslüm'ün babasının kızkardeşini öldürdüğü sahnenin gerçek olup olmadığının bilinmediğini yazdı.
Filmin bir kurgudan ibaret olduğunu belirten Soner Yalçın, gazetecilerin işinin filmi gerçekmiş gibi haber yapmak olmadığını, gerçeğin peşine düşmek olduğunu yazdı.
İşte Soner Yalçın'ın "Müslüm Gürses" başlıklı bugünkü yazısı:
"Müslüm" filmine gittim...
Güzel film; emeği geçen herkese teşekkür ederim.
Fakat:
Dünyada da böyle; filmi, kurgu değil gerçek sanıyor insanlar!
"Müslüm" filmi, Müslüm Gürses'in gerçek hayat hikâyesi mi?
Seyirci öyle sanabilir.
Peki... Bizim meslektaşlara ne oluyor? Filmde anlatılanlar "gerçek" diye haber yapıyorlar!
Filmde Müslüm'ün babası, eşini ve kızını öldürüyor.
Babası Mehmet Akbaş -gerçek hayatta- kızını öldürdü mü? Medya filmden etkilenip "öldürdü" diye haber yapıyor!
Bakınız:
Müslüm Gürses hayatını her seferinde farklı anlatırdı. Ne doğru- ne eksik bilmek zordu. Geçmişini unutmak isteyen biriydi. Herkes de buna özen gösterirdi. Ancak mevzubahis olan gazetecilik olunca "yalan habere" göz yummamak gerekir!
Babası torbacı idi; esrar/ cıgaralık sarar-içer ve satardı. Eşini "namus meselesi" yüzünden öldürdü.
Kızını öldürdüğünü hiç duymadık! (Keşke Adana'da bir gazeteci şu cinayet dosyasını bulup açıklığa kavuştursa!)
Tarihe hakikat mirası bırakmak lazım; senaryo ayrıdır, gerçek apayrı!
Filmde, içki kadehi elinden düşmeyen Müslüm Gürses, içkiden ziyade "cıgara" (ve novalgin gibi ilaç) tiryakisi idi. Öyle ki... Film başındaki kazanın sebebi, şoförün (ki taksicidir) uyuması değil, Müslüm'ün "cıgara" dumanından etkilenmesidir. "Mersin 33" pavyonu müdavimleri için bu sır değildir!
Filmde kardeşi Ahmet'in, 1982'de askerden kaçtığı için vurulduğu gerçek; ama Ahmet'in o gün "cıgara çekmekten" kafasının "iyi" olduğu eksik!
Müslüm Gürses'de sır çok...
ALEVİ Mİ?
Müslüm Gürses, "Arap Alevisi" olduğunun bilinmesini istemezdi!
Bundan da emin değilim.
Çünkü:
Doğduğu, Urfa-Fıstıközü bir Türkmen köyü. Adı önce Türkçe "Tisa" idi.
Müslüm'ün soyu 1865'te iskan yoluyla köye yerleştirilen "Küçük Aşolar" (Akbaşlar).
Köydeki bir diğer göçebe aile "Ertaşlar"; Muharrem ve Neşet Ertaş'ın soyuydu.
Ertaşlar, "Türkmen Alevisi" olduğundan, Müslüm Gürses "Arap Alevisi" mi emin değilim? Bu konular araştırmaya muhtaç; ne yazık ilgilenen pek kimse de yok...
"Müslüm" filmi...
Bir "ikonlaştırma" çabası içinde... Acaba salt Muhterem Nur’un anlattıkları üzerine mi inşa edildi? (Müslüm'ün vasiyeti vardı “filmim çekilmesin” diye! Sonra ne değişti?)
Kurgunun, gerçeği yansıtmadığının altını bir kez daha çizmek isterim.
Kuşkusuz... Müslüm Gürses, Muhterem Nur'u çok sevdi. Ama aseksüel idi.
Muhterem Nur dışında hayatına giren tek kadın buluğ çağında oldu. Adana'da tekstil atölyesinde iç çamaşırı diken kadınla yakınlaştı; kadın ona bisiklet aldı. İlk politik kavramları da o kadından öğrendi; "sömürü", "emek" gibi...
Politikası olmayan bir "protest" idi Müslüm...
Kuşkusuz... Muhterem Nur'un, Müslüm Gürses üzerinde emeği çok. Bahçelievler-Bakırköy'de o kadar daireleri varsa bu onun sayesinde oldu. Müslüm'ün hayatta tek lüksü, sık sık takım elbise almaktı...
Kuşkusuz... Müslüm Gürses ile Muhterem Nur "acının birleştiği" iki yaralı insandı. Yaşadıkları zorlu hayatı birbirlerine yaslanarak atlatmaya çalıştılar.
Evet, insan yaşadığı koşulların ürünü; ikisinin de hayatı ateşin içinden doğan "arabesk" idi; "dibin dibi" olanından!
İşte bu acılı ruh...
Müslüm'ün yüreğinden çıkan sesinde yankı buldu. Muhterem Nur'un ise koruyucu sevgisinde...
SİYASETTEKİ KARŞILIĞI
Müslüm Gürses...
Sosyal ve toplumsal tarihimize mal olmuş "öteki "nin sesi...
Doğarken ölen "alnı kara "/kadersizlerin feryadı...
Uyumsuzların, çaresizlerin, küskünlerin yanık çığlığı...
-Sisteme değil- kendine isyan eden ezilmişlerin jiletli itirazı: "Tanrım beni baştan yarat!" Müslümcülerin vücudunu jiletlemesi, kendinden memnun olmadığının ritüeli /"ayini!"
Müslüm Gürses...
Ne bir Orhan Gencebay, ne de bir Ferdi Tayfur!
Magazin hayatı yok...
Lüks yaşamı yok...
Gösterişi, şımarıklığı yok...
Orhan ve Ferdi'nin tersine o bir tutunamayan!
Filmlerinde bile mutlu son bulunmaz; çoğunlukla ölür!
Arabesk, sadece müzik değil, yaşam biçimi.
"Delikanlılık" kültürünün sembolü; bıyığını kesmez; haksızlık yapmaz, lüks yatlara binmez.
Ağır, dürüst, efendi ve hep gariban!
"Arabesk dünyanın" en mazlumudur Müslüm...
Peki "kaç Müslüm Gürses" var? Örneğin, sonra pop söylemedi mi?
Sorunun yanıtı soru: Pop mu arabeski değiştirdi; arabesk mi popa ruhunu verdi?
Kayahan’dan Ahmet Kaya’ya hepsi "arabesk ruh" taşımaz mı?
Uzatmayayım. Bir filmden tüm bunları anlatması beklenemez.
Keza sonuçta:
Ülkemizin gerçeği şudur:
Biz...
Rasyonel bilgiyi almak-kullanmaktan ziyade, duygusal tepkileri yoğun toplumuz.
Bu sebeple... Bizim toplumumuzda arabesk kültürü etkilidir. Siyasetteki karşılığı Erdoğan'dır!
Film ne derse desin...
Gazeteciler kurguya değil, hakikate bağlı kalmalıdır.
Başrollerini Timuçin Esen ve Zerrin Tekindor'un paylaştığı film, 17 günde 3 milyon 423 bin 161 seyirciyi sinema salonlarına çekmeyi başardı.
Gişede rekor kıran filme dair Sözcü yazarı Soner Yalçın'dan bir eleştiri geldi. "Film ne derse desin… Gazeteciler kurguya değil, hakikate bağlı kalmalıdır" diyen Soner Yalçın, Müslüm filminde Müslüm'ün babasının kızkardeşini öldürdüğü sahnenin gerçek olup olmadığının bilinmediğini yazdı.
Filmin bir kurgudan ibaret olduğunu belirten Soner Yalçın, gazetecilerin işinin filmi gerçekmiş gibi haber yapmak olmadığını, gerçeğin peşine düşmek olduğunu yazdı.
İşte Soner Yalçın'ın "Müslüm Gürses" başlıklı bugünkü yazısı:
"Müslüm" filmine gittim...
Güzel film; emeği geçen herkese teşekkür ederim.
Fakat:
Dünyada da böyle; filmi, kurgu değil gerçek sanıyor insanlar!
"Müslüm" filmi, Müslüm Gürses'in gerçek hayat hikâyesi mi?
Seyirci öyle sanabilir.
Peki... Bizim meslektaşlara ne oluyor? Filmde anlatılanlar "gerçek" diye haber yapıyorlar!
Filmde Müslüm'ün babası, eşini ve kızını öldürüyor.
Babası Mehmet Akbaş -gerçek hayatta- kızını öldürdü mü? Medya filmden etkilenip "öldürdü" diye haber yapıyor!
Bakınız:
Müslüm Gürses hayatını her seferinde farklı anlatırdı. Ne doğru- ne eksik bilmek zordu. Geçmişini unutmak isteyen biriydi. Herkes de buna özen gösterirdi. Ancak mevzubahis olan gazetecilik olunca "yalan habere" göz yummamak gerekir!
Babası torbacı idi; esrar/ cıgaralık sarar-içer ve satardı. Eşini "namus meselesi" yüzünden öldürdü.
Kızını öldürdüğünü hiç duymadık! (Keşke Adana'da bir gazeteci şu cinayet dosyasını bulup açıklığa kavuştursa!)
Tarihe hakikat mirası bırakmak lazım; senaryo ayrıdır, gerçek apayrı!
Filmde, içki kadehi elinden düşmeyen Müslüm Gürses, içkiden ziyade "cıgara" (ve novalgin gibi ilaç) tiryakisi idi. Öyle ki... Film başındaki kazanın sebebi, şoförün (ki taksicidir) uyuması değil, Müslüm'ün "cıgara" dumanından etkilenmesidir. "Mersin 33" pavyonu müdavimleri için bu sır değildir!
Filmde kardeşi Ahmet'in, 1982'de askerden kaçtığı için vurulduğu gerçek; ama Ahmet'in o gün "cıgara çekmekten" kafasının "iyi" olduğu eksik!
Müslüm Gürses'de sır çok...
ALEVİ Mİ?
Müslüm Gürses, "Arap Alevisi" olduğunun bilinmesini istemezdi!
Bundan da emin değilim.
Çünkü:
Doğduğu, Urfa-Fıstıközü bir Türkmen köyü. Adı önce Türkçe "Tisa" idi.
Müslüm'ün soyu 1865'te iskan yoluyla köye yerleştirilen "Küçük Aşolar" (Akbaşlar).
Köydeki bir diğer göçebe aile "Ertaşlar"; Muharrem ve Neşet Ertaş'ın soyuydu.
Ertaşlar, "Türkmen Alevisi" olduğundan, Müslüm Gürses "Arap Alevisi" mi emin değilim? Bu konular araştırmaya muhtaç; ne yazık ilgilenen pek kimse de yok...
"Müslüm" filmi...
Bir "ikonlaştırma" çabası içinde... Acaba salt Muhterem Nur’un anlattıkları üzerine mi inşa edildi? (Müslüm'ün vasiyeti vardı “filmim çekilmesin” diye! Sonra ne değişti?)
Kurgunun, gerçeği yansıtmadığının altını bir kez daha çizmek isterim.
Kuşkusuz... Müslüm Gürses, Muhterem Nur'u çok sevdi. Ama aseksüel idi.
Muhterem Nur dışında hayatına giren tek kadın buluğ çağında oldu. Adana'da tekstil atölyesinde iç çamaşırı diken kadınla yakınlaştı; kadın ona bisiklet aldı. İlk politik kavramları da o kadından öğrendi; "sömürü", "emek" gibi...
Politikası olmayan bir "protest" idi Müslüm...
Kuşkusuz... Muhterem Nur'un, Müslüm Gürses üzerinde emeği çok. Bahçelievler-Bakırköy'de o kadar daireleri varsa bu onun sayesinde oldu. Müslüm'ün hayatta tek lüksü, sık sık takım elbise almaktı...
Kuşkusuz... Müslüm Gürses ile Muhterem Nur "acının birleştiği" iki yaralı insandı. Yaşadıkları zorlu hayatı birbirlerine yaslanarak atlatmaya çalıştılar.
Evet, insan yaşadığı koşulların ürünü; ikisinin de hayatı ateşin içinden doğan "arabesk" idi; "dibin dibi" olanından!
İşte bu acılı ruh...
Müslüm'ün yüreğinden çıkan sesinde yankı buldu. Muhterem Nur'un ise koruyucu sevgisinde...
SİYASETTEKİ KARŞILIĞI
Müslüm Gürses...
Sosyal ve toplumsal tarihimize mal olmuş "öteki "nin sesi...
Doğarken ölen "alnı kara "/kadersizlerin feryadı...
Uyumsuzların, çaresizlerin, küskünlerin yanık çığlığı...
-Sisteme değil- kendine isyan eden ezilmişlerin jiletli itirazı: "Tanrım beni baştan yarat!" Müslümcülerin vücudunu jiletlemesi, kendinden memnun olmadığının ritüeli /"ayini!"
Müslüm Gürses...
Ne bir Orhan Gencebay, ne de bir Ferdi Tayfur!
Magazin hayatı yok...
Lüks yaşamı yok...
Gösterişi, şımarıklığı yok...
Orhan ve Ferdi'nin tersine o bir tutunamayan!
Filmlerinde bile mutlu son bulunmaz; çoğunlukla ölür!
Arabesk, sadece müzik değil, yaşam biçimi.
"Delikanlılık" kültürünün sembolü; bıyığını kesmez; haksızlık yapmaz, lüks yatlara binmez.
Ağır, dürüst, efendi ve hep gariban!
"Arabesk dünyanın" en mazlumudur Müslüm...
Peki "kaç Müslüm Gürses" var? Örneğin, sonra pop söylemedi mi?
Sorunun yanıtı soru: Pop mu arabeski değiştirdi; arabesk mi popa ruhunu verdi?
Kayahan’dan Ahmet Kaya’ya hepsi "arabesk ruh" taşımaz mı?
Uzatmayayım. Bir filmden tüm bunları anlatması beklenemez.
Keza sonuçta:
Ülkemizin gerçeği şudur:
Biz...
Rasyonel bilgiyi almak-kullanmaktan ziyade, duygusal tepkileri yoğun toplumuz.
Bu sebeple... Bizim toplumumuzda arabesk kültürü etkilidir. Siyasetteki karşılığı Erdoğan'dır!
Film ne derse desin...
Gazeteciler kurguya değil, hakikate bağlı kalmalıdır.