Soner Yalçın Ahmet Altan'ı fena bombaladı: Ar damarı çatlamış yetenekli utanmaz!
Ahmet Altan'ın Mehmet Baransu'nun tutuklanmasının ardından yazdığı yazıya en sert cevabı Sözcü Gazetesinden Soner Yalçın bugünkü köşesinden verdi.
TSK’ya Balyoz kumpası soruşturması kapsamında Mehmet Baransu’nun
tutuklanmasına, Taraf gazetesi eski genel yayın yönetmeni Ahmet
Altan Cumhuriyet Gazetesi'ne yazdığı yazıyla tepki göstermişti.
“Çoluk çocuğu bırakın benimle konuşun” diyen Altan “O haberi
basan, o haberi basmaya karar veren Balyoz’un bir darbe hazırlığı
olduğundan bir an bile kuşku duymayan adam benim. Hadi gelin bir
konuşalım, Balyoz planları ‘devletin gizli kalması gereken’ bilgisi
miymiş?” çıkışını yapmıştı.
Altan'ın bu meydan okuması başta yazının yayınlandığı Cumhuriyet
yazarları olmak üzere birçok köşe yazarının tepkilerine neden
oldu.
Altan'a en sert tepkilerden birini ise Sözcü Gazetesi köşe yazarı
Soner Yalçın gösterdi. Yalçın "yetenekli bir utanmaz" dediği Ahmet
Altan'ın "ar damarının çatladığını" ifade etti.
İşte Soner Yalçın'ın Sözcü Gazetesi'nde yeralan "Yetenekli utanmaz"
başlıklı yazısından bir bölüm:
“Bavulcu” Mehmet Baransu tutuklandı…
“Bavulcu Yönetmeni” Ahmet Altan dedi ki: “Balyoz darbe planlarının
basılmasına ben karar verdim. O planları bin defa önüme getirseler
bin defa da basarım.”
Ahmet Altan, yetenekli bir utanmaz; Anadolu’da bunlara “ar damarı
çatlamış” denir!
Goethe, “insanların kötü olduklarını görmek beni şaşırtmıyor; ama
bu yüzden hiç utanmadıklarını görünce hayretler içinde kalıyorum”
demişti!
Subaylar intihar ettiler… Cezaevinde can verdiler… Yıllarca hapis
yattılar… Gelecekleriyle oynandı… Aileler paramparça oldu… Ve…
Ahmet Altan hâlâ “yine basarım” diyor! Neyi basacaksın?
Dedin ki:“Bana yazıişlerindeki arkadaşlarımız CD’lerin üstündeki
bilgileri gösterdiler; orada, o belgeleri kimin, ne zaman, nerede
yazdığı açıkça görülüyor… O CD’lerin üstündeki kayıtlar bütün
belgelerin Birinci Ordu’da hazırlandığını kanıtlıyor.”
Malum manşetler çıkardığınız 11 no’lu CD hakkında, İstanbul Anadolu
4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin talebi üzerine bilirkişi şu raporu
verdi:
“Davanın temelini oluşturan C-11 kodlu CD üstündeki Or.K-na ve C-17
kodlu CD’deki K.özel yazılarının bir aletle yazıldığı tespit
edilmiştir. CD’lerin üstündeki el yazısının, o tarihte 1. Ordu
Komutanlığı Harekat Başkanı olan Süha Tanyeri’nin not defterindeki
harf ve karakterlerden birer birer alınıp, yazılım vasıtasıyla
birleştirilerek, CD üzerine bir yazıcıya dik bağlı bir kalemle
oluşturulduğu tespit edildi…” (15 Aralık 2014)
Camilerin bombalanması, Türk jetinin düşürülmesi yalandı!
Bu gerçek ortada iken, “hâlâ basarım” diyene gazeteci
diyemezsiniz!
KİM BU BAVULCULAR?
Mehmet Baransu’ya bavul verildi; o da getirip Taraf
yazıişleri masasına koydu.
Tarih: 20 Ocak 2010
Taraf manşeti attı: “Fatih Camii Bombalanacaktı/ Kendi Jetimizi
Vuracaktık”
Aynı gün Ahmet Altan şöyle yazdı:
“Bugün yayımladığımız darbe planı, bugüne dek görülenlerin en
kapsamlısı, binlerce sayfadan oluşuyor, her aşaması en ince
ayrıntısına kadar hazırlanmış. Birinci Ordu’nun eski komutanı
tarafından organize edilmiş… Birinci aşama sıkıyönetim ilanını
sağlamak. Bunu gerçekleştirebilmek için ‘düşmanın’ bile aklına
gelmeyecek planlar hazırlıyorlar. Bir tanesi Fatih Camii’nde bir
cuma namazında bomba patlatmak… Sonra Beyazıt Camii’nde de bir
bomba patlatacaklar… Sıkıyönetim olsun da arkasından darbe
yapılabilsin diye kendi uçağımızı düşürüp, kendi pilotumuzu şehit
edeceğiz….”
AHMET ALTAN’IN SATIRLARININ YALAN OLDUĞU ORTAYA
ÇIKTI.
Biraz daha açayım…
Tarih: 5 Mart 2003.
İstanbul Birinci Ordu Komutanlığı’nda iki gün dış tehdit ile bir iç
ayaklanma olması durumuna, TSK’nın mevcut planının (Egemen Planı)
yeterliliği sınandı. Bu dünyanın her ordusunun yaptığı rutin “savaş
oyunu” senaryosuydu.
Aradan 7 yıl geçti…
Mehmet Baransu’nun eline bavul verildi.
Bavulda ne vardı:
1) 2229 sayfa (1077 sayfası 1980-84 yılları arasında olan) Birinci
Ordu Komutanlığı rutin yazışmalar,
2) 10 adet teyp kaseti, (Bunlar Birinci Ordu Komutanı Çetin Doğan
emriyle kayıt altına alınan seminerin konuşma kasetleri.)
Yazışmalar ve kasetler soruşturmaya konu olmadı. Yani, Birinci
Ordu’da gerçekleşen seminerin Balyoz ile hiçbir ilgisi yoktu.
Seminerde Balyoz’un B’si geçmemişti. Cami bombalama, jet düşürme
gibi olaylar “savaş oyunu”nda/senaryoda yoktu.
3) 19 adet CD vardı. Bu 19 adet CD’den sadece 3 tanesinde (esası 11
no’lu CD olmak üzere, 16 ve 17 no’lu CD’lerde) suç unsuru
vardı.
Evet, diğer 16 adet CD, Birinci Ordu’ya aitti ve içlerinde suç
unsuru yoktu.
Ne varsa 11 no’lu CD’de vardı; “Oraj”, “Suga” adlı hareket
planları; “Çarşaf”, “Sakal” adlı eylem planları ve davaya adını
veren “Balyoz Güvenlik Hareket Planı” vs. yer alıyordu.
Bu 3 CD’nin -özellikle 11 no’lu CD’nin- sahibi kimdi?
TÜBİTAK’a göre, 11 no’lu CD’nin oluşturulma tarihi: 5 Mart 2003,
saat: 23:50:42
Artık biliniyor ki; Balyoz belgelerini bulunduran 11 no’lu
CD, 2003’te var olmayan ve 2007’de kullanılmaya başlanan
Microsoft Office ile oluşturulmuştu. 2009 yılına ait bilgiler
mevcuttu! Yani, 11 no’lu CD, 2003’te oluşturulmamıştı! Üzerindeki
yazı bile sahteydi!
Detaya girmeyeyim; yargı şimdi bu 3 CD’yi kimin hazırladığının/
yani bavulcuların peşinde!
Yetenekli utanmaz ise hâlâ kabadayılık taslıyor…
BAVUL ORTAKLIĞI
Baransu, bavulu kimden aldığını “hatırlamıyor!”
Mesele sadece “haber kaynağını” korumak olabilir mi?
Gazeteci, kendini ve gazetesini kandıran yalancı kaynağı korur
mu?
Gazeteci, kendini kullanarak Türk Ordusu’na tezgah yapanları saklar
mı?
Demek ortaklar!..
Birileri hâlâ diyor ki, “gazetecilik faaliyeti…”
Bu nasıl gazetecilik faaliyeti? Ellerine tutuşturulan dijital
belgelerin gerçekliğini hiç araştırmadılar. Ağır suçlamalarda
bulundukları kişilerin görüşlerini almak ihtiyacı hissetmediler.
Ellerine tutuşturulan sahte belgeleri dahi yanlış aksettirerek,
imzasız dijital belgeleri “belgeler imzalı” diye yazdılar.
Belgelerin sahteliğine dair olgular ortaya çıktıkça yaptıkları
haberi sorgulayıp düzelteceklerine, sahteciliklerini örtbas
ettiler. Sistematik olarak dezenformasyon ürettiler…
Taraf’ın yaptığına “kötü gazetecilik” de deyip geçemeyiz!
Ne yazmıştı o malum manşetlerinin altına Ahmet Altan:
“Bu ordunun yapısını radikal bir şekilde değiştirmeden bu
generallerin hastalıklarını iyileştiremeyiz… Zorunlu askerliği
mümkün olduğu kadar çabuk kaldırıp, ordunun örgütlenme şemasını
tümden değiştirmeliyiz…” (20 Ocak 2010, Taraf)
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN
TIKLAYINIZ