23 Mar 2015 17:41 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 17:08

SONAR açıkladı! Hangi parti yüzde kaç oy alacak?

Ankete göre, seçimlere parti olarak girme kararı alan HDP barajı aşıyor

SONAR araştırma şirketi, Haziran’daki genel seçimlerle ilgili son anketinin sonuçlarını yayınladı. SONAR’ın anketine göre AKP’nin tek başına iktidar olması için gereken 276 sandalyeye ulaşması zor, HDP ise barajı aşarak Meclis’e giriyor. Ankete göre AKP’nin oyu yüzde 40 civarında yer alırken, MHP'nin yüzde 20 oy oranına yükseldiği görülüyor. Ankette CHP'nin oyları son seçimde yakaladığı yüzdelerde.

Taraf’tan Tunca Öğreten’in sorularını yanıtlayan (23 Mart 2015) SONAR’ın sahibi Hakan Bayrakçı’nın açıklamalarından satır başları şöyle:

Yayınladığınız son ankete göre, AKP’nin 276 vekili bulmasının zor olduğunu söylüyorsunuz. AKP’nin bu düşüşünü neye bağlıyorsunuz?

AKP’nin oylarını düşürecek birkaç faktör var. Birincisi, 13 yıllık bir iktidar oluşu. İnsanlarda bir değişim isteği var ki bu psikolojik bir şey. İkincisi, ekonominin kötü gidişatı. 2008’de de dünyadaki kriz Türkiye’ye yansımıştı. O zamanki seçimlerde de yüzde 38’e düşmüştü AKP’nin oy oranı. Üçüncü faktör ise lider değişikliği. Her ne kadar Erdoğan, AKP Genel Başkanı gibi mitinglerde boy gösterse de partinin başında ve Başbakan olan isim Ahmet Davutoğlu. Bu ülkenin seçmeni, Cumhurbaşkanı‘nın parti lideri gibi hareket etmesine alışık değil. Daha önce taraf olan Cumhurbaşkanlarının bile böyle davranmadığına şahit oldular hep. Mesela Ahmet Necdet Sezer, AKP karşıtı bir Cumhurbaşkanı’ydı fakat meydanlara çıkıp diğer partiler lehine kampanya yapmamıştı.

Peki, muhalefetin bu oy kaybında bir etkisi yok mu?

Muhalefetin bir farklılığı olduğunu düşünmüyorum. Buradaki oy kaybının nedeni, mevcut iktidarın yıpranması, kendi içindeki değişim ve devinimler. Şu an gidişat, AKP’nin yüzde 40 civarında oy alacağını gösteriyor. Bu da AKP’nin tek başına iktidar olamayacağı anlamına geliyor. Bu sonuç özellikle de HDP’nin barajı geçip, geçmemesine bağlı.

Saydığınız faktörler arasında 17 ve 25 Aralık yolsuzluk iddiaları yoktu. Seçmenin bu iddialara inanmadığını mı düşünüyorsunuz?

Kesinlikle önemli bir faktör. 17 ve 25 Aralık yolsuzluk iddiaları ile AKP seçmeninin beşte biri tereddüde düştü. Bu da 10 puan düşüş demektir. Ortada aleni bir olay vardı ve Hükümet, adı geçen bakanları Yüce Divan’a göndermeyerek üstünü kapadı.

Erdoğan ve AKP, kamuoyu yoklamalarına oldukça önem veriyor. Beri yandan siz, Erdoğan’ın parti lideri gibi mitingler düzenlediğini ve bu durumun da seçmen tarafından kabul edilmediğini ifade ediyorsunuz. Sizin gördüğünüzü Erdoğan görmüyor mu sizce?

Erdoğan, sürekli anket yaptıran bir lider. Hatta araştırma sektörüne çok katkısı olmuş biri. Evet, SONAR’la güvenip hiç çalışmamıştır ama 1araştırmanın önemini iyi bilir. Türkiye ilk defa böyle bir Başbakan gördü. Haklısınız bu yanlış bir politika ama bazı durumlar vardır ki; sizi böyle hareket etmeye mecbur kılar. Eminim ki Başkanlık sisteminin, toplumun yüzde 60’ı tarafından istenmediğine dair anket sonuçları Erdoğan’ın önüne gidiyordur. Bu demek oluyor ki; daha önce AKP’ye oy verenlerin de bir kısmı Başkanlık sistemini istemiyor. Ancak Erdoğan Başkanlık sistemi için diretmek zorunda.

Niye?

Kendisi Cumhurbaşkanı olmak istedi ama bir yandan da AKP ve ülkenin yönetiminin başkasına kaldığını da görüyor. Geçmişte de oldu bu. Turgut Özal gibi Cumhurbaşkanı olan her parti lideri, partisinin kontrolünü hep kaybetti. Erdoğan hem Cumhurbaşkanı olmak, hem de partinin ve ülkenin yönetimini elinde tutmak istiyor. Bu yüzden de seçmenin karşısına çıkıp, Başkanlık sistemi için diretmekten başka çaresi yok.

Geçen yıl bir TV programında, ‘Davutoğlu ile Erdoğan arasında fikir ayrılığı olacak ve bu durum AKP’yi bölecek’ demiştiniz. Tam olarak bahsettiğiniz süreci mi yaşıyoruz şu an?

Ben bir tarihçiyim. Tarihi tetkik ederken, insanı ve psikolojisini de öğreniyorsunuz. Tarih boyunca liderler bu psikolojik travmaları hep yaşamıştır. Liderliği kaptırmama, gücü muhafaza etme gibi… Erdoğan, Cumhurbaşkanı olurken, Davutoğlu da siyasi partiler kanunu gereğince AKP’nin başına geçecekti. E, ülkeyi Başbakan yönetir, tüm kararları o alır. Cumhurbaşkanı olarak etkiniz ve yetkiniz, Türkiye’de sınırlıdır. Ben bu lafı söylemeden önce, Erdoğan’ın bu iki arada sıkışacağını görmüştüm. -Ki bu arada Bülent Arınç’ın barış süreci ve gözlemciyle ilgili Erdoğan’ı eleştirmesi de bununla paralel.- Bu sıkışıklıkta ya araları açılır ya da Davutoğlu, ‘Ne haliniz varsa görün’ der ve istifayı basar diye düşünmüştüm. Seçim günü yaklaştıkça da bu problemler doruğa çıkabilir.

Evet…

Erdoğan, Hükümet’e baktıkça muhtemelen içinden şöyle geçiriyordur: ‘Ben olmasam, siz bir hiçsiniz. Olmasaydım eğer, ne AKP vardı, ne sen Başbakan’dın, ne de diğeri genel müdür.’ Yani AKP’de ikbal görmüş, mevkii sahibi olmuş herkese bu gözle baktığına eminim Erdoğan’ın. Şimdi siz bu çerçevede kendinizi, Davutoğlu’nun yerine koyun bakalım… Davutoğlu, Parti Genel Başkanı, Başbakan, hatta Anayasa’ya göre gücün yüzde 80’i onun elinde. Ancak diğer taraftan da Erdoğan’ın sözünden çıkamıyor. Böyle bir tabloda fikir ayrılığı kaçınılmazdı zaten. Seçimlerden sonra da bu ayrılık devam edebilir…

Nasıl yani?

Düşünsenize Davutoğlu’nun başındaki AKP’nin yüksek bir oy aldığını… O zaman Davutoğlu demez mi, ‘Ağa sensin, baba sensin, sen olmasan biz olmazdık ama bak senden daha fazla oy aldım’ diye. Başkanlık sisteminin gelmesi; Davutoğlu’nun işsiz kalması demek. Böyle bir durumda Davutoğlu’nun sırf vefa ve hatır için böyle bir şeyi kabul edeceğini düşünmüyorum çünkü vefalı da olsa egosuna ters düşer. Erdoğan şuanda Davutoğlu’ndan, Davutoğlu’nun kendisinin dâhil olmayacağı bir Anayasal düzeni getirmesini istiyor.

Son günlerde AKP’nin tek başına iktidar olup, olmayacağını milliyetçilerin oyları belirleyecek minvalinde tartışmalar yapılıyor. Süleyman Şah operasyonu AKP’nin oylarını etkiler mi?

Türkiye’de son günlerde Kürt sorunu üzerinden yeterince polarizasyon yapılıyor zaten. Dolayısıyla Süleyman Şah olayının yüzde 1’den fazla AKP’ye oy kaybettireceğine inanmıyorum ben. Kürt sorunu çözülüyor ya da kan akmıyor diye sevinenler varken, bir yandan da süreçten rahatsız olan AKP seçmeni içindeki milliyetçiler MHP’ye doğru kaymaya devam ediyor. Yani iş Süleyman Şah operasyonuna gelmeden ülkede bir kutuplaşma yaşanmıştı zaten.

AKP’deki milliyetçi seçmen MHP’ye kayıyor diyorsunuz. Bir TV programında da ‘MHP yüzde 20’nin altında oy alırsa mesleği bırakırım’ dediniz. MHP’deki bu oy artışı sadece kutuplaşmaya mı bağlı?

HDP’nin oyları arttıkça, MHP’nin de oyları artıyor. Olan da AKP’ye oluyor. Birinci ve ikinci parti AKP ve CHP… Üç ile dörtse MHP ve HDP. Bu seçim aslında üçüncü ile dördüncü partinin seçimi. Bu yüzden HDP seçime kadar anketleri çok iyi takip etmeli ve seçime yaklaştığında eğer yüzde 9 ile 10 arasında bir yerlerdeyse hâlâ, riske atmamak için seçime bağımsız olarak girmeli. HDP, 9,9’da kalır ve Meclis’e giremezse ne olacak? HDP’nin ve Kürtlerin mutlaka Meclis’te temsil edilmesi gerekir. Türkiye’deki Kürt sorununun legalleşmesi açısından da çok önemli HDP’nin Meclis’e girmesi. AKP’nin lütfedip adaylık verdiği Kürtlerden bahsetmiyorum. HDP’li Kürt vekillerin Meclis’te mutlaka olması gerekiyor.

Erdoğan geçen gün ‘Türkiye’de Kürt sorunu yoktur’ dedi ama…

Erdoğan, sorun yok, biz çözüyoruz anlamında söyledi o sözleri. Fakat çözüm falan yok ortada. Oyalıyorlar Kürtleri. HDP aslında son 20 yılın en başarılı partilerinden biri çünkü eskiden ayıp ya da suç olan söylemlerin tümü artık meşru. Kim başardı bunu, AKP mi? HDP başardı tabii ki. Meclis’teki HDP’nin ve Kürtlerin mücadelesi olmasaydı, bu işler böyle legal olamazdı.

Erdoğan’ın bu tür söylemleri milliyetçi oyları almak için yaptığı tartışılıyor…

Erdoğan 12 sene boyunca, seçime üç ay kala bu taktiği kullanarak AKP’yi buralara kadar getirdi. Fakat artık söylemlerde tıkanmalar başladı. Erdoğan’a ‘Ya öyle yapacaksın, ya da böyle’ diyorlar. Arası olmuyor. Yani seçime üç ay kala milliyetçilik yapacaksın, bir yandan da Doğu’daki Kürtlere hoş gözükeceksin taktiği tutmuyor artık.

Niye?

AKP kozmopolit bir kitle partisi aslında… İçinde çeşitli görüşlerden insanlar var. Erdoğan milliyetçi söylemlerde bulunsa bile, HDP’nin barajı geçeceğinin konuşulması MHP’nin oylarının artmasına ve AKP’nin milliyetçi oyları kaybetmesine neden olur. Çünkü milliyetçiler, HDP ile en iyi MHP’nin uğraşacağını düşünüyor. Mesela son günlerde Saadet Partisi ile HDP’nin ittifak yapabileceği tartışılıyor. Böyle bir şey olursa AKP’nin, HDP’den aldığı dindar Kürtlerin oyları da HDP’ye geri gelir. Bir de şu var; HDP ile birlikte hareket etmek, Türkiye’de her partiye oy kaybettirir.

Bırakın HDP’yi, AKP uzun süredir Öcalan ile müzakere ediyor ve tek başına iktidar oluyor ama…

Erdoğan bu işi çok güzel kılıfına uyduruyordu. ‘MİT görüşmüş kardeşim’ diyerek işin içinden sıyrılıyordu. Demek istediğim, HDP barajı geçerse AKP, koalisyonsuz tek başına iktidar olamaz. HDP ve CHP ile de koalisyon yapamayacağı için geriye tek seçenek olarak MHP ile koalisyon kalıyor.

Peki, AKP ile MHP koalisyon yaparsa bu, Kürtlerle yürütülen çözüm sürecinin sonu olmaz mı?

Elbette… HDP ve CHP’nin koalisyonla hükümet kuracak çoğunluğu bulamayacağı için AKP ve MHP koalisyonu en makul matematik oluyor. Ancak o tabloda da büyük sıkıntı çıkar ve olaylar sokağa sirayet etmeden Türkiye erken genel seçime gider. Ben 6 aydır bunu anlatmaya çalışıyorum. Oy yüzdeleri milletvekili sayısıyla alakalı şeyler. Önemli olan koalisyonun kimler arasında kurulacağı. AKP’siz koalisyon mümkün gözükmüyor. AKP’li olanlar da ülkeyi erken seçime götürür.

Çözüm süreci göz önüne alındığında HDP’nin, AKP ile birlikte hareket edebileceği ve Başkanlık sistemine ‘evet’ diyebileceği de tartışılan konular arasında. Sizce seçim sonrası bu gerçekleşir mi? Anketlere göre HDP seçmeninin beklentisi ne yönde?

Ben bunun mümkün olacağını düşünmüyorum. Selahattin Demirtaş’ın, ‘Seni Başkan yaptırmayacağız’ açıklaması bir çeşit kefaret. O açıklamayla Demirtaş oyları topladı bile. Zaten çok beğenilen biri Demirtaş. Toplum nezdinde bu denli olumlu karşılanan bir adamın kefil olması, HDP’nin ileride aksi yönde hareket etmesini de engeller.

Demirtaş, toplum tarafından olumlu karşılanıyor… Bu yükselişinden korkanların, Demirtaş’ı itibarsızlaştırabileceğini düşünüyor musunuz?

Hayır. PKK ve Kürt siyasi hareketi, toplum genelinde ilk defa bu kadar sempati toplamış bir adam bulmuşken, onu kaybetmemek için savaşacaktır. Bir insanı itibarsızlaştırmak için gerekli olan nedir? Hırsızlık, yolsuzluk, özel hayat… Demirtaş’ı itibarsızlaştırmak için gerekli olan şeyleri zaten bulabileceklerini düşünmüyorum.