Son yazısı yayınlanmadı, "Efsane yazar" Star Gazetesi'nden ayrıldı!
Muhalif yazılarıyla dikkat çeken o yazar, son yazısının yayınlanmaması üzerine gazeteden ayrıldı.
Muhalif yazılarıyla dikkat çeken Lütfü Oflaz, 13
aydır köşe yazarlığını yürüttüğü Star gazetesinden ‘Terk
etmedi vicdan beni’ başlıklı yazısının yayımlanmaması
üzerine ayrıldığını duyurdu.
Oflaz, Yeni Asya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kazım Güleçyüz’e
yaptığı açıklamada, “’Terk etmedi vicdan beni’ başlıklı
yazımın yayınlanmaması üzerine Star gazetesinden ayrılma kararı
almıştım. Yayınlanmayan yazımın sonuna olup bitenleri birkaç
cümleyle anlatan, okurlardan da haklarını helal etmelerini isteyen
bir bölüm ekleyerek, bu yazıyı yeniden Star gazetesine gönderdim.
Bunu bir veda yazısı olarak yayınlamalarını istedim. Ancak bu da
yayınlanmadı” ifadesini kullandı.
Star gazetesi, 24 Mayıs 2016’da Oflaz’ın transferini
“Herkes onu yazdı artık o yazacak” anonsu ile
duyurmuştu. Duyuru metninde 21 Haziran 2010'da hayatını kaybeden
Cumhuriyet Gazetesi Yayın Kurulu Başkanı İlhan Selçuk'un yazısına
yer verilmişti. Söz konusu yazıda “Lütfü Oflaz'ın
şahsında geleceğe yönelik umutların kanat çırpışı toplumun yüreğine
su serpiyor. Gönüllerin tahtında oturan Lütfü Oflaz, her türlü
övgüyü hak ediyor" deniyordu.
Bir yıl önce Lütfü Oflaz‘ın Star Gazetesi'nde yazacağı
“Efsane geri dönüyor”; “Herkes onu yazdı, artık o yazacak”,
“Sağcısından solcusuna herkesin saygı duyduğu bir yazar, bir
düşünür”, “Gönüllerin cumhurbaşkanı Lütfü Oflaz artık
Star’da” şeklindeki büyük bir tanıtım kampanyasıyla
duyurulmuştu.
İşte Lütfü Oflaz’ın bir yıllık Star gazetesi macerasını sonlandıran
yayınlanmayan o yazısı:
TERK ETMEDİ VİCDAN BENİ
Rahatsızım.
Murat Sabuncu’dan Turhan Günay’a, Musa Kart’tan Kadri Gürsel’e
kadar gazeteci olarak bilip tanıdığım meslektaşlarımın hapiste
olmasından rahatsızım.
Cumhuriyet gazetesinden Sözcü gazetesine kadar medyanın baskı
altında olmasından rahatsızım.
Yargı kararı olmadan gazetecilerin, akademisyenlerin,
siyasetçilerin, kısacası her meslekten kişilerin şucu bucu diye
suçlanmasından rahatsızım.
İnsanların yazdıkları ya da dillendirdikleri fikirleri nedeniyle
hapiste olmasından rahatsızım.
Kimilerinin kendilerini yargı yerine koymasından rahatsızım.
Şucu bucu diye suçlanarak hapse atılanların, çok uzun süre mahkeme
önüne çıkartılmamasından rahatsızım.
Barışçıl yürüyüşlerin bile şucuların bucuların yürüyüşü diye
suçlanmasından rahatsızım.
Görülmekte olan davalarda at izinin it izine karışmasından
rahatsızım.
Arkası olana, dayısı olana, parası olana ayrıcalıklı
davranılmasından rahatsızım.
Başta belediyeler olmak üzere, yolsuzluk, rüşvet söylentilerinin
ayyuka çıkmasından rahatsızım.
Harun gibi gelenlerin Karun gibi olmasından rahatsızım.
İsrafta, gösterişte sınır tanımayan ABDestli kapitalistlerden,
Süslümanlardan rahatsızım.
Bu ve benzeri rahatsızlıklarımı yazılarıma da yansıtıyorum.
Bu nedenle yazdığım gazetenin dahil olduğu yayın grubunun
yönetimine rahatsızlık veriyorum.
Ama ben buyum.
Ve de hep buydum.
Hiçbir zaman başkaları acı çekerken “Bana ne” demedim.
Hiçbir dönemde “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” demedim.
Hayatım boyunca acı çekenlerin yanındaydım.
Hayatım boyunca mazlum kim olursa olsun onun yanındaydım; zalim kim
olursa olsun onun karşısındaydım.
Bu yüzden acı çektirenlerin tepkisini çektim.
Onlar tarafından hapsedildim.
Onlar tarafından ağır işkencelerden geçirildi zaten yaralı olan
bedenim.
Bunlar yetmezmiş gibi, hapisten çıktıktan sonra da çok uzun süreler
işsiz bıraktırılmak gibi bedeller de ödedim.
Hep zalimlerin karşısında, mazlumların yanında olduğum için çok
ağır bedeller ödedim.
Ama bir an için bile zalimlerden aman dilemedim.
Aksine onların üstüne üstüne gittim.
Onun içindir ki bu ülkede darbeci zalimlerin tanklarının karşısına
ilk dikilen kişi benim.
Onun içindir ki bu ülkede hukuksuz yargılamalara, yargısız
infazlara, insanları insanlığından çıkartan zalim uygulamalara
karşı ilk insan hakları kampanyasını başlatan benim.
Onun içindir ki yazdığım “Susma, sustukça sıra sana gelecek” gibi
cümlelerle, insanları başkalarına yapılan zulümlere karşı suskun
kalmamaya çağıran benim.
Onun içindir ki yazdığım “Susma haykır, zulme hayır”, “Zulme karşı
direneceğiz; yılgınlık yok, direniş var” gibi cümlelerle, insanları
zalimlere karşı direnmeye çağıran benim.
Zalimlerle çarpışa çarpışa bugünlere geldim.
Darbe dönemleri başta olmak üzere her dönemde ben böyleydim.
Zalim kim olursa olsun onun karşısında, mazlum kim olursa olsun
onun yanında olan biriydim.
Bu yaşımdan sonra değişecek değilim.
Benim önemsediğim, kulak verdiğim tek ses vicdanımın sesi.
Uzun bir vicdan yürüyüşü benimkisi.
Bu yürüyüşte hiç terk etmedi vicdan beni.
Ben de vicdanımı terk edemem.
Vicdansızca yazıp çizemem.
Birilerinin hatırı için birilerine sövemem.
Evet, Lütfü Oflaz rahatsız!
Yönetim de Lütfü Oflaz’dan rahatsız!
Nitekim benden duydukları rahatsızlık had safhaya varmış olmalı ki,
bundan önceki “Terk etmedi vicdan beni” başlıklı yazım
yayınlanmadı.
Dahası, bugüne kadar yazdığım muhalif yazıların bana duyulan
saygının gereği olarak yayınlandığı, ama böylesine muhalif yazılar
yazmaya devam ettiğim sürece yazılarımın yayınlanmayacağı uyarısı
da yapıldı.
Öyleyse artık veda zamanı.
Beni okuyup izleyenler, helal edin haklarınızı.