''SON DARBE: 28 ŞUBAT'' KAVGASI BÜYÜYOR! RIDVAN AKAR'A YAYIN KOORDİNATÖRÜ İTİRAZ ETTİ!(MEDYARADAR/ÖZEL)
Rıdvan Akar'ın 28 Şubat belgeseliyle ilgili iddialarının ardından Mehmet Ali Birand sessizliğe gömülürken Akar'a belgeselin yayın koordinatörü Reyhan Yıldız'dan itiraz geldi.
İşte Son Darbe: 28 Şubat Belgeseli'nin yayın koordinatörü Reyhan Yıldız'ın Medyaradar'a yaptığı o açıklama...
Son bir haftadır ben de diğer meslektaşlarım gibi izliyorum “malum” tartışmayı. Aslında “görünürde” içinde olmadığım bir tartışma (idi) bu. Rıdvan Akar’ın, “Son Darbe: 28 Şubat” belgeseli ile ilgili yazdıkları “malum”. “Görünürde” içinde olmadığım bu tartışmaya kendimi dahil etmemek kararındaydım, ama olmadı.
İlk yazıyı okuduğumda “belgeselin neredeyse % 75’i” şeklindeki ifadeye şaşırmış ve üzülmüştüm ama olsundu. O satırların yazarı, eski patronuna kızgındı, kendisinin ve arkadaşlarının emeği adına yola çıkmıştı, emek en yüce değerdi, bana düşen, meslektaşımın biraz da öfkeli bir ruh hali içinde yazdığı o abartılı ifadeyi görmezden gelmek, (kendi namıma) incinmemek olmalıydı.
Ama arkası geldi. Bir sonraki yazıda bu kez oran verilmedi ancak (amacımız bağcıyı kendi vicdanı ile baş başa bırakıp, üzümü yiyen izleyiciye “o asmaları biz diktik, biz suladık, biz koruduk, biz geliştirdik ve hasadını yaptık” diyebilmekti.) ifadeleri yer aldı. Başkalarının hasadını yaptığı üzümleri afiyetle yediğimizi bu satırlardan öğrendim. Belki yine de yazmayabilirdim. Ama Birand Yapım’ın (Ya da Bir Yapım, bilemiyorum) eski genel müdürü ve (burası önemli) Akar’ın baldızı Nimet Demir’in, T24’te, söz konusu yazıya yaptığı “bizim pişirdiğimiz yemeği son dakikalarında şöyle bir karıştırdığı için belgeselde adı geçenler ne hissediyordur acaba, onlar bu belgeseli kendilerinin yaptığına inanıyor mudur?” mealindeki yorumu üzerine yazmaya karar verdim. Bahsi geçen, sıradan bir okur yorumu değildi çünkü. Gelinen noktada, “başkalarının emeği üzerine oturmak” diye özetlenebilecek bir suçlamayla karşı karşıyaydım. Sadece ben değil, bu projede adı geçen diğer arkadaşlarım da.
Elbette konuyla ilgili yazılabilecek çok şey, tartışmanın görünür taraflarına sorulabilecek çok soru, söylenebilecek çok söz var. Amacım tartışmayı yeni bir boyuta taşımak, alevlendirmek filan değil. Okurun kıymetli vaktini almadan kısaca meramımı anlatayım: Rıdvan Akar’ın, kendisinin ve arkadaşlarının emeklerine gösterdiği hassasiyeti, kendisinden sonra bu işi devralanların emeklerine de göstermelerini beklerdim. Evet, meslektaşım bizlerin adını hiç geçirmeden “eski patronuyla” hesaplaşıyor o yazılarda, ya da öyle görünüyor. Ama “ben ve ekibim bu belgesele çok emek verdik” demekle kalmıyor, “belgeseli biz yaptık” demeye getiriyor. Bu durumda bana şunu demek düşer: 7 yılda yapılan 55 röportaja benim de (2010 Ocak ayında) dahil olduğum ekibin son 1 yılda eklediği 55 röportajın (Bu cümledeki ilk 55’i Rıdvan Akar yazısında belirtmiş, ikinci 55’e, röportaj listemizdeki isimlerin toplamının 110 olduğundan hareketle ben ulaştım), yine bu ekibe dahil olduğumda elde var olan ilk 2 bölüm metninin üzerine yazılan 10 bölüm metninin, bunların araştırması, kurgusu vs... için harcanan emeğin Akar’ın nezdinde “görünür” olması için Meral Akşener’le, Mesut Yılmaz’la çekilmiş fotoğraflarımızı mı yayınlayalım?
Doğrudur, Rıdvan Akar’ın ve onun kurduğu kıymetli ekibin bu projede çok emeği vardır. (Bu emeğin görünürlüğü ile ilgili iddialarını da yargıya taşıyacaklarını belirtmişler, bana, üstelik de tasarrufum olmayan bu konuda susmak düşer) Ama “bu belgeseli biz yaptık” demek, demeye getirmek, bu işe bir seneyi aşkın süredir tam mesaiyle emek verenlere haksızlık etmek, onların emeğini görmezden gelmek değil midir?
Reyhan Yıldız
MEDYARADAR/ÖZEL