16 Kas 2012 19:38 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 14:23

SON DAKİKA! ODATV DAVASI'NDA KARAR!

Gazeteciler Nedim Şener, Ahmet Şık ve Soner Yalçın'ın sanık olarak yargılandığı Odatv davasının 14. duruşması görüldü

Davada tutuklu sanıklar Soner Yalçın, Yalçın Küçük ve Hanifi Avcı'nın tutukluluk halinin devamına karar verildi.

"BİZİM DE DİL SORUNUMUZ VAR"

Cezaevlerinde yapılan açlık grevlerine dikkat çeken Yalçın, "KCK davası tutuklulukları açlık grevi yaparak dil sorunlarını çözdüler. Ancak bizim de dil sorunumuz var. Oda tv savcıları düşünce özgürlüğü dilini anlamıyorlar" dedi. İddianamede kara propaganda yapmakla suçlandığını, buna örnek olarak ise yazdığı haberlerin iddianameye eklendiğini söyleyen Yalçın, "Savcılar haberin doğruluğuna bakmıyorlar ki. Sosyal bilimi bilmeyen savcı iktidara muhalif haberleri suç saymaktadır" dedi.

"TÜBİTAK’I AFFETMEYECEĞİM"

TUBİTAK’ın yazdığı raporlarla kurnazlık yaptığını ve kafa karıştırdığını söyleyen Yalçın, "TUBİTAK’ı affetmeyeceğim. Ülkem benden kitaplar yazmamı beklerken, teknik hukuk anlayışınız yüzünden gece gündüz TÜBİTAK raporuna çalışıyorum." diye konuştu.

"ÇOCUKLARIMIZI KARIŞTIRMAYIN"

Mahkemenin, TUBİTAK’a ek raporda cevap vermesi için Müyesser Yıldız’ın bilgisayarında işlem yapan ‘İlim’ isimli kullanıcıya ilişkin soru sorduğunu ve burada sorulan ‘ilim isimli kullanıcının’ Müesser Yıldız’ın oğlu İlim Uğur’un oldugunu belirten Yalçın, "Biz cezaevinde yatarız önemli değil. Ama çocuklarımızı karıştırmayın. Sıra çocuklarımıza mı geldi? Neden herkes bize düşman? Ne istiyorsunuz bizden biz bittik sıra çocuklarımıza mı geldi?" dedi. Savunmasının son kısmında davanın Ergenekon davasıyla birleştirilme talebine ilişkin de yorum yapan Yalçın, "Yanlış hatırlamıyorsam Hanefi Avcı o davada tanık. Şimdi hem tanık hem sanık mı olacak aynı davada.
Bu hukuka aykırılıkları davanın birleşmesi mümkün değildir. 2 yıl sonra geldiğimiz nokta: Bu dava çökmüştür. ABD Avrupa bu davayı konuşuyor. Ülkemizi bu hala düşürmeyin. İyisi ile kötüsü ile bu ülke hepimizin. Sizden isteğim adaletin tekrar kazanılmasında örnek olmanız" dedi.

KENDİMİ KUZUYA BENZETİYORUM

Yalçın savunmasına şöyle devam etti:

"Kendimi Yunanlı filozofun kurt ile kuzu hikayesindeki kuzuya benzetiyorum. Kurt ile kuzu yolda karşılaşmış. Kurt demiş ki "Sen benim içtiğim sudan içip suyu bulandırmışsın. Kuzu cevap veriyor: Ama ben karşı kuyudaki nehirden içmiştim diyor ve kurdu ikna ettiğini düşünüyor. Kurt bunun üzerine sen 6 önce benim arkamdan konuşmuşsun diyor. Kuzu diyor ki: Ben 6 ay önce doğmamıştım ki...Bunun üzerine kurt, sen konuşmamışsındır ama baban konuşmuştur deyip kuzuyu yiyor. Kurt orman kanunlarını uyguluyor. Burada kuzu yerindeki bizler savunmamızla oryaya koyulan suçlamaları çürütüyoruz. Ama nafile kuzu çırpınıyor.

2 YILDIR İÇERDEYİM

Fiziki takip ve telefon konuşmalarımı delil gösteriyorsunuz. Milletvekilleri ile gazeteci dostlarımla telefon konuşmalarımı koymuşsunuz. Bu konuşmalar suçsa onlar hakkında bir soruşturma var mı? Bu konuşmalarda suç unsuru bulamazsınız. Bu konuşmalar nasıl benim tutukluluğuma gerekçe oluyor. Ben hala 2 yıl sonra çıkıp bu sıradan konuşmaları savunmak zorunda kalıyorum. Bu utanç verici. 2009'dan beri hayatım didik ediliyor. Hiçbir şey yok. Bankalara gidilmemiş, telefonlar mı dinlenilmemiş. Altını çizerek söylüyorum. Bu bilgisayarlardan alınan veriler delil olarak kullanılamaz. Ama ben 2 yıldır içerdeyim.

ODATV'DEKİ KAYITLAR NEDEN SESSİZ?

İstanbul Emniyeti, Ergenekon kapsamında Odatv’de yapılan aramaların kamera görüntülerinin orjinalinde de ses olmadığını belirtti. Odatv’de yapılan aramanın kamera kayıtları neden sessiz? Polis kamerası "o gün" sessiz mi kayıt yaptı? Eğer böyle ise bu bir hata mı, yoksa tercih mi? Orijinalinde var olan ses kayıtları sonradan mı silindi.? Eğer silindiyse bu hangi nedenle yapıldı.? Sehven mi, tercihen mi? Yanıt bekleyen bu sorular İstanbul Polisi’nin Mahkeme’ye gönderdiği yazıyla ortaya çıktı. OdaTv deki Polis aramaların yapıldığı güne dair kamera kayıtlarının orijinalinin de sessiz olduğunu bildirdi.

Ergenekon soruşturması kapsamında internet sitesi Odatv’nin bürosunda arama yapıldı. 14 Ocak 2011’de yapılan aramaların görüntüleri Eylül ayında, davanın görüldüğü mahkemeye gönderildi. Avukatların talebi üzerine Odatv davasına bakan İstanbul 16. Ağır Mahkemesi, aramaya ilişkin bütün görüntülerin gönderilmesini istedi. Mahkemenin kararının ardından İstanbul Emniyet Müdürlüğü aramaya ilişkin görüntüleri gönderdi. 2 farklı kameradan çekilen görüntüleri izleyen avukatlar şaşkına döndü. Çünkü görüntülerde ses yoktu. Emniyetin gönderdiği görüntülerde ses olmadığını fark eden avukatlar Serkan Günel ve Hüseyin Ersöz, mahkemeye dilekçe sundu. Avukatlar, görüntülerin sesli halinin gönderilmesini istedi. Avukatların bu talebi mahkeme tarafından emniyete iletildi. Emniyetten söz konusu talebe ilişkin yanıt geldi. İstanbul Emniyeti’nden gelen yazıda söz konusu Odatv aramalarına ilişkin görüntülerin orijinal halinde ses olmadığı, ellerindeki kaydın sessiz olduğu belirtildi.

HANEFİ AVCI'DAN KRİTİK SAVUNMA

Gazeteciler Nedim Şener, Ahmet Şık ve Soner Yalçın’ın sanık olarak yargılandığı Odatv davasının 14. duruşması başladı. Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’nda bulunan İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 3’ü tutuklu 13 sanıklı duruşmaya tutuklu sanıklar Soner Yalçın, Yalçın Küçük ve Hanefi Avcı getirildi.

Çağlayan’daki Adalet Sarayı’ndaki duruşmaya Ahmet Şık, Nedim Şener, Doğan Yurdakul, Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan’ın aralarında bulunduğu bazı tutuksuz sanıklar katıldı.

BAŞKAN EKİNCİ YURTDIŞINDA

Öte yandan mahkeme başkanı Mehmet Ekinci bugünkü duruşmaya katılamayacak. Ekinci bir seminer nedeniyle yurtdışında bulunuyor. Ekinci’nin yokluğunda mahkemeye, en kıdemli üye hakim Hikmet Şen başkanlık yapacak.

ERGENEKON İLE BİRLEŞTİRME

13 sanığın yargılandığı bu davanın Ergenekon davası ile birleştirme talebine ise henüz bir yanıt gelmedi. İstanbul 16. Ağır Mahkemesi geçtiğimiz haftalarda aldığı ara karar ile hukuki ve fiili bağlantı olduğu gerekçesi ile davanın Ergenekon ile birleştirilmesini istedi. Ancak henüz Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi birleştirme kararına ilişkin bir görüş bildirmedi. 13. Ağır Ceza Mahkemesinin önümüzdeki günlerde görüşünü açıklaması bekleniyor.

BASIN AÇIKLAMASI YAPILDI

Dava öncesi adliye önünde basın açıklaması yapıldı. Açıklamaya CHP Milletvekili İlhan Cihaner, CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı, Eşber Yağmurdereli, gazeteciler Uğur Dündar ve Ayşe Arman’ın da aralarında bulunduğu bir grup destek verdi. Açıklamada davanın siyasi olduğunu belirtildi ve iktidara muhalif olanların yargılandığına dikkat çekildi.

Grup tahtadan yaptıkları bir ağacı da yanlarında getirdi. Basın açıklamasının ardından tutuklu gazetecilere yazılan mektuplar, bu ağaca asıldı. Öte yandan tutuklu 30 gazetecinin de resimlerinin bulunduğu pankart basın açıklaması sırasında yerlere serildi. Açıklamanın sonunda Soner Yalçın’ın cezaevinde yazdığı ‘Samizdat’ adlı kitabı da pankartın üzerine bırakıldı.

HANEFİ AVCI TÜBİTAK RAPORUNA İLİŞKİN SAVUNMA YAPTI

Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’nda bulunan İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 3’ü tutuklu 13 sanıklı duruşmada tutuklu sanık eski emniyet müdürü Hanefi Avcı savunma yaptı. Davanın teknik deliller üzerinden kilitlendiğini belirten Avcı, TÜBİTAK’tan gelen ek rapora ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Raporda zararlı yazılımların söz konusu bilgisayara gönderildiğinin belirtildiğine dikkat çeken Avcı, "Davaya konu olan dosyaların bu bilgisayarlarda oluşturulmadığı belirtiliyor. Bu bilgisayarlara çok ciddi bir saldırı var. Bu saldırı uzun süreli ve ciddi bir saldırı. Saldıranlar, önce sahte e-posta adresleri alıyorlar kendilerine. Sanıkların dikkatini çekecek şekilde isimleri içeren adresler alıyorlar. Daha sonra bu adreslerden mail gönderiyorlar. Bu mailin ekinde de dosya var. Dosya ekinin içinde de virüs var. Bu dosya açıldığında virüs bilgisayara oluşuyor. Bilgisayara uzaktan kumanda edilebilin virüsler yerleştiriliyor. Bu virüslerin gönderildiği mail adresi de ABD merkezli bir site" dedi. İlk saldırıların başarılı olmadığını, bilgisayarın güvenlik sisteminin kendini koruduğunu belirten Avcı, "İkinci bir saldırı oluyor. Bu sefer mail adresleri, siteler ve virüsler değiştiriliyor" diye konuştu.

DOSYALARIN TARİHİ ÖNEMLİ DEĞİL DEĞİŞTİRİLEBİLİR

TÜBİTAK’ın bu zararlı yazılımlar ile ne yapıldığını söylemediğini ifade eden Hanefi Avcı, "TÜBİTAK, dosyaların oluşturulma tarihi virüsten önce diyor. Ama dosyaların oluşturulma tarihi önemli değil. Dosyaların tarihi değiştirilebilir. Ben cezaevindeki bilgisayarda iki tane dosya oluşturdum 2006 ve 2014 tarihli. Bunu size de sundum" ifadelerini kullandı. Avcı’nın savunmasının ardından Soner Yalçın savunma yapmaya başladı