Gelenlerden biri ‘burayı İtalyan restoranı zannettik ’ dedi ve gitti. İkincisi hiç gelmedi. Üçüncü geldi o da ‘İtalyan restoran zannettik’ dedi. Biz de Türk restoranı olduğumuzu anlattık. ‘Tamam, süper’ dediler. Yemek hazırlamaya gittim yukarı geldim onlar da kaçmıştı. Bütün birikimimi mekana yatırmıştım ‘bittim ben’ dedim.
Şef Musa Dağdeviren, Sidney’e geldi benim kafamı değiştirmeme yardımcı oldu. Aradığım ürünleri bulamıyordum, o da bana işin inceliklerini gösterdi. Ondan sonra yükselişe geçtik.
Avustralya’da yaşıyordum ama Türkiye’den de kopamıyordum. Gastronomi turları düzenliyordum sık sık. ‘MasterChef başlıyor’ diye bir yazı gördüm sosyal medya. Arkadaşıma ‘MasterChef başlıyormuş, sen tanırsın Acun abinin ekibini bir söylesene misafir şef olarak alsınlar böylece en azından burada bir MasterChef yaparım hem güzel bir hatıra olur hem de bunu Avustralya’da pazarlarım’ dedim.
Artık nasıl iletildi, kimden gitti bilmiyorum başka türlü gitmiş haber. ‘Biz de onu arıyorduk’ demişler. Olay bu şekilde gelişince de ‘sen buraya gel’ oldu. Konuştuk, ben Avustralya’daki işlerimden bahsettim ‘bir iki aya çeker, bitiririz’ dediler. İlk sene 38, geçen sene 80 küsur bölüm bu sene 135’e doğru gidiyoruz. İyi ki de gelmişim, iyi ki bu kararı vermişim.