Solmaz Kamuran anlattı: Bu Çetin Altan'ın okumadığı ilk kitabım!
Solmaz Kamuran ile biraraya gelen Hürriyet muhabir İpek İzci, hem kitabını hem de yakın zamanda kaybettiği eşi gazeteci-yazar Çetin Altan'ı sordu
Son günlerde Muhteşem Yüzyıl Köse dizisi ile yeniden gündeme gelen
Kösem Sulttan'ın hikayesini ünlü romancı Solmaz Kâmuran yeniden
yazdı. Solmaz Kamuran ile biraraya gelen Hürriyet muhaibir İpek
İzci, hem kitabını hem de yakın zamanda kaybettiği eşi
gazeteci-yazar Çetin Altan'ı sordu
İşte o röportajda Solmaz Kâmuran'ın Çetin Altan ile ilgili
anlattıkları
BİR ŞEY YAZDIĞIMDA ÇETİN'E OKURDUM'
Eşiniz Çetin Altan'ı yakın zamanda kaybettiniz. Hayatınızın bu
dönemi nasıl geçiyor onsuz?
Çok zor. 18 yılı devirmiştik. 24 saat beraber olan bir çifttik. Çok
ortak yönümüz vardı, iyi anlaşıyorduk. Yazı, şiir, edebiyat, müzik,
resim konuşuyorduk. Bana Fransızca kitaplar okurdu, dans eder,
yemeğe giderdik. Birbirimizi tamamlıyorduk. Birlikte eğlenir,
zamanı unuturduk. Ben bir şey yazdığımda her akşam ona okurdum.
Onun yazılarını da ilk ben okurdum. Bütündük.
'Kösem', Çetin Bey okumadan yayımlanan ilk
kitabınız.
Evet, ilk kez yalnız başıma... Ama hala dı'lı geçmiş
kullanamıyorum. Sanırım birbirimizi mutlu ettik uzun yıllar
boyunca. Başkalarına fazlaca ihtiyaç duymadan, baş başa
yaşadık.
Bir ara ayrı kaldınız...
Çetin kalçasını kırdıktan kısa süre sonra kendi içine kapandı. O
dönemde, o evde fazlayım gibi bir hisse kapıldım. Ama bu Çetin'den
ötürü değildi. Sanki ihtiyaç duyulmuyormuşum gibi oldu. Sanki iki
hemşire benim yerimi doldurabilirmiş gibi... Bu beni üzdü. Evde tek
başıma yalnız oturuyordum, sürekli ağlıyordum. Çetin yazı yazmakta
zorlanıyordu, zor ve kasvetli bir döneme girmiştik, hep uyuyordu.
Benimle de artık az konuşuyor olmuştu. Bir şey söylüyordum, hatırım
için hı hı yapıyordu. Anlıyordum bir şey anlattığımda
yorulduğunu... Vücudun ruha uymaması çok kötü bir şey... O zaman
"Ben kendi evime gideyim hayatım, sen de istediğin zaman beni ara,
ben gelirim" dedim. Kalktım, kendi evime geldim. Bu, yaklaşık bir
buçuk yıl sürdü. Bunu saklayacak değilim. Son anına kadar maalesef
yanında değildim ama o elden ayaktan düştü de ben onu bıraktım gibi
bir şey yaşanmadı. Hep dediği gibi, "Ölmeden evvel ölür kişi."
Evet, bazen böyle oluyor. Çok uzun ve güzel bir beraberlikti, bende
hep taptaze kalacak.
Cumhuriyet'e yazdığı son yazıda "Torunlarımıza bırakmayı
hayal ettiğimiz ülke bu değildi" yazmıştı. Ne
düşünüyorsunuz?
Bence bu Çetin'in tipik bir cümlesi değil. Çetin Altan'ın bütün
yazılarını okuyan bir insan, onun böyle bir cümlesine yüzde yüz
inanmaz, inanamaz. Bu, karamsar bir cümle. Çetin Altan, günlük
politikalar üzerine asla oynamazdı. Özellikle de son 20 yılda
yazdığı yazılarda doğrudan birini hedef alıp da onu yazmışlığı
yoktur. Herkesin aklında o cümle kalmış olabilir ama benim aklımda
kalan sözü "İnsanlık geriye gitmez"dir. İçinde yaşadığımız an zor
görünebilir. Ama geniş zamanda insanlık gerçekten de asla geriye,
kötüye gitmez ve doğru sallansa da asla devrilmez.
Planlarınızda ne var?
Arılarla insanların hayatında paralellik kurarak yazdığım bir
romanım var. Yarım bırakmıştım, ona devam edeceğim. Bu, Türk-Kürt
meselesi üzerine bir dostluk romanı. Kendimi Türk-Kürt meselesi
üzerine yazmak zorunda hissediyorum. Görev gibi... Ondan sonra bir
yemek kitabı fantezim var. Anektodlu... Belki içine bahçe, çiçek
filan da koyarım. İşte böyle...