10 Mayıs 2012 12:10
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:38
SOLDAN GELİP SAĞDAN VURDULAR! KEREM ALTAN, TARAF'TAN AYRILAN YAZARLARA NASIL ÇAKTI?
Taraf yazarı Kerem Altan, 1 Mayıs 1977 polemiğinin ardından gazeteyi terkeden Nabi Yağcı ve Ümit Kıvanç'ı eleştirdi.
Soldan soldan geldiler
Söze öncelikle, CHP’nin solu temsil ettiği söylenen bir ülkede “sol”u tartışmanın anlamsızlığından mı başlamak gerekir yoksa kendisine “sol” diyenlerin büyük çoğunluğunun hoşlanmadıkları konular açılınca nasıl “sağ”laştıklarından mı ya da “sığ”laştıklarından mı bilemedim.
Veya kendisinin sosyalist olduğunu iddia eden ama son yazısından açık bir şekilde anlaşıldığı gibi bu yaşına kadar emeğe saygıdan nasibini alamamış bir adamın densizliğinden mi bahsetmeliyim yoksa çok uzun zamandır yüzünü bile görmediğimiz ama sorsan her gün beraber çalıştığımız bir “değer”in o veya bu nedenle yol ayrımına gelindiği zaman nasıl değersizleşebildiğinden mi?
Hepsine ufak ufak değinmek en iyisi. Sonuçta haftada bir defa, o da 4500 vuruş (boşluklu).
Aslında her şey güneşli bir mayıs günü Halil Berktay’ın 1977 1 Mayıs’ı ile ilgili yaptığı açıklamalarla başladı.
Açıkçası burada Halil Berktay’ın iddiaları toptancı mıydı yoksa söyleyiş tarzı rahatsız edici miydi veya söylemesinin sırası mıydı gibi konunun özüne gidecek yolu tıkayan saçma sapan gürültülerden bahsetmeyeceğim.
Merak etmeyin ortada bu kadar o günleri yaşamış değerli insan varken konunun özüne inmeye çalışmak gibi haddimi aşan bir göreve soyunmaya niyetim de yok.
Ama bana kalırsa, nihayetinde hayırlı bir tartışma oldu. Çünkü benim gibi o dönemi yaşamamış, “orada olamamış”lar için yeni bilgiler, yeni tesbitler ortaya döküldü, kahramanları yeniden tanıma fırsatı doğdu ve en önemlisi de bizim gibilerden bugüne kadar saklanan iddiaların ve gerçeklerin çokluğu beni şaşırttı. Ve değişmeyen tek şeyin değişim olmadığını, bu ülkedeki “sol”un da değişim kadar değişmez olduğunu gördüm.
Şaşırdığım diğer şey ise bu kadar muhafazakâr bir solun ancak bu ülkeye nasip olabilmesiydi. Neredeyse gösterilen tüm tepkiler, askerlerle ilgili iddialar ortaya çıktığı zaman Kemalist kesimin verdikleriyle aynı. Tepkilerini veya itirazlarını bu şekilde göstermeyi tercih edenlerin biraz ileride kendisine “Türk Solu” diyen bir başka enteresan gruba rastlamaları çok mümkün gözüküyor.
Bu konuyu daha fazla uzatmadan sabırsızca beklediğim diğer meseleye sonunda gelebiliriz.
Şu 1 Mayıs meselesinden dolayı gazetede ortalık karıştı. Ayrılanlar oldu, ayrılırken hakaret etmeyi veya eski defterleri açmayı uygun görenler oldu, iddialara katılmasa bile köşesinden itiraz etmeyi tercih edenler oldu, köşelerinden hakaret edenler de oldu.
Hareketli bir süreç açıkçası. Mesleğinin başındaki birinin bir dolu ders çıkartabileceği, birçok şeyi yeniden sorgulayabileceği ve ister istemez belki de pişman olacağı işler yapabileceği günler.
Ben de şimdi “densizliğimden” dolayı pişman olabileceğim ihtimalini göre göre “kendisine sunulan platformu okuyucuya sosyalizmi anlatmak, Kemalist devletle mücadele etmek ve Kürt halkının özgürlük arayışına katkıda bulunmak için kullanmaya çalışan” bir tanıdığa birkaç şey söyleyeceğim.
Sizden ricam bir dahaki yazınızda bir iki satırla da olsa, hoşunuza gitmeyen bir durumda, canını dişine takan bir avuç insanın emeğini hiçe sayıp saygısızlık etmekten, hakaretler savurmaktan hiç çekinmeyen bir sosyalistin ruh halini bizlere anlatın.
Sizlerin bilgiyle, tecrübeyle, akılla “bu platformu” kullanabilmeniz için o insanlar her türlü zorluğu seve seve göze alıp isimlerini ve hayatlarını ortaya koyuyorlar. Hem bu platformu kullanıp hem bu platforma tükürmek sizi bu platformdan daha değerli mi yapıyor?
Bu platform, size saygı gösterdiği için mi bu saygısızlığı hak ediyor?
İsterseniz eleştirirsiniz, uyarırsınız, tartışırsınız, hata varsa anlatmaya çabalarsınız. Kapımız ve köşeniz bildiğiniz gibi her zaman eleştiriye açık. Ama asla saygı göstermekten vazgeçemezsiniz, vazgeçmemelisiniz.
Çünkü vazgeçerseniz eğer, bir gün karşınıza “densizin” teki çıkıp size saygıyı hatırlatır, canınız sıkılır ve “dünyayı nasıl değiştireceğiz” sorusunun cevabını çok uzun bir süre daha arar durursunuz.
Belki de en iyi fikir “kendinizden başlayın”dır. Kimbilir?
Durup dururken soldan soldan geldiler işte...
Soldan gelip sağdan vurdular.
İş gerçeklerle yüzleşmeye, özeleştiriye gelince iki kolu da “sağ” olan bir ucube olduğumuzu bir daha gördük.
Kerem ALTAN / TARAF
Söze öncelikle, CHP’nin solu temsil ettiği söylenen bir ülkede “sol”u tartışmanın anlamsızlığından mı başlamak gerekir yoksa kendisine “sol” diyenlerin büyük çoğunluğunun hoşlanmadıkları konular açılınca nasıl “sağ”laştıklarından mı ya da “sığ”laştıklarından mı bilemedim.
Veya kendisinin sosyalist olduğunu iddia eden ama son yazısından açık bir şekilde anlaşıldığı gibi bu yaşına kadar emeğe saygıdan nasibini alamamış bir adamın densizliğinden mi bahsetmeliyim yoksa çok uzun zamandır yüzünü bile görmediğimiz ama sorsan her gün beraber çalıştığımız bir “değer”in o veya bu nedenle yol ayrımına gelindiği zaman nasıl değersizleşebildiğinden mi?
Hepsine ufak ufak değinmek en iyisi. Sonuçta haftada bir defa, o da 4500 vuruş (boşluklu).
Aslında her şey güneşli bir mayıs günü Halil Berktay’ın 1977 1 Mayıs’ı ile ilgili yaptığı açıklamalarla başladı.
Açıkçası burada Halil Berktay’ın iddiaları toptancı mıydı yoksa söyleyiş tarzı rahatsız edici miydi veya söylemesinin sırası mıydı gibi konunun özüne gidecek yolu tıkayan saçma sapan gürültülerden bahsetmeyeceğim.
Merak etmeyin ortada bu kadar o günleri yaşamış değerli insan varken konunun özüne inmeye çalışmak gibi haddimi aşan bir göreve soyunmaya niyetim de yok.
Ama bana kalırsa, nihayetinde hayırlı bir tartışma oldu. Çünkü benim gibi o dönemi yaşamamış, “orada olamamış”lar için yeni bilgiler, yeni tesbitler ortaya döküldü, kahramanları yeniden tanıma fırsatı doğdu ve en önemlisi de bizim gibilerden bugüne kadar saklanan iddiaların ve gerçeklerin çokluğu beni şaşırttı. Ve değişmeyen tek şeyin değişim olmadığını, bu ülkedeki “sol”un da değişim kadar değişmez olduğunu gördüm.
Şaşırdığım diğer şey ise bu kadar muhafazakâr bir solun ancak bu ülkeye nasip olabilmesiydi. Neredeyse gösterilen tüm tepkiler, askerlerle ilgili iddialar ortaya çıktığı zaman Kemalist kesimin verdikleriyle aynı. Tepkilerini veya itirazlarını bu şekilde göstermeyi tercih edenlerin biraz ileride kendisine “Türk Solu” diyen bir başka enteresan gruba rastlamaları çok mümkün gözüküyor.
Bu konuyu daha fazla uzatmadan sabırsızca beklediğim diğer meseleye sonunda gelebiliriz.
Şu 1 Mayıs meselesinden dolayı gazetede ortalık karıştı. Ayrılanlar oldu, ayrılırken hakaret etmeyi veya eski defterleri açmayı uygun görenler oldu, iddialara katılmasa bile köşesinden itiraz etmeyi tercih edenler oldu, köşelerinden hakaret edenler de oldu.
Hareketli bir süreç açıkçası. Mesleğinin başındaki birinin bir dolu ders çıkartabileceği, birçok şeyi yeniden sorgulayabileceği ve ister istemez belki de pişman olacağı işler yapabileceği günler.
Ben de şimdi “densizliğimden” dolayı pişman olabileceğim ihtimalini göre göre “kendisine sunulan platformu okuyucuya sosyalizmi anlatmak, Kemalist devletle mücadele etmek ve Kürt halkının özgürlük arayışına katkıda bulunmak için kullanmaya çalışan” bir tanıdığa birkaç şey söyleyeceğim.
Sizden ricam bir dahaki yazınızda bir iki satırla da olsa, hoşunuza gitmeyen bir durumda, canını dişine takan bir avuç insanın emeğini hiçe sayıp saygısızlık etmekten, hakaretler savurmaktan hiç çekinmeyen bir sosyalistin ruh halini bizlere anlatın.
Sizlerin bilgiyle, tecrübeyle, akılla “bu platformu” kullanabilmeniz için o insanlar her türlü zorluğu seve seve göze alıp isimlerini ve hayatlarını ortaya koyuyorlar. Hem bu platformu kullanıp hem bu platforma tükürmek sizi bu platformdan daha değerli mi yapıyor?
Bu platform, size saygı gösterdiği için mi bu saygısızlığı hak ediyor?
İsterseniz eleştirirsiniz, uyarırsınız, tartışırsınız, hata varsa anlatmaya çabalarsınız. Kapımız ve köşeniz bildiğiniz gibi her zaman eleştiriye açık. Ama asla saygı göstermekten vazgeçemezsiniz, vazgeçmemelisiniz.
Çünkü vazgeçerseniz eğer, bir gün karşınıza “densizin” teki çıkıp size saygıyı hatırlatır, canınız sıkılır ve “dünyayı nasıl değiştireceğiz” sorusunun cevabını çok uzun bir süre daha arar durursunuz.
Belki de en iyi fikir “kendinizden başlayın”dır. Kimbilir?
Durup dururken soldan soldan geldiler işte...
Soldan gelip sağdan vurdular.
İş gerçeklerle yüzleşmeye, özeleştiriye gelince iki kolu da “sağ” olan bir ucube olduğumuzu bir daha gördük.
Kerem ALTAN / TARAF