SOL GAZETESİ AHMET HAKAN'IN "DİN DÜŞMANI" SUÇLAMASINA NE YANIT VERDİ?
Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, dünkü yazısında Sol gazetesini din düşmanlığı yapmakla suçladı. Sol gazetesi genel yayın yönetmeni Kemal Okuyan bugün Hakan'a cevap verdi.
Başbakan Erdoğan'ın velilere çocukları için Kur'an-Siyer dersini
tavsiye etmesi, bazı bakanların Said Nursi'yi övmesi üzerine Sol
gazetesi "Böyle buyurdu yobaz.", "Gericilikte birbirleriyle
yarıştılar", "Gericilik tüm çıplaklığıyla ortaya çıktı"
manşetlerini atmıştı. Hakan bunun üzerine dün şu satırları
yazdı:
"Bir Başbakan, kendi seçmenlerine 'Çocuklarınız için seçmeli dini
temalı dersleri seçerseniz iyi olur' dediğinde...
Yani bunu tavsiye ettiğinde...
Sırf işin içinde 'dini bir tema' olduğu için...
Adı 'Sol' olan gazete ona 'yobaz' ya da 'gerici' sözcüğünü
manşetten boca ediyorsa...
Said-i Nursi’yi öven bakanlara, sırf bu yüzden 'gerici' ve 'yobaz'
sıfatlarını uygun görüyorsa...
O gazetenin yaptığı şeye solculuk denmez.
Peki ne denir?
Solculuk adına din düşmanlığı yapmak denir.
Hatta yobazlık denir.
Hatta gericilik denir.
Dini bir tema gördüğünde aklına gelen ilk sözcük 'yobaz' ise, sen
yobazın dik alasısındır.
Dini bir tavsiye gördüğünde aklına gelen ilk sözcük “gerici” ise,
sen gericinin dik alasısındır.
Gerisi ise teferruattır."
SOL'DAN YANIT
Ahmet Hakan'ın bu satırlarına Sol gazetesinden bugün yanıt geldi.
Okuyan "Hakan’a 'hepimiz Müslümanız' diye yanıt verecek değilim.
Kimsenin benim inancımı, inanıp inanmadığımı merak ettiğini
sanmıyorum, merak edenlere de “sana ne” der geçerim. Ahmet Hakan’ın
dinsel yönelimleri hakkında fikrim yok, neye inanıp neye
inanmadığını da bilmiyorum, zerre umurumda değil. Ancak, insanların
inancına, ibadetine karışmayı, bunu kaşımayı, bu konular üzerinden
kışkırtmayı, yazarlığı, siyaseti bir kenara koyuyorum, insanlığa
yakıştırmam." ifadeleriyle yanıt verdi.
Okuyan şunları söyledi:
Etnik ve mezhepsel bir kavganın süregeldiği bir coğrafya. Fiyaskoya
dönüşüp geriye çekilirken bile ortalığı yangın yerine çevirme
potansiyeline sahip Osmanlı cilasının atıldığı Sünni ekseni
projesi. Halifelikle padişahlık ve tercihan her ikisini birden
hayal eden bir lider...
Dinin siyasal ve toplumsal yaşamı düzenlemesini, hukuk sisteminin
dinsel referanslar içermesini engelleyen, daha doğrusu engellemesi
beklenen laiklik ilkesi yerlerde sürünmekte. Okullar
imam-hatipleşmekte, yurtlarda harem-selamlık uygulaması kural
haline gelmekte, Diyanet İşleri Başkanlığı, bütün bakanlıkların
üstüne çıkmış, her konuda fetva vermekte.
Sanat yapıtları sansürlenmekte, evrim karşıtlığı üniversitelerde
resmileşmekte, alkol sınırlaması fiili alkol yasağına
dönüşmekte.
Alevi yerleşimlerine ihtiyaç olmadığı halde cami yapılmakta,
insanların evleri işaretlenmekte, milletvekilleri “Allah adına”
ölümle tehdit edilmekte.
Ve bu ülkede Başbakan sıfatını taşıyan kişi bir gün “iki alkolik”
demekte, ertesi gün banklarda kadın-erkek yan yana oturanları
kafaya takmakta ve her gün “üç çocuk yapacaksınız” diye talimat
vermekte.
Yeterli olmalı.
Aynı Başbakan’ın “çocuğunuz din derslerini seçsin” demesi tüy
dikmek biçiminde algılanmalı.
Bunu ben söylemiyorum, muhalefet partisinden birileri söylemiyor,
kahvede pişpirik oynayan da söylemiyor. Bu ülkenin başbakanı
söylüyor. Türkiye’de, yangının ortasında, gericileştirilen sevgili
ülkemizde söylüyor. Laf olsun diye değil, dayatmak için, zorlamak
için. Buyruk vermeye alışan biri olarak.
Yobaz da denir, gerici de denir!
Gazetemiz aynen bunu yaptı ve Başbakan’ın fetvasını manşetine
taşıdı. Durumu olanca vahimliğiyle anlatan sözcükler seçerek...
İşte o sözcükleri Ahmet Hakan bize olduğu gibi iade etmiş. Çok ama
çok tehlikeli bir ithamla, “din düşmanlığı”yla...
Hakan’a “hepimiz Müslümanız” diye yanıt verecek değilim. Kimsenin
benim inancımı, inanıp inanmadığımı merak ettiğini sanmıyorum,
merak edenlere de “sana ne” der geçerim. Ahmet Hakan’ın dinsel
yönelimleri hakkında fikrim yok, neye inanıp neye inanmadığını da
bilmiyorum, zerre umurumda değil. Ancak, insanların inancına,
ibadetine karışmayı, bunu kaşımayı, bu konular üzerinden
kışkırtmayı, yazarlığı, siyaseti bir kenara koyuyorum, insanlığa
yakıştırmam.
Ahmet Hakan, “din düşmanlığı” suçlamasıyla, “camide içki içtiler”
yalanına ortak olmuştur.
soL’un savunduğu değerleri taşıyan, savunan çok sayıda inançlı kişi
var bu ülkede. Çok gelişkin bir ahlakı temsil ettiklerini görüp,
imreniyorsunuz. Kimileriyse, midenizi bulandırıyor. Ancak mesele bu
değil. Mesele, Türkiye’de siyasal ve toplumsal yaşamın dinsel
kurallarla kuşatılması.
Bu doğrultuda politika yapan herkes yobazdır, herkes gericidir.
Ahmet Hakan “asıl siz gericisiniz, solcu değil” diye buyurmuş.
İslamcılıktan liberalizme yolculuğunu anladık da, bu arkadaşımız
neden ve hangi hakla sola kıyafet biçiyor, sol adına konuşuyor?
Biz “sen ne biçim liberalsin” diyor muyuz? Solculuk, komünistlik
orta malı mıdır da, milliyetçisinden İslamcısına, liberalinden
sosyal demokratına herkes tarif peşinde!
Tamam, topun ağzında, Erdoğan’ın hışmına uğrayacak bilmem kaçıncı
gazeteci olabilir, durumu kurtarmaya çalışıyor, anladık. Lakin bu
işler böyle olmaz ki!
Solun sosyalist bölmesine küfrederek “aferin” alınmaz, Erdoğan için
biz “uzaylıyız”, iflah olmayız, gündem dışıyız. Kendi her fırsatta
hakaret yağdırır ama kimseye sosyalistlere, komünistlere saydırdı
diye mavi kurdela takmaz.
Dolayısıyla, soL gazetesine Aykut Edibali ya da Akit ağzıyla
saldırmak işe yaramaz.
Neyin işe yarayacağını buraya yazamam, bilen bilir.