30 Eki 2007 05:52 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 12:51

"SOKAĞA ÇIKIP TERÖRÜ PROTESTO EDENLERİ KÜÇÜMSEMEK TİYE ALMAK DÜNYANIN EN BÜYÜK KIŞKIRTICILIĞIDIR"!.. "BEN ÇEKİLİYORUM SİZ KONUŞUN" DİYEN ERTUĞRUL ÖZKÖK, HANGİ YAZARLARI KIŞKIRTICILIK YAPMAKLA SUÇLADI?..

Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök bazı gazetelerin bazı köşelerinde Türklerin hassasiyeti ile dalga geçen yazılar okuduğunu belirterek,"Bu arkadaşlara çok samimi bir tavsiyem var" dedi.

İŞTE O YAZI

Hiç olmazsa alay etmeyin


PAZAR günkü yazımda, "Ben çekiliyorum, siz konuşun" dedim.

Sonucunu merakla bekliyorum.

Herhalde bu kanı durduracak "makul çözüm önerileri" gelecektir.

Bu arada dikkatimi çeken bir noktaya da değinmeden edemeyeceğim.

Bazı gazetelerin bazı köşelerinde, "Türklerin hassasiyeti" ile dalga geçen, alay eden yazılar görüyorum.

İnternet sitelerinde kendini göstermek isteyen insanlara karşı, "Facebook milliyetçiliği" vs. gibi kavramlar üretildiğini ve tiye alındığını okuyorum.

* * *

Bu arkadaşlara çok samimi bir tavsiyem var.

"Böyle yapmayın."

Türkiye´nin dört bir yanında insanlar öfkeli.

Üzgün.

Gururları incinmiş durumda.

Böyle anlarda onlarla alay etmek, o duyguları küçümsemek, tiye almak, dünyanın en büyük kışkırtıcılığıdır.

Başkalarını "kışkırtıcılık" yapmakla suçlayanlar, önce kendi evlerine çekidüzen vermelidir.

Şu sıralar hiçbirimiz gırgıra alınacak durumda değiliz.

Türkiye´nin başındaki mesele çok ciddidir.

Ellerinde bayraklarla sokaklara dökülen insanların duyguları çok samimidir.

Bazı Kürt aydınlarının sembolik hareketlerine gösterilen anlayışın hiç olmazsa yarısını, bu insanlara gösterin.

Yok içinizde böyle bir duygunun, böyle bir empatinin esamisi okunmuyorsa, kendinizi biraz zorlayın.

Çünkü ülkenin şehirlerinde, kasabalarında yükselen bu öfkenin şakaya gelir tarafı yok.

* * *

O gazeteleri yöneten arkadaşlara da seslenmek istiyorum.

O köşede, bu köşede insanların duygularıyla alay eden yazıları, demokrasinin hoş fantezileri olarak kabul ederseniz, bir gün bedelini hep birlikte öderiz.

Hepimiz, sokaktaki o insanların duygularını anlamaya çalışmalıyız.

Biliyorum, bu arkadaşların aydın güzergáhları, kalabalık mahallelerden geçmez.

Hayatları boyunca aydın kimliğini hep, eksik olan tarafta, tenha olan mahallelerde, azınlık kalan duygularda bulmuşlardır.

"Sen, ben, bizim oğlan" tatminidir bunlar.

Kalabalığa karşı çıkmayı, aydın cesaretinin en yüksek zirvesi olarak kabul ederler.

Oysa aydın olmak, bazen kalabalıklarla birlikte saf tutmaktan geçer.

Asıl aydın cesareti budur.

Çünkü, kitlelere karşı olmak, kendini tarif etmenin en kolay, en tembel, en risksiz yoludur.

Şablonunuzu koyarsınız...

Bakarsınız halk nerede, siz hemen karşı tarafa mevzilenirsiniz.

Hayatımda bundan daha bayağı bir aydın kolaylığı görmedim.

O mahallelerde ben de dolaştım.

Biliyorum, o aykırı duruş insana tuhaf bir mazoşist haz verir.

"Ben ezeli muhalifim" demenin insanı okşayan bir hazzı vardır.

Ama bu bayağı tarif bile, "alay etmeyi", "küçümsemeyi" kabul etmez.

* * *

Hepiniz çok iyi biliniz.

Türkiye´nin canı acıyor.

Fena halde acıyor.

Sizin şakanızı, küçümsemenizi, alay etmenizi kaldıracak durumda değil.

O bayağı duygunuzun tatminini, daha hafif, daha tehlikesiz konulara bırakın.

Anıtkabir´in nüfusunu iki katına çıkaran, bayrak satışlarını 5 milyona yükselten, meydanları, seçim mitinglerinin üç beş katına, on katına çıkaran bu insanların verdiği bir mesaj var.

O meydanlarda tek ırkçı slogan atılmıyor.

Saldırı için tek hedef gösterilmiyor.

Merak etmeyin, o insanlar sizin sandığınızdan çok daha medeni, çok daha kardeşsever.

Y