06 Nis 2009 15:47 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:38

"SIZDIRMA BELGE BEKLİYORUZ! YAYINLAMAYA HAZIRIZ!" DOĞAN AKIN NE DEMEK İSTEDİ?

Çok önemli bir gerçeği ortaya koyduğunu saptadığınız bir belgeyi sırf "sızdırma" diye çöpe atabilir misiniz?..



'Sızdırma belge' yayımlamaya hazırız!


Her haber bir olaya dayanır, ancak her olay haber değildir.

Bir olayın veya belgenin "haber değeri" taşıdığı konusunda tayin edici faktörler nelerdir?

Tayin edici faktörlerin başında, olaylara haber değeri kazandıran klasik ölçütler geliyor. Bir olay; "önemli", "yeni", "ilginç" ve coğrafya ya da kamuoyunun ilgisi açısından insanlara "yakın"sa "haber değeri" taşır.
Her haber bu ölçütlerin tamamını karşılamayabilir, ancak bazılarını içermelidir.

Bu özellikleri taşıyan olaylar kamuoyu açısından "haber alma hakkı", basın açısından "haber verme görevi" gereği haber yapılmalıdır.

Haber yargılamayı beklemez

Yayınlar, elbette geçerli hukuk düzeni çerçevesinde yapılır. Ancak Türkiye'de zaman zaman yeri karıştırılan bir kurala değinmek istiyorum. Bu kural, Anayasa'nın 15. maddesinde, "... Suçluluğu mahkeme kararıyla saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz" ifadesiyle yer buluyor.

Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi'nde de, "Yargı kararı kesinleşmedikçe, bir sanık suçlu ilan edilmemelidir. Haberlerde ve yorumlarda suçluymuş gibi değerlendirmeler yapılmamalıdır" ifadesi yer alıyor.

Yayınlarda, yargılama bitmeden kimseyi suçlu ilan etmemeye elbette dikkat edilmelidir. Ancak hukuk devletinin temel ilkelerinden olan bu kural, haberciliği, yargılama sürecinin bitmesine kadar erteleyebilir mi?

Yanıt "hayır" olduğu için, sonuçlanması yıllar alan davalara konu olan olaylar henüz sıcakken haber yapılabiliyor. Çünkü, yine Anayasa'nın güvence altına aldığı bir temel hak olarak insanların "haber alma" hakkı bunu gerektiriyor.

'Sızdırma' ezberine son

Basında "tayin edici" bir kural gibi sık sık öne sürülen bir kavram da, "sızdırma"dır. "Sızdırılan" belgelerin "haber değeri" taşımadığı yolunda bir ön kabul, pek sorgulanmadan hemen her olayda önümüze konuyor.

Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay'a atfedilen ve ikinci Ergenekon iddianamesinde yer bulan günlükler ilk kez Tempo24'te yayımlandı. Ajans Press'in mart ayı ölçümlerine göre gazete manşetlerine en çok yansıyan "özel" dosya olan bu yayın, Türk basın tarihinde en çok alıntılanan haberler arasına da girmiş bulunuyor.

Tempo24'ün bu yayını, bazı meslektaşlarımız tarafından bir "sızdırma" suçlaması eşliğinde eleştirilmek istendi. Günlükler, klasik "sızdırma" odakları üzerinden bize gelmedi. Ancak bu durum, "sızdırma" ezberini tartışmamızı engellemiyor.

Gazeteciliğe başladığım Cumhuriyet'in Ankara Bürosu'nda Uğur Mumcu'nun ortaya çıkardığı çok sayıda özel dosya da, küçük bir kesim tarafından "sızdırma" iddiasıyla gölgelenmeye çalışılırdı.

Çok önemli bir gerçeği ortaya koyduğunu saptadığınız bir belgeyi sırf "sızdırma" diye çöpe atabilir misiniz? Gazetecinin kendisine kapalı olan yerlere girerek özel masalar veya kasalardan almadığı (ki genellikle böyle çalışmıyoruz!), dolaylı-dolaysız yollardan kendisine ulaşan belgelerin tamamı "sızdırma" mıdır? "Sızdırma" olmayanları ayıklasanız ortada ne kadar yayımlanacak belge kalır?

Birkaç basit soru bile, "sızdırma" ezberinin dayanaklarını sarsıyor.

'Sızdırma' belgeleri bekliyoruz!

Bu konuda kritik ölçüt, "sızdırma" olduğu anlaşılan bir belge içeriğinin haber yapılmasında tayin edici ölçütlerin neler olacağıdır?

Sahte olmadığı anlaşılıyorsa, özel bir komploya yönelik çarpıtılmış kayıtlarla hazırlanmadığı teyit edilebiliyorsa, özellikle "dava dosyası" gibi resmi süreçlere konu ediliyorsa, kamuoyunun "haber alma hakkı" ve basının "haber verme görevi" gereği haber yapılması gereken gerçekleri içeriyorsa "sızdırma" ya da değil, her belge yayımlanabilir.

Bu vesileyle duyuralım; Tempo24, gerçekleri içeren bütün sızdırma belgelere açıktır!
Bekliyoruz efendim...

Doğan Akın/Tempo24