Siyasetçiler ve partili gazeteciler artık birbirlerine bu soruyu soruyor: ‘Sahibin kim senin?’

Medyaradar yazarı Varol Ersoy, Gürkan Hacır'ın sunduğu Taksim Meydanı programında konuk olan gazeteci Şaban Sevinç ile eski CHP İstanbul İl Başkanı Cemal Canpolat arasında çıkan tartışmayı köşesine taşıdı.


Bir insana edilebilecek en büyük hakaret, başlıktaki sorudur:
“Sahibin kim senin?”
Kimin sahibi olur?
Kedinin, köpeğin, ineğin, koyunun…
Atın, eşeğin…
Başka…
Kölelerin…
Cariyelerin…
Ama günümüzde artık televizyon ekranlarında insanlar birbirlerine rahatça bu soruyu sorabiliyor:
“Sahibin kim senin?”
Ne büyük ayıp, ne büyük hakaret!
*
Olay TV100 ekranlarında yaşanmış…
Gürkan Hacır’ın sunduğu Taksim Meydanı programına konuk olan gazeteci Şaban Sevinç ile eski CHP İstanbul İl Başkanı Cemal Canpolat arasında tartışma çıkmış…
İkisi de CHP’li…
Biri eski il başkanı, diğeri Deniz Baykal döneminde CHP tarafından seçilmiş eski RTÜK üyesi ve eski Halk TV Genel Yayın Yönetmeni…
“Sahiplik” rezaleti, Canpolat’ın, 31 Mart seçimlerine ilişkin tartışmada Şaban Sevinç’i hedef alarak, “Bunlar senin tahriklerin. Ben bir kere tahriklerine geldim, daha da gelmem. Sen görevini yaptın Şaban, sahibine karşı görevini yaptın” demesiyle başlamış…
Bu sözlere öfkelenen Şaban Sevinç ise “Sen de sahibine karşı görevini yapıyor musun Cemal Canpolat? Senin sahibin kim? Terbiyesizlik yapıyorsun. Benim sahibim olacak kişi anasının karnından doğmadı. Terbiyesiz herif. Utanmaz” diye cevap vermiş.
Tartışmanın çirkinleşmesi üzerine Cemal Canpolat yayından alınırken; sunucu Gürkan Hacır yayına ara vermiş...
*
Ben yıllardır bu sütunlarda, “Gazeteci bağımsız olmalı” diye boşuna mı bas bas bağırıyorum?
Açıkça yazıyorum:
Haberciler değil ama yorumcular, köşe yazarları “taraf” olabilir. Bu, yaptığımız işin doğasında vardır…
Cumhuriyetten yana olabilirsiniz.
Laiklikten yana olabilirsiniz.
Şeriattan yana olabilirsiniz.
Komünist, demokrat, hatta kralcı, padişahçı olabilirsiniz.
Tek şartla:
Bağımsız olacaksınız…
Yazdığınız her sözcük, size ait olacak…
Başkalarının değil; kendinizin inançlarını, düşüncelerini yazacaksınız…
Bir düşünceyi, siyasetçiyi, partiyi, kralı savunmak için onlardan ve onları savunanlardan para, mal almayacaksınız, makam kabul etmeyeceksiniz.
Şaban Sevinç’in en büyük hatası; bir gazetenin parlamento ve CHP muhabiriyken, 2005 yılında Deniz Baykal’ın teklifini kabul etmesi oldu.
O teklifi kabul ederek resmen CHP adına Radyo Televizyon Üst Kurulu’na girdi…
Yani Baykal’ın ve CHP’nin “adamı” oldu.
Görevi bittiğinde ise daha büyük bir hata yaptı ve yeniden “gazeteciliğe” dönmeye çalıştı…
Oysa artık boynunda bir yafta vardı:
“O bir CHP gazetecisi!”
Ne ilginçtir ki bu yafta Şaban kardeşimizi rahatsız etmedi…
Tam tersine, bunu hep ama hep kullandı.
CHP’li olduğu için o günlerde Baykal’ın sahip olduğu Halk TV’ye Genel Yayın Müdürü yapıldı.
Sonra yine hep “CHP’li gazeteci” kimliğiyle iş buldu.
Hiç işsiz güçsüz bırakılmadı.
Şimdi CHP’li bir siyasetçiyle tartışmaya giriyor ve onun “Sen sahibine karşı görevini yaptın?” suçlamasıyla karşılaşıyor.
Sonra da kızıp, “Sen de sahibine karşı görevini yapıyor musun Cemal Canpolat?” diye üste çıkmaya çalışıyor.
Bunu yaparken bilinçaltı devreye giriyor ve adeta “Ben sahibime karşı görevimi yaptıysam sen de yaptın” demeye getiriyor.
Sonra da yaptığı hatayı fark edip, “Terbiyesizlik yapıyorsun. Benim sahibim olacak kişi anasının karnından doğmadı. Terbiyesiz herif. Utanmaz” diye celalleniyor.
*
Eskilerin, “Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner” dedikleri tam da bu olsa gerek…
Şaban Sevinç, CHP’den RTÜK üyesi olmayı kabul ettiği 2005 yılından bu yana, bağımsızlığını kaybetti…
O artık “bağımlı!”
Yaklaşık 19 yıldır hayatını o parti sayesinde kazanıyor.
Sözüm ona “muhalif gazeteci” ama gerçek muhaliflerin başına gelenler onun başına asla gelmiyor!
Çünkü hep ama hep korunuyor.
CHP’den Şaban Sevinç’i çıkarırsanız pek bir şey değişmez ama Şaban Sevinç’ten CHP’yi çıkarırsanız geriye hiçbir şey kalmaz…
İşte; bu yüzden bir gazeteci asla “bağımlı” olmamalıdır.
Olursa, tıpkı Cemal Canpolat’ın yaptığı gibi biri çıkar, bu acı gerçeği “Dannn” diye başınıza geçirir.
*
Bir insana edilebilecek en büyük hakaret, başlıktaki sorudur:
“Sahibin kim senin?”
Bir gazeteci, bu soruya muhatap olmamak için hayatı boyunca “sahipsiz” yani “bağımsız” olmayı sürdürmelidir.
Gerekirse aç kalmalı, Sedat Simavi’nin dediği gibi “Kalemini kırmalı…”
Ama asla “satmamalıdır!”
*
Anladın mı Şaban kardeş?