14 Tem 2009 14:27 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:48

"SİT-COM GAZETECİLİĞİ AYŞE ARMAN'I GURURLA SUNAR!.." ELİF ÇAKIR AYŞE ARMAN'IN YAZI DİZİSİNİ NASIL YERDEN YERE VURDU?

Komplocusun Ayşe.Bir hafta önce soyunup "nasıl seksî, kırklı yaşlarda dahi arzulanan bir kadın" olduğunu gösterip sonrasında da bu kadar garabet giyinerek örtülülere haksızlık yaptın.


Sit-com gazeteciliği Ayşe Arman'ı gururla sunar

Tam da "Başörtülü kızlarla kim evlenecek" tartışmalarının alevlendiği bir dönemde nasıl bir komplonun içindeyiz diye düşünmeye başladım.

Önce soyun sonra örtün.

Ayşe, gazetesinin "Aç Kapa Artema"sı olmuş bunu öğrendik.

Ey empati yoksunları: hele bir kapanın, örtülü olmanın zorluklarını bir yaşayın, bakalım koca aşkına, baba sevdasına çekilecek şey midir örtünmek.

Bir Allah'ın kulu da çıkıp doğru düzgün tesettüre uygun kıyafetler yapmaz.

Sonra da çıkıp birileri "örtünmek kadını çirkinleştiriyor", "bir kadın nasıl örtünmeyi ister, bunu olsa olsa kocalarından dolayı istiyorlardır" diyerek güya örtülü kadınlara üzülürlerken onların gerçekten inançları için örtündüklerini yok sayarak "nanik" yapıyorlar.

Bana bakmayın, karşımda böylesi tipleri gördüğüm zaman onlar "ayyy" demeden "bööö" yaparak püskürtüyorum...

Dolayısıyla azizim örtünmek her babayiğidin kârı değil.

Dün "Ayşe tesettürde" sit-com'unda yıllardır şu örtülülerin onca ikna odalarına rağmen bir türlü YÖK'ü neden anlamadıklarını da öğrenmiş olduk: Duymuyor yahu bunlar!!!.

Başlarındaki örtü, saçlarını terletiyor, başlarını oraya buraya çeviremiyorlar, hepsinden önemlisi ses yalıtımlı örtü kullanıyormuş bu muzurlar.

O yüzden iflah olmaz laikler avazları çıktığı kadar 'laik düzene aykırı bir yaşam" diye bağırdıkları halde bunların laftan anlamaması meğer bu sebeptenmiş!

Haydi, Ayşe marş marş, kulaklara ses geçirecek örtüyü bul da memlekete bir katkın olsun.

Millet zaten derin dekolte Ayşe'mizi sanki hiç bilmiyorlarmış gibi "Ayşe soyundu" diye ortalığa feveran ettiler... İşte özgürlüğün simgesi, işte modernizm budur diye kendi gazetesinin dört köşe yazarları kendi aralarında köşe kapmaca oynadılar.

Bir aklı başında Hıncal Uluç çıktı sağolsun...

Bilmediğiniz bir yeri mi var ki ne şaşırıyorsunuz minvalinde şeyler söyledi.

Bir de Murat Sabuncu "Kadının soyunma özgürlüğü olur ama örtünme özgürlüğü olmaz" diyerek tartışmayı doğru bir zemine taşıdı.

Ayşe'nin maceraları serisinde bu hafta"Ayşe örtünüyor" konusu işleniyor.


Sevgili Ayşe...

Sıcak mıcak demeyip örtünmüşsün!

Fakat heyhat...

Meğer bütün numaran jölelerinde, saçlarına çektirdiğin fönlerinde ve makyajındaymış.

Harbi makyaj güzeliymişsin sen.

Hayallerimi yıktın, beni hüsrana uğrattın, bu mu şimdi dedirttin.

Ve Ayşe...

Örtününce acayip zevksiz klasik bir "Tekbir giyim kadını" olmuşsun. (Cumartesi günü fotoğrafına bakarak yaptığım tahmindi.)

Beğenmedim seni.

"Lütfen sen örtünme Ayşe" sözleri döküldü ağzımdan.

Akıl hocan kimse, o da iyi "koç"luk yapamamış.

"Giyinmek güzeldir" bilboardlarından bundan daha iyi intikam alınamazdı. "Örtü kadını çirkinleştirir"in resmi oldun.

Komplocusun Ayşe.

Bir hafta önce soyunup "nasıl seksî, kırklı yaşlarda dahi arzulanan bir kadın" olduğunu gösterip sonrasında da bu kadar garabet giyinerek örtülülere haksızlık yaptın.

Hayır. Hayır. Sana hem örtün hem de seksî görün filan demiyorum.

Şimdi bütün bu sözlerden bunu anlarsın.

Bak bizim dindar erkeklerin canını da sıktın. (Zaman'da "Kurşunkalem"i yazan arkadaşımız 'kayınpederinin dahi tanımadığı Ayşe'yi" tanıyarak, her halinle güzelsin türküsü söylemiş ama o istisna.)

Kimse seni alıp "hidayete" filan erdirmek istemeyecek.

"Allah'ım, Ayşe kulunu alıp ismiyle müsemma hale getirdik, bunun sevabı daha katmerli olur" diye "kârlı alışveriş" hesapları yapmayacak.

Madalyonun öteki yüzüne gelelim.

Ayşe'nin yaptığı "geçici örtünmek" olamaz mı?

Elbette olabilir güzel de olur.

Samimi olmak ve toplumsal sorunlara çözüm üretmek amacıyla "anlık ölçümler" yapılabilir.

Nitekim Psikolog Adem Güneş'in verdiği bilgilere göre Amerika ve Avrupa ülkelerinde sosyoloji öğrencileri, daha sağlıklı sosyolojik tahliller ortaya koyabilmek amacıyla bu tür çalışmalar yapıyorlar.

Ancak bu daha çok "çözüm noktasında ben hangi katkıyı sağlarım" düşüncesiyle yapılmış çözüm odaklı araştırmalar.
Bu çalışmalara pozitif niyetlerle başlanmış, mutlak surette negatif sonuçlar ortaya çıkartmak maksatlı değil.

Ve bazı meseleler vardır ki bu konularda " anlık empati", "anlık ölçüm" yapamazsanız, yaparsanız sonuç mutlak surette kaosa çıkar. Örneğin görme engellileri anlamaya kalkışamazsınız. Gözlerinizi "anlık kapatırsanız" hayatın bir kaos olduğunu söylersiniz.

Anlık empatiden çıkan sonuç genellikle hayatın çekilmez olduğudur.

Oysa görme engelliler yaşamını dokunarak, hayatını ilmek ilmek dokuyarak, içselleştirerek inşa ederler.

Ve o hayata alışırlar. Siz onların görme engelli olduğunu söylemezseniz çoğu kez farkında dahi olmazlar.

Bir kadın inançlarından dolayı örtünmüşse kendisine bir hayat inşa eder, sokağa çıktığı zaman başında örtü var mı yok mu bunu hesaplamaz, o hayatını böyle kurmuştur.

Taa ki karşıdan bir reaksiyon görünceye kadar...

Ve bu ülke maalesef örtülü insanlarına, Kürtlerine, Alevilerine her gün parmak sallayarak "ötekileştirme" reaksiyonları gösteriyor.

Dolayısıyla bazen empati kuracağım derken "ortalık karıştıran" olursunuz.

Daha doğru bir deyimle "fitne" çıkartırsınız?

Bu açıdan bakıldığında Ayşe "empati" kurmak yerine "ortalık karıştırmak" için düşmüş yollara.

Bu macerasında Ayşe'nin aklı tatil meselelerine ermiş sadece.

Senin eğlence konuların değil bunlar Ayşe.


Elif Çakır /Taraf