02 Haz 2012 16:05
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:43
''ŞİŞKİN EGONUN ÜSLUBUNDAN KURTUL Kİ,CİDDİYE ALABİLELİM SENİ!'' AHMET ALTAN'A ŞOK ÇIKIŞ!
Star yazarı Ahmet Kekeç Taraf Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan'a isim vermeden çattı.
Kovulmadım
Bir yakınımın rahatsızlığı nedeniyle, bütün bir geceyi hastane koridorlarında ayakta ve uykusuz geçirdim. Kaç günün yorgunluğu da eklenince, fizik olarak bittim ve yazı yazacak mecali bulamadım.
Bir ara Murat Kelkitlioğlu’nu arayıp, “Bugün beni boş geç” demeyi düşündüm ama elin ağzı torba değildi ki... Bu defa “Bak, Ali Akel’i savunan bir yazı yazdı, hemen kovuldu” diyeceklerdi.
Kronik düşmanlarım sevinmesin.
Kovulmadım...
Bu gazeteden yalnızca gazetesine saygısı olmayanlar kovulur.
Bunları da toplasan, bir kişi eder... Daha doğrusu etmez.
Neden bu kadar ağır konuştuğumu bilmiyorum.
Hayatını hangi ilke, hangi ahlak, hangi centilmenlik, hangi şık tavır, hangi onur üzerine kurduğunu bilmediğimiz birilerinden “ilke ve ahlak” dersi alıyoruz da...
Belki ondandır...
Postmodern darbe sürecinin sıkı düzeninde ağzını açmamış, şelek şelek gazeteci kovulurken hiç istifini bozmamış, gazetesinin attığı “andıç” manşetini pişkin bir tebessüme izlemiş ve varlığından ancak kıytırık Galatasaray yazılarıyla haberdar olduğumuz birileri de, kalkmış, “yandaş gazeteci” edebiyatı yapıyor.
Başbakan’ın “tasma” demecine kızıyorsan, kendi meslektaşlarına “ak tasmalılar” diye hakaret eden Can Dündar’a da kızacaksın. Hiç değilse, boynundaki “militarist tasmayı” çıkarıp öyle konuşacaksın...
Bir kısım medyanın üslubundan yakınıyorsan, her ağzını açışta “sefil, zavallı, kof kabadayı, zorda olan sensin aslanım” diyen şişkin egonun üslubundan da yakınacaksın.
Uludere’yi dert ediniyorsan, Uludere’de ölenlerin diliyle alay eden sütun komşunu da dert edineceksin.
Ki, ciddiye alabilelim seni...
İtimat edebilelim.
Sözünün değerini gözetip “Adam haklı beyler” diyebilelim.
Bu durumda bir şey diyemiyoruz. Sadece gülüyoruz.
Hülasası şu:
Bir yere gitmiyorum.
Pazartesi’nden itibaren ensenizdeyim.
Ahmet Kekeç/Star
Bir yakınımın rahatsızlığı nedeniyle, bütün bir geceyi hastane koridorlarında ayakta ve uykusuz geçirdim. Kaç günün yorgunluğu da eklenince, fizik olarak bittim ve yazı yazacak mecali bulamadım.
Bir ara Murat Kelkitlioğlu’nu arayıp, “Bugün beni boş geç” demeyi düşündüm ama elin ağzı torba değildi ki... Bu defa “Bak, Ali Akel’i savunan bir yazı yazdı, hemen kovuldu” diyeceklerdi.
Kronik düşmanlarım sevinmesin.
Kovulmadım...
Bu gazeteden yalnızca gazetesine saygısı olmayanlar kovulur.
Bunları da toplasan, bir kişi eder... Daha doğrusu etmez.
Neden bu kadar ağır konuştuğumu bilmiyorum.
Hayatını hangi ilke, hangi ahlak, hangi centilmenlik, hangi şık tavır, hangi onur üzerine kurduğunu bilmediğimiz birilerinden “ilke ve ahlak” dersi alıyoruz da...
Belki ondandır...
Postmodern darbe sürecinin sıkı düzeninde ağzını açmamış, şelek şelek gazeteci kovulurken hiç istifini bozmamış, gazetesinin attığı “andıç” manşetini pişkin bir tebessüme izlemiş ve varlığından ancak kıytırık Galatasaray yazılarıyla haberdar olduğumuz birileri de, kalkmış, “yandaş gazeteci” edebiyatı yapıyor.
Başbakan’ın “tasma” demecine kızıyorsan, kendi meslektaşlarına “ak tasmalılar” diye hakaret eden Can Dündar’a da kızacaksın. Hiç değilse, boynundaki “militarist tasmayı” çıkarıp öyle konuşacaksın...
Bir kısım medyanın üslubundan yakınıyorsan, her ağzını açışta “sefil, zavallı, kof kabadayı, zorda olan sensin aslanım” diyen şişkin egonun üslubundan da yakınacaksın.
Uludere’yi dert ediniyorsan, Uludere’de ölenlerin diliyle alay eden sütun komşunu da dert edineceksin.
Ki, ciddiye alabilelim seni...
İtimat edebilelim.
Sözünün değerini gözetip “Adam haklı beyler” diyebilelim.
Bu durumda bir şey diyemiyoruz. Sadece gülüyoruz.
Hülasası şu:
Bir yere gitmiyorum.
Pazartesi’nden itibaren ensenizdeyim.
Ahmet Kekeç/Star