20 Ağu 2010 09:32
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:33
SIRRI SÜREYYA ÖNDER'DEN RASİM OZAN KÜTAHYALI'YA ÇOK SERT YANIT!
Sırrı Süreyya Önder, referandumda 'evet' diyeceğini öne süren Rasim Ozan Kütahyalı'ya verdi veriştirdi!
‘Bertaraf olma’ pahasına neden Araf’tayım?
SIRRI Süreyya Önder,12 Eylül askeri darbesini inceden inceye ‘ti’ye alan Beynelmilel filminin yönetmeni.
Bu topraklara ait yaratıcı mizahın son yıllarda yükselen ‘en harbi’ sesi.
Sıkı sosyalist.
Adıyamanlı, Kürt.
Hapse de girmiş, zulme ve ihanete de uğramış.
Fakat ne içinden çıktığı sol cemaatlere ‘eyvallahı’ var ne de bugün zaman zaman birlikte özgürlük mücadelesi verdiği liberaller ve sağ cemaatlere...
* * *
Taraf yazarı Rasim Ozan Kütahyalı köşesinde Önder’in referandumda ‘evet’ diyeceğini yazmış.
Biraz Önder’in özgürlükçü duruşuna, biraz da geçmiş sohbetlerine güvenerek tahmin yapmış. Hatası bunu ‘kesin’ bir dille yazması.
Bunun üzerine Önder hayli sert bir açıklama yapmış.
Açıklamayı okuyunca bir yandan referandum sürecinde Türkiye’nin ne hale geldiğini-getirildiğini düşündüm, diğer yandan referandumun sadece siyasetçileri kırk yıllık arkadaşları, evli çiftleri de böldüğünü hüzünle gördüm.
* * *
Çift taraflı mahalle baskısı had safhada.
Bir yandan Başbakan çıkıp akıl almaz bir üslupla ‘boy-soy, bitaraf-bertaraf’ tartışması başlatabiliyor, diğer tarafta muhalif mahalle Sezen Aksu ve Mustafa
Erdoğan gibi sanatçılar ‘evet’ diyeceklerini açıkladıkları için etmedik hakaret ve küfür bırakmıyorlar...
Bir saniye arkadaşlar n’oluyoruz?
Bu 12 Eylül’ün bir de 13 Eylül’ü var.
Aslına bakarsanız alabildiğine yetersiz, Anayasa Mahkemesi’nin tıraşından geçmiş mahcup bir reform paketini oyluyoruz.
Ucunda ‘ölüm-kalım’ yok.
Ortak yaşama alanlarını bu kadar dinamitlerseniz ne uğruna ölüm kalım savaşı vermenize değecek demokratik bir ülke ne de özgürlük mücadelesi kalacak elinizde...
* * *
Burada en büyük sorumluluk iktidar koltuğunda oturanlara düşüyor.
Hükümet iktidar koltuğunda oturmanın sorumluluğunu kaybettikçe, normal şartlar altında duruşu ve inandıklarıyla ‘evet’ demeyi düşünenleri bile kaybedecek.
Muhalif mahallenin baskısıyla ‘evet’ demek istediği halde sesini kısanlar ise vicdanlarıyla baş başa kaldıklarında yine ‘evet’ diyecek.
İster EVETÇİ olun isterse HAYIRCI...
Sırrı Süreyya Önder’in bir gün önce telefonda kahkahalarla sohbet ettiği arkadaşı Rasim Ozan Kütahyalı’ya verdiği hayli sert açıklamayı okuyun.
Çift taraflı estirilen anti-demokratik rüzgâr kime ne kazandırıyor siz karar verin...
‘EVET’ DEMEYECEĞİM!
Rasim Ozan Kütahyalı, benim referandum oylamasında ‘kesin evet’ diyeceğim şeklinde, haddini ve cüretini aşan bir paragraf yazmış.
Bir kere, ben bu referandumun tasarlanış ve sunuluşuna esastan itiraz ediyorum.
Yedi yıllık AKP iktidarında halkın karşısına bir ‘anayasa değişikliği’ imkânıyla ilk defa çıkılıp da ülkenin temel meselelerinin hepsine teğet geçilmesini ve ‘halktan bir kez daha icazet alma’ görüntüsü yaratılan bu evet/hayır ikilemi mantığını reddediyorum.
Siyasi Partiler ve Seçim Kanunu’nu değiştirmeyen, dokunulmazlık konusunda verdiği sözleri unutan, gerek kendi parti işleyişinde gerekse ülke içi sorunların halledilişinde hiçbir şekilde ‘demokratik mekanizmaları’ işletmeyen iktidar partisi, bir yanıyla açılımdan bahsederken, diğer yandan en son Hrant Dink’in katline yaptığı açıklamada olduğu gibi, milliyetçi ve kabul edilemez argümanları elden bırakmamaktadır.
AKP’nin en yetkili temsilcileri, verilecek ‘evet’ oylarının %99’unu kendilerine verilmiş oylar olarak mütalaa etmektedir. Yöntemsel olarak bu platforma çekilen, egemenler arasındaki bir dalaşmaya ‘evet’ oyu vererek taraf olmam mümkün değildir.
Türkiye’nin emekçileri ve yoksullarının temel sorunları bu anayasa paketi içinde yoktur. Ayrıca, hükümetin bu referandum sonrasında temel insan haklarını genişletmeye yönelik bir çaba içinde olacağına dair bir emare de yoktur.
Yoksullukla beraber Kürt sorununda AKP’nin bütün bir halkı tanımayan, onları ancak ‘AKP’lileşirse’ dikkate alacağını ima eden bir politika takip ettiği de herkesin malumudur...
Halkın göstermelik iradesini bile yok sayarak, Anayasa Mahkemesi tarafından dizayn edilen bu referandum paketine katılarak meşruluk kazandırmam söz konusu olamaz...
Eyüp CAN / HÜRRİYET
SIRRI Süreyya Önder,12 Eylül askeri darbesini inceden inceye ‘ti’ye alan Beynelmilel filminin yönetmeni.
Bu topraklara ait yaratıcı mizahın son yıllarda yükselen ‘en harbi’ sesi.
Sıkı sosyalist.
Adıyamanlı, Kürt.
Hapse de girmiş, zulme ve ihanete de uğramış.
Fakat ne içinden çıktığı sol cemaatlere ‘eyvallahı’ var ne de bugün zaman zaman birlikte özgürlük mücadelesi verdiği liberaller ve sağ cemaatlere...
* * *
Taraf yazarı Rasim Ozan Kütahyalı köşesinde Önder’in referandumda ‘evet’ diyeceğini yazmış.
Biraz Önder’in özgürlükçü duruşuna, biraz da geçmiş sohbetlerine güvenerek tahmin yapmış. Hatası bunu ‘kesin’ bir dille yazması.
Bunun üzerine Önder hayli sert bir açıklama yapmış.
Açıklamayı okuyunca bir yandan referandum sürecinde Türkiye’nin ne hale geldiğini-getirildiğini düşündüm, diğer yandan referandumun sadece siyasetçileri kırk yıllık arkadaşları, evli çiftleri de böldüğünü hüzünle gördüm.
* * *
Çift taraflı mahalle baskısı had safhada.
Bir yandan Başbakan çıkıp akıl almaz bir üslupla ‘boy-soy, bitaraf-bertaraf’ tartışması başlatabiliyor, diğer tarafta muhalif mahalle Sezen Aksu ve Mustafa
Erdoğan gibi sanatçılar ‘evet’ diyeceklerini açıkladıkları için etmedik hakaret ve küfür bırakmıyorlar...
Bir saniye arkadaşlar n’oluyoruz?
Bu 12 Eylül’ün bir de 13 Eylül’ü var.
Aslına bakarsanız alabildiğine yetersiz, Anayasa Mahkemesi’nin tıraşından geçmiş mahcup bir reform paketini oyluyoruz.
Ucunda ‘ölüm-kalım’ yok.
Ortak yaşama alanlarını bu kadar dinamitlerseniz ne uğruna ölüm kalım savaşı vermenize değecek demokratik bir ülke ne de özgürlük mücadelesi kalacak elinizde...
* * *
Burada en büyük sorumluluk iktidar koltuğunda oturanlara düşüyor.
Hükümet iktidar koltuğunda oturmanın sorumluluğunu kaybettikçe, normal şartlar altında duruşu ve inandıklarıyla ‘evet’ demeyi düşünenleri bile kaybedecek.
Muhalif mahallenin baskısıyla ‘evet’ demek istediği halde sesini kısanlar ise vicdanlarıyla baş başa kaldıklarında yine ‘evet’ diyecek.
İster EVETÇİ olun isterse HAYIRCI...
Sırrı Süreyya Önder’in bir gün önce telefonda kahkahalarla sohbet ettiği arkadaşı Rasim Ozan Kütahyalı’ya verdiği hayli sert açıklamayı okuyun.
Çift taraflı estirilen anti-demokratik rüzgâr kime ne kazandırıyor siz karar verin...
‘EVET’ DEMEYECEĞİM!
Rasim Ozan Kütahyalı, benim referandum oylamasında ‘kesin evet’ diyeceğim şeklinde, haddini ve cüretini aşan bir paragraf yazmış.
Bir kere, ben bu referandumun tasarlanış ve sunuluşuna esastan itiraz ediyorum.
Yedi yıllık AKP iktidarında halkın karşısına bir ‘anayasa değişikliği’ imkânıyla ilk defa çıkılıp da ülkenin temel meselelerinin hepsine teğet geçilmesini ve ‘halktan bir kez daha icazet alma’ görüntüsü yaratılan bu evet/hayır ikilemi mantığını reddediyorum.
Siyasi Partiler ve Seçim Kanunu’nu değiştirmeyen, dokunulmazlık konusunda verdiği sözleri unutan, gerek kendi parti işleyişinde gerekse ülke içi sorunların halledilişinde hiçbir şekilde ‘demokratik mekanizmaları’ işletmeyen iktidar partisi, bir yanıyla açılımdan bahsederken, diğer yandan en son Hrant Dink’in katline yaptığı açıklamada olduğu gibi, milliyetçi ve kabul edilemez argümanları elden bırakmamaktadır.
AKP’nin en yetkili temsilcileri, verilecek ‘evet’ oylarının %99’unu kendilerine verilmiş oylar olarak mütalaa etmektedir. Yöntemsel olarak bu platforma çekilen, egemenler arasındaki bir dalaşmaya ‘evet’ oyu vererek taraf olmam mümkün değildir.
Türkiye’nin emekçileri ve yoksullarının temel sorunları bu anayasa paketi içinde yoktur. Ayrıca, hükümetin bu referandum sonrasında temel insan haklarını genişletmeye yönelik bir çaba içinde olacağına dair bir emare de yoktur.
Yoksullukla beraber Kürt sorununda AKP’nin bütün bir halkı tanımayan, onları ancak ‘AKP’lileşirse’ dikkate alacağını ima eden bir politika takip ettiği de herkesin malumudur...
Halkın göstermelik iradesini bile yok sayarak, Anayasa Mahkemesi tarafından dizayn edilen bu referandum paketine katılarak meşruluk kazandırmam söz konusu olamaz...
Eyüp CAN / HÜRRİYET