Sırrı Süreyya Önder Berkin Elvan için yazdı:Eyy dünyanın bütün zalimleri!
HDP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı ve İstanbul milletvekili Sırrı Süreyya Önder, 269 gün komada kaldıktan sonra hayatını kaybeden Berkin Elvan için yazı kaleme aldı.
İşte Önderi’in Hürriyet’te yayımlanan yazısı:
Fidanlarımızı ebedi istirahatgâhına, toprağa değil, gökyüzüne
gömüyoruz. Onlar hala bizim dünyamıza ait ve bu rezil düzen alaşağı
edilinceye kadar da bizimle kalacak.
İnsanın “Bu kadarından emin misiniz?” diye söylendiği bir an
vardır. Acının gözüne bakıp tepeden tırnağa acıdan ve üzüntüden
ibaret kalma anı. İçinizde berceste mısralar resmi geçit yapmaya
başlar.
“Kumru, başına geleceği duysaydı,
tabut, içine gireni bilseydi,
hayvanlarda bir parça akıl olsaydı;
kumru selviden ayrılır ağlardı,
tabut omuzda giderken ağlardı”
Biz acıya kesilirken, “Eminiz elbet!” diye homurdanıyor
muktedirler. Hem de utancın zerresi yok seslerinde. Gizli saklı
konuşmuyorlar. Geldikleri yere kolay gelmemişler! Talan
musluklarının başına geçinceye kadar neler çekmişler! Gençmiş,
çocukmuş kıymeti yok gözlerinde; muhalifse eğer, suç kesin, hesabı
da ölümlerden bir ölümdür.
Oysa bu toprakların kanla yıkanmasına karşı da “hesab”ı yalnızca
zulüm ve bankayla anımsayanlara karşı da tek şansı var; bir çocuk
öfkesiyle diklenebilenler!
Siz sanırsınız ki ölenden hüküm kalkar!
Ne gezer! Elinde bir somun ekmek, yüreğinde kuş gibi çırpınan aşkla
evine koşarken vurup düşürdükleri çocuğun yalnız dirisini değil
ölüsünü de düşman bellemişler. Hâlâ öfke kusuyorlar, “iki gözden
dört ölüm bakıyorlar..”
“padişah bakardı ününe,
tacına, tahtına, tolgasına, kemerine,
gece demez gündüz demez ağlardı.”
Ne gezer! Padişah, Berkin’in cenazesi için sokaklara çıkan,
caddeleri, meydanları dolduran on binleri, o dört elle sarıldığı
tacına tahtına, tolgasına kemerine göz dikmiş zannediyor. Saçma
sapan hezeyanlarına kayıtsız şartsız inanmayan hain! Biat etmeyen
namussuz! Çoluk çocuğu hedef alıp tetiği çeken, kahraman!
“Zaloğlu bu zülmü görseydi,
ecel bu çığlığı duysaydı,
cellâdın yüreği olsaydı;
Zaloğlu savaşa, yiğitliğe ağlardı,
ecel bakardı kendine ağlardı,
cellât, yüreği taş olsa, ağlardı.”
Acıdan, üzüntüden sıyrılmaya mahkûm ediyorlar bizi. Öfke acının
kardeşidir. Sokakları meydanları şimdi öfkeyle dolduruyoruz.
Fidanlarımızı ebedi istirahatgâhına, toprağa değil, gökyüzüne
gömüyoruz. Onlar hala bizim dünyamıza ait ve bu rezil düzen alaşağı
edilinceye kadar da bizimle kalacak.
Eyy dünyanın bütün zalimleri! Biliniz ki Roboski’den,
Eskişehir’den, Hatay’dan ta Okmeydanı’na bu ülkenin üstünde duran
gökkuşağı, yalnızca insan kalanlarımızın inandığı bir geleceği
temsil etmektedir. Üstümüze gaz ve kurşun olarak yağan bu katil
yağmurlar, elbet geçecektir; o gün geldiğinde yağmuru yağdıranlar
değil, yalnızca gökkuşağında renk olanlar tarihe geçecektir.