SIRRI SÜREYYA ÖNDER: BARIŞIN FİLMİNİ ÇEKERSEM ÖCALAN KENDİNİ OYNAMALI!
BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Hürriyet'in bayram sohbetlerinin son konuğu oldu..
Hürriyet’ten Okan Konuralp’e konuşan Sırrı Süreyya Önder çözüm
süreci ve yerel seçimler hakkında yine dikkat çeken açıklamalar
yaptı..
İşte o röportajın bir kısmı;
Bayram sohbetlerinin ’siyasete bulaşmama’ kriterine uymaya
çalışarak sorayım: İmralı’daki masada kimler var?
Belki tarihte ilk defa Kürtler ve devlet masada tek başına
oturuyor. Bazı sıkıntılar içermekle birlikte, önemli bir avantaj.
Ancak masada üçüncü bir taraf olarak her iki taraf için muazzam
rezervler içeren ülkenin ortak tarihi de var, devletin sabıkası bir
hayli fazla. Ünlü yönetmen Ken Loach’a bir göndermeyle, o tarihi
yok sayarak, o hafızadan kopartılacak yürünebilecek bir süreç
değil. Ancak süreç o tarihin esaretine bırakılamayacak kadar da
önemli, acil. Yani barış, elimizi uzatsak tutabileceğimiz kadar
yakın. Eğer günlük dar siyasi hesaplara kurban edilmezse, bunun
gerçekleşmesinin önünde hiç bir engel yok. Bu heyetler, dışarıda
olup biten hiçbir şeyi bu masaya taşımadan, bir ortak gelecek
tasavvuruyla otururlarsa masaya, işte barış tutacağımız kadar
yakın.
ÖCALAN ZAMAN KAYBINA ÖFKELENİYOR
Peki masanın aktörlerinden biri olarak Abdullah Öcalan’ın
sizdeki görüntüsü nedir?
Öcalan ile ilgili değerlendirmem başta büyük bir şaşırma duygusunu
içeriyor. Çünkü 15 yıldır önüne bin türlü psikolojik ve fiziksel
bariyerler örülmeye çalışılan bir insan. Bu şartlar altında
bölgeyi, ülkeyi, insanı ve dünyayı anlamlandırma çabası,
şaşkınlığımın temel sebebi. Ülkedeki en küçük siyasal gelişmeden,
mikro düzeydeki yerel bir gelişmeye üstelik bunu bölgeye
hapsetmeden, yani Aydın’ın bir köyündeki incir rekoltesinden,
Ergene Çayı’na oradan çıkıyorsun, Suriye’nin köylerinden, İran’ın
aşiretlerine varana değin muazzam bir izleme, anlama, önermede
bulunma kapasitesi var. Bir mahkum için bunun ne kadar zor ve
zahmetli olduğunu, kendi deneyimlerinden bildiğim için şaşırıyorum.
Öte yandan, bu şartlarda yaşayan birinin daha öfkeli olması
beklenir normal şartlarda. Bu öfkeden hiç eser olmadığı ve ortak
bir geleceğin nasıl daha iyi inşa edilebileceğini düşünmesi,
enerjisini buraya vermesi de ikinci kez şaşırtan bir şey. Şunu da
eklemek gerekiyor; eşine az rastlanır bir "kavramsallaştırma"
kapasitesi. Öfkelendiği tek şey gördüm; zaman kaybı. Zamanın geri
döndürülemez bir şey olduğu vurgusuyla akıp giden ya da kuru
tartışmalarla, kuruntularla geçirilen her güne öfkesi var. Onun
dışında ne bir isme, ne bir şahsiyete karşı. Son olarak, sürecin
filmini çekmek isterim ama şimdi değil. Öcalan’ı da inşallah
kendisi oynar.
Başbakan Erdoğan’ın sizdeki görüntüsü...
Başbakanı o kadar yakından tanımıyorum. Vekil seçilmeden önce
ayaküstü bir iki kez, bir de vekil seçildikten sonra ayaküstü
görüşmelerimiz var. Tabii ki izliyorum. Sürece ilişkin yaklaşımını
çözmeye çalışıyorum. Başbakan bence gerçeklikle bağlarını
duygularının denetimine vermeye çok hazır bir ruh yapısına sahip.
Bunun nadiren ülkeye hayrı dokunuyor, bazen de bir sürü gelişmenin
önüne engel teşkil ediyor. O anlamda kendisini tarif ediş biçimini
baz alarak söyleyeyim; bu tür dar ve günlük siyasi kaygıların
üzerine çıkabileceğine dair yürek ferahlatan bir yaklaşımı pek
olmadı.
Süreç herkesi mutlu kılan bir şekilde sonuçlanırsa, Erdoğan
nasıl anılacak?
Öyle olursa buna ad bulma, tanım yapma çabasına girmeye bile gerek
yok. Eğer bu süreç onurlu, eşit, adil, kalıcı ve herkes için böyle
olma vasfıyla sonuçlanırsa bütün insanların kalbinde bu süreçte
emeği olan insanlar olarak mümtaz bir yer edinecek.
İSKENDER GEÇEMEDİ
Kandil’e de sıklıkla giden bir isimsiniz. Kandil sadece
Kandil mi?
Kandil’i en iyi Osman Pamukoğlu tarif etmişti. Onun tarifinden daha
etkili bir tarif görmedim işin fiziksel yönüne dair. Bol seyircili
bir programa konuk olan Pamukoğlu’na agresif bir teyze ’Bu ordunun
gücü yetmiyor mu, bir dağı yerle bir etmeye’ diye soruyor.
Pamukoğlu büyük bir hüzünle o kadına dönüp, ’Hanımefendi siz orayı
hiç gördünüz mü?’ deyince ’Yok’ yanıtını alıyor ve ’Şöyle tarif
edeyim size, Kandil’i ütülemek kabil olsaydı üç tane Türkiye kadar
yer çıkardı’ diyor. Kandil bir dağ silsilesi ve yaklaşık
Güneydoğu’nun tümü kadar bir bölgeyi tanımlıyor. İskender geçememiş
oradan. Oraya sefer oluyor ama zafer olmuyor. Iraklılar İranlıları
Kandil’de durdurmuşlar. Yani Kürtlerin çağrışım hafızasında, altına
girebilecekleri en kutsal örtü. Bir sohbette KCK komutanlarından
biri, ’Kandil’e gelin, bombadan ölmezseniz hiçbir şeyden ölmüyor
burada insan’ dedi.
İstanbul-İmralı 4-5 sigara molası
KOSTERİN avukat alerjisi varmış (gülerek), doktora göstermişler,
avukat binince rahatsızlanıyormuş. Donanımlı bir koster. Hız, mil,
bunlarla dolu konuşmalar oluyor. Gidişte ve dönüşte çay, kahve
ikram ediyorlar. Yine Başbakan duymasın ama kosterin dışında da
olsa sigara içiyorum, yani İstanbul ile İmralı arası yaklaşık 4-5
sigara molası sürüyor. Yılmaz Güney’in adada bir hücre evi olduğunu
biliyordum. Evin, adanın bulunduğumuz yerden gözükmeyen bir yerinde
olduğunu söylediler. Yoksa Yılmaz’ın yaşadığı yeri görmek isterdim.
İnşallah ileride ada bir barış müzesi olur, gider ziyaret ederiz.
Şimdilik imkansız gibi duruyor.
Topbaş, Sarıgül ve Gürsel Tekin
BİRİSİ kent halkını yok saymış, rantın tek belirleyici olduğu bir
düzen kurmuş. Mevcut belediye başkanından (Kadir Topbaş)
bahsediyorum. Bunu Başbakan’a AK Partili gençlerin söylediğini
biliyorum. Birisi bu, buna alternatif diye çıkarılan 2 kişinin de
belediyecilik geçmişi var. Gezi olaylarının çıkış sebebi ne varsa
hepsini şu ya da bu ölçekte yapmışlar. Yarın Allah korusun bu kente
belediye başkanı olurlarsa Gezi’nin benzeri itirazların hedefi
durumuna düşecekler. Gezi Parkı’na müfettiş edasıyla gelen bir aday
adayı ötekine diyor ki "Sen neden gelmedin? Niye Başbakan’a ya da
Topbaş’a karşı sarf edilmiş bir tek cümlen yok?" öteki de cevap
veriyor kendinden 3’üncü tekil şahıs olarak bahsederek
"Düzenlemediğim mitinge gelmem! Onu bunu eleştirirsem yüzde 15’ten
fazla oy alamam!" Özgüven sıkıntısı çeken bazı solcular da bize
diyorlar ki "Bunların alacağı oyu bölmeyin!" Gezi ruhundan bir şey
anlamak, forumlarda ortaya çıkan kolektif aklın belirleyeceği ve
manifestosunu oluşturacağı bir ortak aday etrafında birleşmekle
mümkündür.
RÖPORTAJIN TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN