SINIR DIŞINA ÇEKİLME PLANINI ÖCALAN DEĞİL, KANDİL YAPACAK!
Radikal yazarı Cengiz Çandar, PKK'nın yöneticilerinden Duran Kalkan'ın son mesajını ve örgüt içindeki dengeleri değerlendirdi. Bakın ne analizde bulundu..
Cengiz Çandar, Duran Kalkan’ın sınır dışına çekilmeyi düşünmedikleri ile ilgili açıklamasını köşesine taşıdı. Onun üzerinden çözüm sürecindeki son dengeleri değerlendirdi. Öcalan silahlı mücadele döneminin kapandığını söylemesinin PKK’nın çekileceği anlamına gelmediğini söyleyen Çandar, çekilmenin planına dair önemli noktaları vurguladı..
İnce işler, kalın taktikler...
PKK’nın kurucu liderlerinden Duran Kalkan’ın 13 Nisan’da Sterk TV’deki ‘gerilla’nın sınır dışına çekilmeye niyeti olmadığına ilişkin son açıklamasının üzerinde durulmalıdır. Çünkü Başbakan için ‘çözüm süreci treni’nin ‘istasyondan hareket etmesi’ni ‘sınır dışına çekilme’ olarak belirlemişti. Bunun başladığı ve hatta gerçekleştiği söylentileri yayıldı.
Ama işte Duran Kalkan’ın sözleri:
“O üretilen senaryoların hiçbir geçerliliği yok. Söz konusu iddiaların hiçbir geçerliliği yok. Herkes yerli yerinde ve gerilla ateşkes konumundadır. Önder Apo’nun Newroz’da yaptığı çağrı ve Yürütme Konseyi Başkanlığımızın 23 Mart tarihli talimatı temelinde gerilla ateşkes pozisyonuna çekilmiştir ve bu pozisyonunu sürdürüyor. Bu konuda ne geri ne de ileriye dönük herhangi bir değişiklik yok. Yeni bir talimat da gerilla komutanlığında yoktur. Herhangi bir talimat karargâha ulaşmamış, birliklere de öyle bir talimat verilmemiştir. Herkes mevziinde ateşkes konumunda kendini savunuyor, meşru savunma konumunda bekliyor, sürecin gelişimini izliyor...”
Duran Kalkan, bu açıklamayı, BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş ile İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in Öcalan’ın mektubunu kendilerine iletmesinden sonra yaptığına göre, “Yeni bir talimat da gerilla komutanlığında yoktur. Herhangi bir talimat karargâha ulaşmamış” sözcükleri manidar.
Abdullah Öcalan’ın ‘Newroz mesajı’nda Türkiye’de Kürt silahlı mücadele döneminin kapandığını bir ‘tarihi moment’ olarak ilan etmesi, ‘sınır dışına çekilme’nin lojistiğini de ayrıntısıyla onun belirleyeceği anlamına gelmiyor. O noktada ‘örgüt’ün devreye girmesi icap ediyor.
Duran Kalkan’ın açıklamasının bir başka önemli yönü –ki, bunu daha önce Murat Karayılan da talep etmişti- Abdullah Öcalan ile doğrudan temas ve bu yolla Öcalan’ın PKK kadrolarını sınır dışına çekilmeye ikna etmesi. Kalkan’ın açıklamalarını, Kandil ve Avrupa’nın ortak pozisyonunu ifade ediyor diye okumak, ‘süreç’in ‘taktik adımları’nı belirlemek bakımından doğru olabilir.
Murat Karayılan’ın 23 Mart’ta söyleşisinin en başında Hasan Cemal’e, tek tek isim sayarak ‘hepsinin adına konuşacağını’ söylemesi, bir süre önce Karayılan, Bayık, Kalkan, Ok, Nureddin Sofi, Fehman Hüseyin, KCK Yürütmesi’nin neredeyse tam kadro, kadın yöneticilerle birlikte, Selahattin Demirtaş ve Sırrı Süreyya Önder’li fotoğrafının –böyle bir şey ilk kez oluyor- ANF’de yayımlanması aynı ‘mesaj’ın verilmesini amaçlıyor. Mesaj şu: “PKK örgütü ortak hareket ediyor. Böl-yönet taktiğine başvurarak, bu oyunu oynamayın.”
Bu algı ve düşünce tarzı, Türkiye’deki iktidar sözcülerinin kimi beyanlarıyla sürekli olarak besleniyor. Örneğin, Yalçın Akdoğan’ın 12 Nisan Cuma günkü yazısının başlığı bile buna bir örnek: ‘PKK içindeki kanatlar ve riskler’.
Yalçın Akdoğan, yazısında bana da atıfta bulunmuş: “Cengiz Çandar’ın TESEV için hazırladığı raporda PKK’nın şahinleri olarak Duran Kalkan, Cemil Bayık ve Mustafa Karasu sayılıyordu. Bunların Alevi-solcu kimliğinin öne çıktığı, Ali Haydar Kaytan ve Rıza Altun gibi isimlerin de bu anlayışın temsilcisi olduğu söyleniyordu. Doğrudan silahlı unsurların başında olan Sofi Nurettin ve Fehman Hüseyin gibi isimlerin Oslo Süreci’nde sergiledikleri tavırlar, onları da bu kategorinin tartışılmaz isimleri olduğunu gösteriyor.”
28 Şubat’tan beri karşılaştığım en hayasızca ‘kişilik katli’ kampanyasına, Ak Parti iktidarının şu son aylarında hedef yapıldım. Geniş bir yelpazede çeşitli kişiler, bana dair gerçekleri çarpıtarak, söz konusu kampanyada rol aldılar. Bu bakımdan, iktidar çevresinin önemli bir şahsiyetinin, kendi pozisyonunu doğrulamak amacıyla bana atıf yapması, beni referans alması ilginç.
‘Süreç’e ilişkin iktidar çevrelerinin sakınması gereken yanlışlık da burada;yani ‘süreç’in ‘böl-yönet’ yaklaşımıyla sürdürüldüğüne dair Kürtlerde oluşacak bir algıyı önlemeleri gerekiyor.
Tabii bunu yapabilmeleri, kafalarının gerisinde gerçekten ‘böl-yönet’ bulunmaması ile mümkün olabilir.
Bir iyimser not: Nelson Mandela hapiste ve örgütü ANC’nin liderliği komşu Zambiya’da iken, bizdeki ‘süreç’e ilişkin zorlukların daniskası, Güney Afrika’daki ‘süreç’ için söz konusuydu. Hepsi aşıldı. Bizde de aşılır.
Doğru değerlendirmeyle doğru politikayla...
Cengiz Çandar / Radikal
Cengiz Çandar’ın Radikal’deki yazısının tamamını okumak için tıklayın..