10 Tem 2012 15:47
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:54
''ŞİMDİ KİMSE BAŞBAKAN'I BÖYLE ÇİZEMEZ KİMSE DE YAYINLAYAMAZ''
Karikatür sanatının duayen ismi Bedri Koraman, Can Dündar'a çok çarpıcı açıklamalarda bulundu..
Demirel fötrünü niye devirerek kullanıyor?
Siyasi karikatürün duayeni Bedri Koraman, Bodrum’un gözdesi Dibeklihan’da bir sergi açtı.
80 öncesi Türkiye’nin yangınında, Milliyet’in 1. sayfasında büyük boy yer bulan, gündem yaratan o karikatürlere 30 küsur yıl sonra bakarken Türkiye’nin hoşgörüde ne kadar gerilediğini bir kez daha fark ettik.
Karikatüre, karikatüriste gösterdiği toleranstan dolayı Demirel’i, Ecevit’i saygıyla yad ettik.
İşin ilginci, o dönem “Hacivat-Karagöz” gibi resmedilen, en sert karikatürlere tahammül edebilen Demirel ve Ecevit’in birbirine tahammül edememesiydi.
Bedri ustanın bir karikatüründe sergilediği gibi, onlar dövüşürken altlarındaki zemin çökmek üzereydi.
* * *
Peki Demirel, ezeli rakibini bugün nasıl yorumluyor?
Fotoğraf sanatçısı Cem Talu, Ntvmsnbs’deki “Yılların Öğrettiği” dizisinde Demirel‘e Ecevit’i sordu; şu cevabı aldı:
“Çok terbiyeli bir insandı. Ama benim anladığım manadan biraz farklı bir siyasetçiydi. Arkadaşlığı zordu. Oysa siyasetçinin meziyeti, kolay arkadaş olmasıdır.”
Demirel, aynı söyleşide bir özeleştiri de yapıyor ve diyor ki:
“70’li yıllarda Ecevit de biz de çok kötü muhalefet yaptık. Yarıştık kötülükte... İşin garibi, hadise öyle bir yere geldi ki, 90’lı yıllarda ben Sayın Ecevit’i Başbakan tayin ettim. Sonra da Ecevit benim cumhurbaşkanlığımın uzatılmasını teklif etti. Buna ‘talihin cilvesi’ derler.”
* * *
O dönem karikatürlerinde Ecevit Hacivat’a, Demirel Karagöz’e benzetilirdi.
Hacivat, seçkin sınıftan, düzgün konuşan, elit bir tipti; Karagöz ise onunla ve seçkinlerle alay eden bir halk adamı...
Talu’nun söyleşisinde Demirel, bu Hacivat-Karagöz benzetmesini tersyüz eden bir saptama yapıyor.
Ünlü fötrüyle kameraya poz verirken, Ecevit’in kasketini hatırlatıyor ve nasıl yanlış şapkalar altında siyaset yaptıklarını izah ediyor. Diyor ki:
“Aslında kasketi köyden getiren benim. Fötr şapkayı da Ecevit’in kullanması lazımdı. Bu da cilve işte...”
“Çoban Sülü” fötr giyerken Robert Kolejli Ecevit’in köylü kasketiyle meydanlara çıkması çelişki miydi?
“Demirel kompradorların, Ecevit yoksulların temsilcisiydi” diye düşünüyorsanız, hayır...
Ama aile kökenlerine bakıldığında ikisi farklı saftaydı. Demirel, bu tuhaflığa kendince bir çözüm bulmuştu. Onu söyleşide şöyle açıklıyor:
“Ben de fötr şapkayı bildiğim gibi kullandım, giyilişine bir stil getirdim, arkaya doğru ve yan kullanarak...”
“Köylü kasketi gibi yana devrilmiş fötr şapka...”
Sanki çarpık demokrasinin fotoğrafı gibi durmuyor mu?
* * *
Bedri Koraman’ın 12 Eylül’e 5 kala çizdiği bir karikatürde, terör ile askerin iki ayrı merdivenden iktidar zirvesine doğru yürüdüğü görülüyor.
Ecevit ve Demirel de bunu görebilseler, 90’larda varacakları uzlaşmayı 70’lerde başarabilseler, belki bu tırmanışı durdurabilirlerdi.
Olmadı.
Sonunda ne fötr kaldı, ne kasket.
Sergi sonrası Bedri ustayla karikatürlerinden konuştuk.
“Şimdi Başbakan’ı ne böyle çizebilen olur ne de bunu basacak yayın organı bulunur” dedi.
“Fazla cilveli talih”in sonu böyle oluyor demek ki...
Can DÜNDAR / MİLLİYET
Siyasi karikatürün duayeni Bedri Koraman, Bodrum’un gözdesi Dibeklihan’da bir sergi açtı.
80 öncesi Türkiye’nin yangınında, Milliyet’in 1. sayfasında büyük boy yer bulan, gündem yaratan o karikatürlere 30 küsur yıl sonra bakarken Türkiye’nin hoşgörüde ne kadar gerilediğini bir kez daha fark ettik.
Karikatüre, karikatüriste gösterdiği toleranstan dolayı Demirel’i, Ecevit’i saygıyla yad ettik.
İşin ilginci, o dönem “Hacivat-Karagöz” gibi resmedilen, en sert karikatürlere tahammül edebilen Demirel ve Ecevit’in birbirine tahammül edememesiydi.
Bedri ustanın bir karikatüründe sergilediği gibi, onlar dövüşürken altlarındaki zemin çökmek üzereydi.
* * *
Peki Demirel, ezeli rakibini bugün nasıl yorumluyor?
Fotoğraf sanatçısı Cem Talu, Ntvmsnbs’deki “Yılların Öğrettiği” dizisinde Demirel‘e Ecevit’i sordu; şu cevabı aldı:
“Çok terbiyeli bir insandı. Ama benim anladığım manadan biraz farklı bir siyasetçiydi. Arkadaşlığı zordu. Oysa siyasetçinin meziyeti, kolay arkadaş olmasıdır.”
Demirel, aynı söyleşide bir özeleştiri de yapıyor ve diyor ki:
“70’li yıllarda Ecevit de biz de çok kötü muhalefet yaptık. Yarıştık kötülükte... İşin garibi, hadise öyle bir yere geldi ki, 90’lı yıllarda ben Sayın Ecevit’i Başbakan tayin ettim. Sonra da Ecevit benim cumhurbaşkanlığımın uzatılmasını teklif etti. Buna ‘talihin cilvesi’ derler.”
* * *
O dönem karikatürlerinde Ecevit Hacivat’a, Demirel Karagöz’e benzetilirdi.
Hacivat, seçkin sınıftan, düzgün konuşan, elit bir tipti; Karagöz ise onunla ve seçkinlerle alay eden bir halk adamı...
Talu’nun söyleşisinde Demirel, bu Hacivat-Karagöz benzetmesini tersyüz eden bir saptama yapıyor.
Ünlü fötrüyle kameraya poz verirken, Ecevit’in kasketini hatırlatıyor ve nasıl yanlış şapkalar altında siyaset yaptıklarını izah ediyor. Diyor ki:
“Aslında kasketi köyden getiren benim. Fötr şapkayı da Ecevit’in kullanması lazımdı. Bu da cilve işte...”
“Çoban Sülü” fötr giyerken Robert Kolejli Ecevit’in köylü kasketiyle meydanlara çıkması çelişki miydi?
“Demirel kompradorların, Ecevit yoksulların temsilcisiydi” diye düşünüyorsanız, hayır...
Ama aile kökenlerine bakıldığında ikisi farklı saftaydı. Demirel, bu tuhaflığa kendince bir çözüm bulmuştu. Onu söyleşide şöyle açıklıyor:
“Ben de fötr şapkayı bildiğim gibi kullandım, giyilişine bir stil getirdim, arkaya doğru ve yan kullanarak...”
“Köylü kasketi gibi yana devrilmiş fötr şapka...”
Sanki çarpık demokrasinin fotoğrafı gibi durmuyor mu?
* * *
Bedri Koraman’ın 12 Eylül’e 5 kala çizdiği bir karikatürde, terör ile askerin iki ayrı merdivenden iktidar zirvesine doğru yürüdüğü görülüyor.
Ecevit ve Demirel de bunu görebilseler, 90’larda varacakları uzlaşmayı 70’lerde başarabilseler, belki bu tırmanışı durdurabilirlerdi.
Olmadı.
Sonunda ne fötr kaldı, ne kasket.
Sergi sonrası Bedri ustayla karikatürlerinden konuştuk.
“Şimdi Başbakan’ı ne böyle çizebilen olur ne de bunu basacak yayın organı bulunur” dedi.
“Fazla cilveli talih”in sonu böyle oluyor demek ki...
Can DÜNDAR / MİLLİYET