Silivri'deki 'umut nöbeti'ni hangi isimler devraldı?
Silivri önünde Can Dündar ve Erdem Gül'e destek için tutulan nöbet bugün de sürdü.
Silivri Cezaevi önündeki “Umut Nöbeti” sürüyor. Nöbeti, Basın
Konseyi Yüksek Kurul Üyesi, TBMM Eski Başkanı Hüsamettin Cindoruk,
Gazeteci-Yazar Altan Öymen, Adana’dan gelen Çukurova Gazeteciler
Cemiyeti Başkanı Cafer Esendemir ile Adana Günaydın Gazetesi Yazı
İşleri Müdürü Mustafa Özke, Basın Konseyi Yüksek Kurul Üyesi
Okuyucu Temsilcisi Melih Berk, Belgeselci Cengiz Özkarabekir ve
Gazeteci Murat Erdin devraldı.
Hüsamettin Cindoruk şöyle konuştu:
“Bu bir gösteriş hadisesi değil. Burada gerçekten kendimi
demokrasiyle faşizm arasındaki sınırda nöbet tutuyormuşum gibi
hissediyorum. Çünkü faşizm böyle gelir. Önce basın özgürlüğünü,
ifade özgürlüğünü ortadan kaldırır, sonra da faşizm gelir. Çağdaş
dünya bunun çeşitli örnekleriyle doludur. Biz burada sadece basın
özgürlüğü için nöbet tutmuyoruz, burada tuttuğumuz nöbet, aynı
zamanda bir anayasa nöbetidir. Neden derseniz? Bütün anayasalar
Cumhurbaşkanı'nı bağışlayıcı olarak görmüşlerdir, parlamento
yetkilisi olarak bir af yetkisi vermiştir. Cumhurbaşkanları
suçlayıcı olamaz, bağışlayıcı olurlar. Bir Cumhurbaşkanı'nın
gazetecileri cezaevine sokmak, onları tutuklatma talimatlarını
vermesini içime sindiremiyorum.”
Altan Öymen şöyle dedi:
“Silivri aslında demokrasiye, insan haklarına, basın özgürlüğüne
yönelen saldırıların sembolü. Buradan, yüzlerce insan gelip geçti.
Yakalandılar, tutuklandılar ama beraat ettiler. Şimdi de basın
özgürlüğüyle alakalı son kötüleşmenin bir misalini daha ağırlıyor
Silivri. Biz de arkadaşlarımız Can Dündar ve Erdem Gül'e en iyi
dileklerimizi iletmek için geldik. En iyi dileklerimiz; basın
özgürlüğüne yönelik yanlışları, hücumların bir an önce son bulması
ve özgürlüklerine kavuşması. Onlar derken, bugün Türkiye'de 30'u
aşkın gazeteciyi temsil ediyorlar. Basın özgürlüğünün bu hale
getirilmesi, demokrasinin zedelenmesi, tahrip edilmesi
demektir.”
Cafer Esendemir şu ifadeleri kullandı:
“Gazetecilerin, yazdığı haberler, köşe yazıları ve karikatürlerden
dolayı cezaevinde bulunmaları ülkemize yakışmıyor. Bu nedenle; Türk
Ceza Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu ve Basın Kanunu’nun ilgili
maddelerinin ivedilikle değiştirilmesini, yaptıkları görevden
dolayı cezaevinde bulunan gazetecilerin de derhal serbest
bırakılmasını istiyoruz.”
Melih Berk ise şöyle konuştu:
“Yargı hükmünü vermeden Can Dündar ve Erdem Gül’ün hapse
tıkılmalarına neden olan haberi zamanın Muhalefet Partilerinden
birinin Başkan Yardımcısı yeminle teyyiden söyledi; bu zatı
Başbakan yardımcısı yaparak onurlandırdılar. Gazeteciler ise tecrit
hücrelerine atıldılar! Olayları tüm açıklığı ile topluma taşıma
görevinde bulunan gazetecilere toplumu karanlıkta bırakmak
istemiyorsak sahip çıkmalıyız. Adalet ve Özgür Basın her zaman, her
dönem, hepimize lazım!”
Mustafa Özke de şöyle dedi:
“Basın özgür olmalı. Düşünceler tartışılmalı. Demokrasi tüm kurum
ve kurallarıyla yaşatılmalı. Biran önce tüm tutuklu gazetecilerin
salıverilmelerini istiyoruz. Dileriz buradaki meslektaşlarımız
özgürlüğüne kavuşur, demokrasinin güçlenmesi için yazılarına devam
ederler.
Cengiz Özkarabekir,
“Tutuklu tüm gazeteciler adına Silivri’deyiz. Umut nöbetinde...
Umut ediyoruz. Bir gün her şey düzelecek, gazeteciler gazetecilik
yaptığı için tutuklanmayacak. Fikir ve ifade özgürlüğü hepimiz için
gerekli. Gazetecilik yasaklanamaz.” şeklinde konuştu.
Murat Erdin ise,
“Türkiye'de yasaların ve anayasanın güvence altına aldığını
düşündüğümüz basın hürriyeti, düşünce ve ifade özgürlüğünün en
önemli parçasıdır. Tüm demokratik hukuk devletlerinin üzerine
titrediği bu özgürlük medya mensuplarının değil vatandaşların
özgürlüğüdür. Hangi görüşten olursa olsun demokrasi adına
Silivri'ye geldik. Hapisteki tüm haberciler için nöbet tuttuk. Hür
bir ülkenin hür insanları olmayı doyasıya yaşayacağımız günler
gelene kadar nöbete devam edeceğiz.” diye konuştu.