03 Kas 2018 15:27
Son Güncelleme: 24 Kas 2018 02:57
Sıla'dan 'cuk' oturan yanıt: 'Tekamülüne bir araç hediye edebildiysem ne ala'
Hürriyet gazetesi yazarı Onur Baştürk bugünkü köşesinde, yaşananlara yönelik Sıla ile olan aralarındaki mesajlaşmayı yazdı.
Türkiye günlerdir oyuncu Ahmet Kural’ın, şarkıcı Sıla’ya yönelik darp iddiasını tartışıyor.
Hürriyet gazetesi yazarı Onur Baştürk bugünkü köşesinde, yaşananlara yönelik Sıla ile olan aralarındaki mesajlaşmayı yazdı. Baştürk, “Sıla’ya geçmiş olsun mesajı attığımda çok bilge bir yanıt geldi ondan. Karşı tarafa kızgınlık, öfke ya da intikam içermeyen. Ama aslında ‘cuk’ oturan bir yanıt: Tekamülüne bir araç hediye edebildiysem ne âlâ” ifadelerini kullandı.
Sıla'nın mesajında olgunlaşmaya işaret etmesi dikkat çekti.
İşte Baştürk'ün bugünkü "10 gün önce 10 gün sonra: Sıla ve Ahmet" başlıklı o yazısı:
Ekim ortası gibi konuşmuştuk Sıla’yla.
Ahmet Kural’la tekrar bir araya geldiği günlerde.
Sırılsıklam aşık olduğundan bahsetmişti.
“Ne güzel, işte bu!” diye düşünmüştüm, araya değil sekiz ay sekiz yıl girse bile iki kişi arasındaki aşk bitmeyince bitmiyor, kaldığı yerden hiçbir şey olmamış gibi devam edebiliyor.
Hatta ve hatta Sıla ve Ahmet’i sinema tarihinin meşhur “Before”lu serisindeki romantik karakterler Celine ve Jesse’e benzettiğim bir pazar yazısı yazmıştım.
Aradan 10 gün geçti ve şimdi gelinen nokta bambaşka: Ürkütücü, üzücü!
Sıla’nın açıklamasında dediği gibi, “Aşkın bununla (şiddetle) bir ilgisi yok.”
Ama bana kalırsa erkek tarafı yaşanan şiddetin ya da ona göre itişip kakışmanın gayet aşka dahil olduğunu düşünüyordu.
Sakatlık burada. Erkeğin bunu normal görmesinde.
Keza Sıla o geceden sonra sesini çıkarmayıp şikayetçi olmasaydı, üç gün ya da üç ay ayrı kalıp yeniden devam edebilirdi ilişkileri.
İlk ayrılıklarında olduğu gibi.
Kafayı kuma gömmeye gerek yok, bu tarz çok ilişki var etrafta.
Duyuyor, tanık oluyorum.
Hem de gayet iyi eğitim almış, kariyeri tepelerde, her gece popüler mekanlarda cirit atan insanlar arasında.
Kadınlar sesini çıkarmadığı, içine attığı, “Elbet düzelir bir gün” dediği sürece erkekler şiddet oyununu kafalarına göre oynamaya devam ediyor.
O yüzden: Sıla iyi ki içine atmayıp yüksek sesle ortaya çıktı. Zinciri kırdı.
Eminim şimdi onun ilişkisine benzer ilişkilerin içinde yokuş aşağı yuvarlandıklarını görmeyenler silkinip kendine gelecek ve “Ben ne yapıyorum?” diyecek.
Sırılsıklam aşktan o noktaya nasıl gelinir
Anlamaya çalışıyorum.
İnsan çok severken nasıl bir anda gözü döner ve sevdiği kişiye “Seni öldürürüm” deyip yerlerde sürüklemeye başlar? Kafasına kül tablası atar?
Bu sadece aşırı alkolle açıklanabilecek bir şey mi?
Bence değil. Alkol sadece içindeki bir şeyi tetiklemiş olabilir.
O şey nedir? Karşısındaki kişiyi hakimiyeti altına alma duygusu mu?
Otoritesine girmediğini hissettiği anda çıldırma mı?
Aslında karşısındakinin ne kadar güçlü olduğunu görüp sindirmeye çalışmak mı?
Hangisi? Yoksa hepsi birden mi?
Ahmet Kural’ın o videosu
Ahmet Kural’ın Kanal D’deki açıklamasını izledikten sonra diyorsun ki...
◊ Ne kadar sinirli ve her an karşısındakine dalacakmış gibi bir beden diline sahip.
◊ “Çok üzgünüm” derken bile dayak atmaya hazır gibi.
◊ En fenası: Samimi değil. İntikam almaya çalışıyormuş gibi. Hâlâ Sıla’nın canını acıtmak istiyormuş gibi.
Olgun bir cümle
Sıla’ya geçmiş olsun mesajı attığımda çok bilge bir yanıt geldi ondan.
Karşı tarafa kızgınlık, öfke ya da intikam içermeyen.
Ama aslında ‘cuk’ oturan bir yanıt: Tekamülüne bir araç hediye edebildiysem ne âlâ.
Hürriyet gazetesi yazarı Onur Baştürk bugünkü köşesinde, yaşananlara yönelik Sıla ile olan aralarındaki mesajlaşmayı yazdı. Baştürk, “Sıla’ya geçmiş olsun mesajı attığımda çok bilge bir yanıt geldi ondan. Karşı tarafa kızgınlık, öfke ya da intikam içermeyen. Ama aslında ‘cuk’ oturan bir yanıt: Tekamülüne bir araç hediye edebildiysem ne âlâ” ifadelerini kullandı.
Sıla'nın mesajında olgunlaşmaya işaret etmesi dikkat çekti.
İşte Baştürk'ün bugünkü "10 gün önce 10 gün sonra: Sıla ve Ahmet" başlıklı o yazısı:
Ekim ortası gibi konuşmuştuk Sıla’yla.
Ahmet Kural’la tekrar bir araya geldiği günlerde.
Sırılsıklam aşık olduğundan bahsetmişti.
“Ne güzel, işte bu!” diye düşünmüştüm, araya değil sekiz ay sekiz yıl girse bile iki kişi arasındaki aşk bitmeyince bitmiyor, kaldığı yerden hiçbir şey olmamış gibi devam edebiliyor.
Hatta ve hatta Sıla ve Ahmet’i sinema tarihinin meşhur “Before”lu serisindeki romantik karakterler Celine ve Jesse’e benzettiğim bir pazar yazısı yazmıştım.
Aradan 10 gün geçti ve şimdi gelinen nokta bambaşka: Ürkütücü, üzücü!
Sıla’nın açıklamasında dediği gibi, “Aşkın bununla (şiddetle) bir ilgisi yok.”
Ama bana kalırsa erkek tarafı yaşanan şiddetin ya da ona göre itişip kakışmanın gayet aşka dahil olduğunu düşünüyordu.
Sakatlık burada. Erkeğin bunu normal görmesinde.
Keza Sıla o geceden sonra sesini çıkarmayıp şikayetçi olmasaydı, üç gün ya da üç ay ayrı kalıp yeniden devam edebilirdi ilişkileri.
İlk ayrılıklarında olduğu gibi.
Kafayı kuma gömmeye gerek yok, bu tarz çok ilişki var etrafta.
Duyuyor, tanık oluyorum.
Hem de gayet iyi eğitim almış, kariyeri tepelerde, her gece popüler mekanlarda cirit atan insanlar arasında.
Kadınlar sesini çıkarmadığı, içine attığı, “Elbet düzelir bir gün” dediği sürece erkekler şiddet oyununu kafalarına göre oynamaya devam ediyor.
O yüzden: Sıla iyi ki içine atmayıp yüksek sesle ortaya çıktı. Zinciri kırdı.
Eminim şimdi onun ilişkisine benzer ilişkilerin içinde yokuş aşağı yuvarlandıklarını görmeyenler silkinip kendine gelecek ve “Ben ne yapıyorum?” diyecek.
Sırılsıklam aşktan o noktaya nasıl gelinir
Anlamaya çalışıyorum.
İnsan çok severken nasıl bir anda gözü döner ve sevdiği kişiye “Seni öldürürüm” deyip yerlerde sürüklemeye başlar? Kafasına kül tablası atar?
Bu sadece aşırı alkolle açıklanabilecek bir şey mi?
Bence değil. Alkol sadece içindeki bir şeyi tetiklemiş olabilir.
O şey nedir? Karşısındaki kişiyi hakimiyeti altına alma duygusu mu?
Otoritesine girmediğini hissettiği anda çıldırma mı?
Aslında karşısındakinin ne kadar güçlü olduğunu görüp sindirmeye çalışmak mı?
Hangisi? Yoksa hepsi birden mi?
Ahmet Kural’ın o videosu
Ahmet Kural’ın Kanal D’deki açıklamasını izledikten sonra diyorsun ki...
◊ Ne kadar sinirli ve her an karşısındakine dalacakmış gibi bir beden diline sahip.
◊ “Çok üzgünüm” derken bile dayak atmaya hazır gibi.
◊ En fenası: Samimi değil. İntikam almaya çalışıyormuş gibi. Hâlâ Sıla’nın canını acıtmak istiyormuş gibi.
Olgun bir cümle
Sıla’ya geçmiş olsun mesajı attığımda çok bilge bir yanıt geldi ondan.
Karşı tarafa kızgınlık, öfke ya da intikam içermeyen.
Ama aslında ‘cuk’ oturan bir yanıt: Tekamülüne bir araç hediye edebildiysem ne âlâ.