SİBEL KEKİLLİ,ALTIN PORTAKAL'I NASIL ALDI? ÖDÜLE GİDEN YOL JÜRİ ÜYESİNİN YATAĞINDAN MI GEÇİYOR?!!!
'Altın Portakal' ödülünü alınca "Jüri üyelerinden biriyle yattı" dedikoduları çıkartılan Sibel Kekilli Milliyet'e dobra dobra konuştu.
Altın Portakal almama Almanlar daha çok sevindi"
"Eve Dönüş" filmiyle Altın Portakal kazanan Sibel Kekilli: "Ben Afrika'da ödül aldım, ABD'de ödül aldım, Avrupa'da ödül aldım... Altın Portakal kazanınca Almanya'da 'Sibel eve döndü' diye başlıklar attılar. Onlar benim için seviniyorlar, Türkiye'de ise 'Jüriden biriyle yattı' diye konuşuluyor"
Gözleri ışıl ışıl parlayan bir küçük kız Sibel Kekilli. 26 yaşında ve "Gençliğimde" diye başlayan cümleler kurabiliyor. Gerçekten yaşının çok üzerinde bir olgunluğa ve güce sahip. Hamburg'da yaşıyor ama ikinci şehri İstanbul. Zamanının çoğunu Beyoğlu'nda geçiriyor, sessizce oturup düşünmek istediği zaman Saint Antoine Kilisesi'ne gidiyor. Başına "The" konmasına bir mana veremediği Marmara Oteli'ni en çok kapıda yatmasına izin verdikleri sokak köpeğinden ötürü seviyor. Güvenip kimselere açamadığı kalbinin baş köşesinde hayvanlar ve çocuklar var zaten. Her geldiğinde hayvan barınaklarını ziyaret ediyor, PETA'nın da aktif bir üyesi. Kendi yaşadığı hiçbir şeye değil ama barınaktaki bir köpek yavrusuna ağlayabiliyor.
Kekilli'ye Altın Portakal'da En İyi Kadın Oyuncu Ödülü getiren "Eve Dönüş" 3 Kasım'da gösterime giriyor. Hiç haberdar olmadığını utanarak itiraf ettiği 12 Eylül'ü ona öğreten film... İzlerken bu olayları yaşayan insanlar için gözyaşı döktüğünü anlatıyor. "Ne ağlarsın benim zülfü siyahım"ı mırıldanıyor bir yandan...
"Eve Dönüş"e nasıl dahil oldunuz?
Senaryoyu okuduğumda ilk tepkim "Gene bir erkek filmi" oldu. Sonra bir arkadaş olarak Can Dündar'ı aradım ve "Sana bir senaryo göndereceğim, ne olur okuyup gerçek mi değil mi bana söyler misin?" dedim.
Bu olaylar gerçek olamaz gibi mi geldi?
Evet, gerçekten öyle geldi. Bilmiyordum ben darbeyi. Can Dündar hemen aradı ve çok sevdiğini söyledi. Ben de tamam dedim. Anlatacak bir hikayesi, bir meselesi vardı çünkü.
Böylece 12 Eylül'le de tanıştınız... Aslında Türkiye'deki yaşıtlarınız da fazla bilmezler...
Çok ayıp. Türklerde var böyle bir şey, kötü şeyleri unutmak isterler. Ama bunun bilinmemesi çok kötü çünkü unutulursa yine olabilir.
Sonra araştırdınız mı o dönemi?
Belgesel izledim, birkaç şey okudum. Bir de filmin yapım şirketi Limon Yapım'dan bir arkadaş bana anlattı benim anlayacağım bir dille.
"Eve Dönüş"ün gösterimi için geldiniz ama magazin programlarında "gece kaçamağınız"la yer aldınız...
Evet ve "Kim bu erkek?" dedikleri bir kız arkadaşımdı. Füsun Demirel ve Senem diye bir arkadaşımla Ortaköy'de bir kulübe gittik. Senem iyi değildi, hava alalım dedik, dışarı çıktık. O anda arabadan adamlar fırlayıp kameraları açtılar. Panik olduk, Senem'in ayağı takıldı ve düştü. Senem'i gördüler, yakından da çektiler. Ama saçı kısa ya, sadece arkadan çektiklerini kullanmışlar. Bir şey bulamıyor, çamur atmaya çalışıyorlar.
"Altıncı hissime güveniyorum"
Bu düşmanca tavrın nedeni ne?
Ben çünkü ha bire basın toplantısı yapmıyorum, magazinle beraber çalışmıyorum. Bir şey de bulamayınca canları sıkılıyor.
Mesela Antalya'da geldi bir kız, "Türkiye'de oyuncu olarak kimi beğeniyorsunuz?" diye sordu. "Tuncel Kurtiz, Civan Canova" dedim, bu isimler işine yaramadı galiba, "Hülya Avşar iyi oyuncuyum diyor. Sizce nasıl?" diye sordu. "Bilmiyorum" dedim, "İzlemedim filmlerini."
O anda yönetmen Ömer Uğur geldi ve kamera ona yönelerek "Si