Telaşımı gören resepsiyonculara “Annem hastalanmış acilen İstanbul’a dönmem gerekiyor” dedim. Otelden kiraladığım araçla Dalaman Havaalanı’na gittim. Bir hayli uçak bekledim. Saat 24.00’ü biraz geçe İstanbul’a vardım. Hemen gazeteye gidip filmi laboratuvara verdim. Evet, başarmıştım. 25 kareden ikisinde Sibel Can çırılçıplak kadraja girmişti.
KARAGÜMRÜK’TEN TEHDİT TELEFONLARI YAĞDI 28 Mayıs günü fotoğraflar POSTA’nın birinci sayfasında hiçbir fotoşop ve sansür uygulanmadan çıktı. Hiç fotoşop uygulamadığımız için Sibel Can’ın mayoda iz yapmasın diye kullandığı altındaki pedi bile silmedik. Ve ortalık bayağı karıştı. Benim gibi Karagümrüklü olan Sibel Can’ın Karagümrüklü o meşhur hamileri beni telefonla gazeteden defalarca arayıp bayağı bir verip veriştirdiler. Sonraki günler de hiç kolay geçmedi. Tehditler havalarda uçtu durdu. Sonu gelmiyordu. Eve gitmiyor, gazetenin ayırttığı adresi gizli otelde kalıyordum.
SIKINTIDAN MİDE KANAMASI GEÇİRDİM Yaş o zaman 20. Böyle streslere hiç alışkın değilim henüz. Sıkıntıdan mide kanaması geçirdim. Teşhisi müdürlerim Mehmet Yılmaz ve Rıfat Ababay koydu. Gazetenin doktoru Sabahattin Koç da onayladı.
İstinye Devlet Hastanesi’nde günlerce yattım. Her işte bir hayır vardır!!! Sibel Can’ın Karagümrüklü hamileri hastaneye yattığımı duyunca günler sonra aramayı nihayet kestiler. Bir büyük magazin olayı da böylece küllenip gitti.