15 Oca 2008 08:47
Son Güncelleme: 19 Kas 2018 12:53
"SEYFİCİĞİM NE YAPALIM!... BİZ ESAS OLARAK ESKİ İSTANBUL'UN İNSANLARIYIZ!... SENİ ANLAMAYAN KÖYLÜ HAYATINDA BEYLERBEYİ SARAYI MI GÖRMÜŞ?..." HUYSUZ VİRJİN' E NASIL KIYDILAR!.... İŞTE HUYSUZ'UN BİTİRİLİŞİ!.....
Bakooorum da aranızda benden güzel kadın yok... Hepiniz boya güzelisiniz! Hanım, hanım, yememiş içmemişsin ama karyola bacağına dönmüşsün canım! Hele hanım sen sen, o yüzüne sürdüğün boyayla Beylerbeyi Sarayı iki kere badana olurdu!
Otuz yıl kadar önce, hatta daha fazla, gençlik ve serserilik günlerimde Kulüp 12´de karşılaştım onunla. Gündüzleri SSK´da çalışan bir memurdu, geceleri kılık değiştiriyor ve şarkı söylüyordu. Çift kimlikli, çift yaşayışlı. Sonra aldı yürüdü, ünü, bizim de yavaş yavaş ayağımızı kestiğimiz o gece kulübünün çok dışına ulaştı. Sonra tanıştık, dost diyemesem de arkadaş olduk. Ünlü bir komedi yıldızıyla nişanlı olduğum ve İstanbul´un "gece dünyasını" harmanladığım dönemdi. (Pakize´ye sorun, anlatsın.) Severim, tatlı ve keyifli insandır: Huysuz Virjin namıyla maruf Seyfi Dursunoğlu... Duyduğuma göre sahneleri bırakmış. Artık çıkmayacakmış, çünkü çıkarmıyorlarmış. Televizyona, hele hiç. Üzerinde baskı varmış. "Kadın kılığına girdiği için" mi? 12 Eylül döneminde Bülent Ersoy´a yasak getiren kafa, şimdi de din kisvesiyle mi ortalığı kasıp kavuruyor? Bu olay o kadar gürültü kopardı ki The Economist dergisi bile yazdı. "Zenne" geleneğinin, Divan şiirinin vatanında, Osmanlı kültür merkezinde Arap yasağı ha? Bu nasıl bir uygarlıktır ki, "periferi" merkeze bakıp hizaya geleceğine, merkez periferiye uyum sağlamaya çalışıyor? Türk, Arap unsuruna hayranlık duymaya koyuluyor? Aslında, Seyfi Dursunoğlu´na Allah uzun ömür versin, Huysuz Virjin´in işi çoktandır bitmişti. Hayır, dincilerin gıcık kapmaya başladıkları zaman değil. Huysuz Virjin, bir "Ermeni kantocu karikatürüydü"... İmparatorluğun son günlerinden, mütarekeden, eski Direklerarası´ndan falan tatlar taşıyan, kantocu Şamram´ı, Amelya´yı, Küçük Virjin´i falan hatırlatan bir hoşluk... Seyfi hem o eski kantoları söylüyor, hem de sahne performansına mükemmel bir "hırçınlık lezzeti" katarak seyircilere "bulaşıyordu"... Hayatında kantonun adını duymamış cahil ve öküz seyirci bile sırf bu sataşma boyutu yüzünden onu çok sevmişti... Dursunoğlu, halkımızın kollektif bilinçaltında yatan "sado/mazo" özelliğini, büyüklük kompleksinin yanısıra onunla atbaşı giden aşağılık duygusunu ve "aşağılanma zevkini" çok iyi çözümlemişti! Böylece iki kesimi birden çapraza almıştı sanatçı: Bizim gibi aydınları da, cebi yeni para görmüş ve gece hayatı yaşamak isteyen hırtları da. Daha sonra şovunu televizyona taşıyınca buna halkı da kattı. Fakat Huysuz Virjin, Türkçe´yi bozuk konuşan bir Ermeni şarkıcıydı. Şirinliğini sağlayan da buydu. Sonra Türkiye değişti ve Ermeni taklidi "bile" yapılamaz oldu. Böylece Virjin´in hiçbir anlamı kalmadı. Öte yandan "Direklerarası kültürü" de sisli anılardan bile yokoldu ve kantoyu Seyfi gibi "şirretlik lezzetinde" değil de "hanım hanımcık" söyleyen Nurhan Damcıoğlu´na da yapacak iş kalmadı. Huysuz Virjin, dinciler bozuldukları zaman değil, Ermeni ağzıyla konuşmayı bırakıp sıradan bir "orta yaşlı sahne orospusuna" dönüşmek zorunda kaldığı zaman, gece kulübünden televizyon düzeyine inmeye mecbur kaldığı zaman bitmişti. Sevgili Seyfi emekliliğin tadını çıkarmaya baksın, yaşı ilerledi, yorulmuştur da... |