Sevilay Yılman'dan Süleyman Soylu'ya tepki: Hangi ana kayıp evladı üzerinden istismar yapar?
Habertürk yazarı, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun 'Cumartesi Anneleri'yle ilgili açıklamalarına tepki gösterdi
Habertürk yazarı Sevilay Yılman, Cumartesi Anneleri’nin 700. hafta
eylemine yapılan müdahaleye gelen tepkiler sonrası açıklama yapan
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun ifadelerini ‘çok talihsiz
bulduğunu’ söyledi.
Yılman, komşuluk ilişkisi olduğunu söylediği Soylu’ya “Hiçbir anne
kim vurduya gitmiş evladının ölümü üzerinden istismara kalkışmaz!
Hiçbir ana!” diyerek seslendi.
Yılman’ın "Hangi ana kayıp evladı üzerinden istismar
yapar?” başlıklı yazısının ilgili kısmı şöyle:
Bayram tatili uzayınca ben de bunu fırsat bilip yıllık iznimin bir
bölümünü kullandım…
Ama lafta bir izin olmadı bu benim için.
Gerçekten izin yaptım.
Bu yazıya başlamadan hepi topu 6 saat önce girdim internete ve o
saate kadar zinhar girip çıkmadığım Twitter ve Facebook gibi etkin
sosyal medya adreslerine bakmaya başladım.
Ancak toplam 10 günlük süre zarfında hem zihinsel hem de fiziksel
olarak yok ettiğimi düşündüğüm yorgunluklarım, Cumartesi
Anneleri’nin eylemine yapılan müdahaleyi gösteren fotoğraflar
karşısında olduğu gibi geri yüklendi.
Hele hele de 1995 yılında oğlu Hasan Ocak’ın cesedini kimsesizler
mezarlığında bulan ve o günden beri oğlunun katillerinin bulunması
için eylem yapan Emine Ocak’ın polisler tarafından gözaltına
alındığını gösteren o kare… Sadece benim değil, tüm vicdan
sahiplerinin yüreğini sızlattı…
İçişleri Bakanlığı’nın gerekçesi ne olursa olsun anlam veremedim
açıkçası bu müdahaleye…
Olmadı bence!
Bırakın oğlunun kim ya da kimler tarafından öldürüldüğünü öğrenmek
için her cumartesi Galatasaray Lisesi önünde eylem yapan Emine
Ana’nın polisler tarafından gözaltına alındığını gösteren o
fotoğrafların vicdanları yaralaması meselesini… Bu müdahalenin bir
sosyal devlet anlayışıyla bağdaşıp bağdaşmadığı tartışmalarını
filan da bir yana koyun… Onlar için değilse bile tek bir şey için…
FETÖ’cüler başta olmak üzere son yıllarda Türkiye’nin dış dünyadaki
imajının yerle bir olması için gayret veren terör örgütleri, hain
lobilerin yüzünü güldürmemek için bile böyle bir müdahale
yapılmamalıydı.
Bu arada… Dün yazıya başlamadan az evvel İçişleri Bakanımız
Süleyman Soylu’nun Cumartesi Anneleri eylemine müdahaleye ilişkin
yaptığı açıklamayı okudum. Çok eskilerden gelen tanışıklığımızın,
komşuluk dahil özel hukukumuzun olduğu Soylu’nun açıklamasındaki,
“Çok affedersiniz bu kişiler Eminönü’nde gezerken mi kayboldular? ”
ifadelerini şaşkınlıkla karşıladım.
Neden?
Çünkü Bakan Soylu, 1990’lı yıllarda Doğru Yol Partisi gençlik
kollarında aktif siyaset yapan biridir. Tanışıklığımız da zaten
oralara dayanır. Ben de o yıllarda üniversite öğrencisiydim ve
SHP’de gençlik kollarında siyaset yapıyordum. Çok kaotik, karanlık
günlerdi o günler. O yıllarda yargısız infazların, kayıpların,
işkencelerin nasıl kol gezdiğini ve insanların kah Eminönü’nde
gezerken, kah gece yarısı karısının koynundayken alınıp, “derin
devlet” denilen mafyatik yapılar tarafından nasıl yok edildiğine
şahit olduk hep beraber.
Ve bu acımasızlığı, yani oğlunu, eşini, kardeşini o karanlık 90’lı
yıllarda kurban vermiş insanların gerçeğini anlayan ve acılarını
ilk paylaşan devlet adamı da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
olmuştur. Cumartesi Anneleri’ni, diğer yakınlarıyla birlikte 2011
yılında bizzat makamında kabul eden Erdoğan’ın ve eşi Emine
Erdoğan’ın; “Acılarınızı dindireceğiz” dediği gün Türkiye’nin
demokratikleşmesinde önemli bir milattır.
Dolayısıyla Sayın Bakan Soylu’nun açıklamalarını çok talihsiz
bulduğumu belirtmek istiyorum.
Ha bir şey daha var...
Bakan Soylu aynı açıklamada, “Anneliğin istismarına izin veremeyiz
daha fazla” ifadesini kullanarak müdahaleyi savunmuş. Soylu’ya bu
konuda da katılmadığımı söylemek isterim. Doğrudur. Bu tür
eylemcileri, eylemleri kötü niyetli siyasiler ya da yasa dışı
örgütler istismar etmek isterler. Ederler de ancak babalıkta
nasıldır bilmiyorum bu iş ama bir ana olarak söylüyorum; “Hiçbir
anne kim vurduya gitmiş evladının ölümü üzerinden istismara
kalkışmaz! Hiçbir ana!”