Sevilay Yılman'dan Abbas Güçlü'ye yaylım ateş: Eğitim kaldırım taşı döşemeye benzemez Abbas Bey!
Habertürk yazarı Sevilay Yılman, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'ı eleştiren Abbas Güçlü'ye yüklendi.
Abbas Güçlü'nün Milli Eğitim Bakanı ile ilgili yazdığı konunun
linkinin bir okuru tarafından kendisine gönderildiğini ve "Milli
Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’la ilgili hala aynı görüşlere sahip
misin?”diye sorduğunu söyleyen Sevilay Yılman o yazıyı çok
önemsemediğini söyledi.
Yılman, " Abbas Bey kendisini eğitim dünyasının, “Ali kıran baş
keseni” gördüğü için bunu hep yapar.
Eleştirmek adettendir artık onun açısından." ifadelerini kullandı.
Bu yazının ardından sosyal medyada
kısa bir araştırma yaptığını söyleyen Yılman, Bakan Selçuk'a
güvenin sarsıldığını gördüğünü söyledi.
Yazılan olumsuz betimlemeler dolayısıyla Sayın Selçuk’la ilgili
şüpheye düşen velilere seslenen Yılman, "Rica ediyorum…Lütfen
dikkatle okuyunuz hocanın söylediklerini.Abbas Güçlü veya alanı
eğitim olan diğer gazeteci arkadaşlar ne düşünürse düşünsünler
takılmayın. Sonuçta şu gerçeğin farkında olup ona göre yorumlamamız
lazım meseleyi; Ziya Selçuk hepi topu 2 ay önce geldi bakanlığa ve
biliyor ki darmadağınık bir sistem teslim aldı." ifadelerini
kullandı.
İşte Yılman'ın bugünkü yazısından "Eğitim kaldırım taşı
döşemeye benzemez Abbas Bey!" başlıklı o bölüm:
Bir okurum yazmış… “Ne oldu Sevilay… Adını açıkladığın ilk
dakikadan itibaren allayıp pulladığın, yere göğe sığdıramadığın
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’la ilgili hala aynı görüşlere sahip
misin?” demiş ve sonra da medyada eğitim denilince akla ilk gelen
isimlerden biri olan Abbas Güçlü’nün bu konuyla alakalı yazdığı bir
yazının linki yollamış.
Esasında gözüme ilişmişti internette dolaşırken Güçlü’nün, “Bakan
Selçuk, akıl vermeyi çok sever. Bir akademisyenden de zaten daha
fazlası beklenmez. Ama o artık bir Milli Eğitim Bakanı ve ‘Yerim
dar oynayamıyorum’ deme lüksü yok. İşte o yüzden, bir an önce Bakan
olduğunu hatırlamalı ki, kangrene dönüşen sorunlar bir an çözülsün.
Yoksa lafla peynir gemisi yürümüyor!..” ifadeleriyle Ziya Selçuk’u
eleştirdiği o yazısı. Ama açıkçası çok önemsememiştim.
Çünkü Abbas Bey kendisini eğitim dünyasının, “Ali kıran baş keseni”
gördüğü için bunu hep yapar. Eleştirmek adettendir artık onun
açısından.
Ancak şöyle bir şey var… Tamam ben yazdıklarını önemsemiyorum da,
onun her söylediğini ‘tartışılması dahi mümkün olmayan bir doğru’
kabul eden bazı veliler ve eğitimciler etkileniyor.
Bunun böyle olduğunu da sosyal medyada, “Ziya Selçuk” adını yazıp
da arama yaptığımda, göreve ilk geldiğinde yazılanlarla, 2 ay
sonrasında yazılanları kıyaslayınca gördüm.
Bakan Selçuk’a güven sarsılmış, hatta bazıları için
sıfırlanmış.
Bunun o da farkında ki geçtiğimiz hafta katıldığı bir TV
programında açık açık ifade etmiş şu sözlerle: “İki ay bir haftadır
görevdeyim henüz ama birçok kişi icraat bekliyor, 'Bir şey yapması
lazım artık Ziya Hoca'nın' diyorlar. Sosyal medyada özellikle bunu
fark ediyorum. Ben bir bilim insanıyım ve veriyi görmeden bir
planlama yapmam. Yani sahayı görmem lazım ve bütün sistemi kabaca
bir analiz etmemiz lazım arkadaşlarla. Bunu yapmadan, akşam
düşündüm, sabah şunu yapayım meselesi değil bu. Onun için 15 Ekim'e
kadar biraz sabretsin insanlar. Neyi planladığımızı, ne yapmak
istediğimizi çok daha net olarak ifade etme fırsatımız olacak. Ben
bilerek hemen acil icraatlara geçmemeyi tercih ediyorum!”
Herkesten, hepinizden özellikle de hakkında yazılan olumsuz
betimlemeler dolayısıyla Sayın Selçuk’la ilgili şüpheye düşen
velilerden rica ediyorum…
Lütfen dikkatle okuyunuz hocanın söylediklerini.
Abbas Güçlü veya alanı eğitim olan diğer gazeteci arkadaşlar ne
düşünürse düşünsünler takılmayın. Sonuçta şu gerçeğin farkında olup
ona göre yorumlamamız lazım meseleyi; Ziya Selçuk hepi topu 2 ay
önce geldi bakanlığa ve biliyor ki darmadağınık bir sistem teslim
aldı. Hep dedik, “Eğitim alanımız çok sorunlu” diye. Ve bu alanda
yapmayı düşündüğünüz, istediğiniz değişimler belediyede olduğu gibi
olmuyor. Kaldırım taşı döşemeye benzemez eğitim. Sabır ve emek
ister. Üzerinde kafa yorulup doğru stratejiler belirlenmesi gereken
bir alandır. O nedenle fırsat vermek lazım Ziya Hoca’ya. Ona
inanarak bekleyip sonucu görmek lazım!”
Son olarak şu önemli anekdotu da ekleyip öyle bitirmek istiyorum
yazımı.
Bakan Selçuk’u çok yakından tanıyan, bizzat onunla çalışmış, benim
için çok ama çok kıymetli bir başka eğitimciyle dün yazıya
başlamadan önce konuştum. Niyetim onun ne düşündüğünü de
öğrenmekti. Baktım ki hiç farklı düşünmüyoruz ve bu beni çok mutlu
etti.
Bu arada da şöyle bir ayrıntı aldım.
“Öğrenciler öğretmenden öğrendiği kadar öğretmen için öğrenir”
sözünü sık sık tekrarlayan Ziya Selçuk’un en büyük zaafı
öğretmenler. İlk yapmaya çalıştığı şey öğretmeni yakalamaya
çalışmak oldu.
Çok da doğru yaptı çünkü mesleği ile duygu bağı olmayan, ders
tahtasını ve öğrencilerini sevmeyen öğretmenlere rağmen eğitimde
istenilen değişimi yapmak imkansız.
Bu yüzden de hani eskiden ortaokuldan sonra gidilen öğretmen
okulları var ya! Onların geri dönüşünü arzu ediyormuş Ziya
Hoca.
Bence şahane fikir! Çünkü gerçekten o okulların tedrisatından
geçmiş öğretmenlerin öğrencisiyle, velisiyle kurduğu bağ nedense
bambaşka olurdu.