"SEVGİLİ YAVRULARIM..." REHA MUHTAR'DAN ÇOCUKLARINA MEKTUP!
Vatan yazarı Reha Muhtar, mahkemenin verdiği karar yüzünden hafta sonları görüşebildiği çocukları ile tekrar bir araya geldi ve onlara şöyle seslendi...
Sevgili Mina,
Dün seni gördüğmüde “çok güzelleşmiş olduğunu” farkettim...
Çok güzel bir kız olacağın doğduğun gün belliydi...
Ama bunu her hafta farketmek, bir baba için tarifsiz duygular yaratıyor...
Mutlulukla kaygı atbaşı gidiyor...
Sanıyorum ilerde “Çok Güzel Bir Kadın” olacaksın...
“Çok güzel bir kadın olmak”, her zaman çok güzel bir kadere sahip olmak anlamına gelmiyor yavrum...
Çok güzel kadınların hayatta yaptıkları şeyler, bazen onları hiç istemedikleri noktalara götürür...
Yaşam bunun sayısız örnekleriyle dolu...
***
Ben sen daha dünyaya gelmemişken, annen hayatımda yokken, sanki doğacakmışın gibi “Mina’ya Mektuplar” diye “meçhule adreslenmiş” bir kitap yazmıştım...
O kitapta “Güzel kadın şanssızdır” diyordum...
O yazı yanda...
Senin ve senin gibi doğan bütün güzel bebeklerin şanssız kaderlerinin olmamasını diliyorum...
Adorno “Yararsız Güzellik” (L’Inutile Beauteb) isimli pasajında şöyle yazar “Çok Güzel Kadınlar” için...
***
“Olağanüstü güzel kadınlar mutsuzluğa yazgılıdır...
Aile, servet ve yetenekten yana talihli olanlar, rastlantıların yardımını görenler bile sanki kendilerini ve girdikleri bütün ilişkileri tahrip etme tutkusuyla kemiriliyorlardır...
Bir kahin, iki yıkımdan birini seç demiştir onlara sanki...
Seçeneklerden birinde, güzelliklerini kurnazca başarıya tahvil etme vardır...
Mutsuzluktur bunun bedeli; sevme yeteneklerini yitirdikleri için kendilerine duyulan aşkı da zehirleyecek ve böylece elleri boş döneceklerdir...
Öte yandan, güzelliğin ayrıcalığı, ilişkilerde karşılıklılığı reddetmelerini sağlayan bir cesaret ve güven verir onlara...
Hayatı düşünerek ve hesaplayarak yaşamazlar...
Herkesin hayranlığı, kendi değerlerini peşinen kanıtlamak zorunda olmadıklarına inandırmıştır onları...
***
Gençliklerinde, her istediklerini yapabilecek, her istediklerini seçebilecek durumdadırlar...
Bu yüzden de seçici davranmak zorunda kalmazlar...
Hiçbir şey kesin ve nihai değildir onlar için, her şeyin yerine bir başkasını koyabilirler...
İnce eleyip sık dokumadan çok genç yaşlarda evlenirler ve böylece kendilerini sıradan ve sıkıcı bir yaşama mahkum ederler...
***
Sonsuz olasılıkları elde tutma ayrıcalığından feragat edip insanların düzeyine inmişlerdir...
Ama aynı zamanda, yarın daha iyi bir şeyle değiştirilebilecek olan imkanları har vurup harman savurmaya devam ederler...
Böylece, “yıkıcı” kişiliğin de en tipik örneği olurlar... Vaktiyle hors de concours [rekabet üstü, rakipsiz] oldukları için rekabette başarılı değildirler; tam da bu yüzden bir rekabet manisine (korkusuna) kapılırlar... Cazibenin kendisinde çoktan yok olduğu halde, üzerlerine sinmiş olan karşı konulmazlık jesti onlarda kalır... Sihir sadece umudu temsil etmeyi bırakıp evcillikte karar kıldığı anda silinip gider...
O zaman bir zamanlar çok güzel olan kadının konulabilirliği, aynı zamanda bir kurban durumuna da düşürür onu...
***
Bir zamanlar çok yükseğinden uçtuğu düzenin tutsağı olur...
Cömertliği cezalandırılacaktır şimdi...
Düşmüş kadın da saplantılı olan gibi mutluluğun kurbandır...
İçerilmiş güzellik zamanla varoluşun hesaplanabilir bir öğesi haline gelir.
Kendine ve başkalarına karşı mutluluk vaadini yerine getirememiştir...
Ama vaadini tutarmışcasına hareket edip, bir “yıkım kadınına bürünür;” kendisi de felakatin seline kapılıp gider...
Aydınlanmış dünya böylece güzel kadın “mit’ini” tümüyle özümleyip çözmüş olur...
Tanrıların kıskançlığı, “Çok Güzel Kadın”lardan daha uzun ömürlü çıkmıştır...”
***
Sevgili yavrum...
Senin üzerinde ve içinde ne zaman ne kadar, etkili olabileceğimi henüz bilmiyorum...
Onun için bu mektupları yazıyorum...
Adorno’nun söylediğinden çıkarmanı istediğim şu sanki;
“Her istediğini yapabilecek ve seçebilecek durumda olduğunu görüp, hayatının bütün güzelliklerini har vurup harman savurma...
Güzelliğinin; her şeyin ve herkesin yerine bir başkasını koyabilme imkanı sağlayacağını düşünmek gibi yakıcı ve yıkıcı bir duyguya kapılma...” Bu felaketini getirir...
Güzel şeyler değerlidirler...
Değerli şeyler kolay kolay ikame edilmezler...
Değerli şeylerin değerini bil yavrum...
Güzelliğin o değerli şeylere sahip olmanı sağlıyorsa, aynı güzelliğin, onları har vurup harmana savurmana yol açmasın...
Seni her şeyden çok seven Baban...
***
PAZAR SABAHI...
Dün sabah Poyraz’la beraber geldi Mina...
Ayşe Nazlı da öğleye doğru...
Üç kardeş biraraya geldiler...
Ben bilgisayarın başında çalışırken, onlar keyifle salonda oynuyorlar...
Arada bir açık kapıdan geçip bana geliyorlar, sonra beni bırakıp tekrar oyuncaklarına geçiyorlar...
Ayşe Nazlı kendisi için yazdığım o yazıyı, hafta içinde annesinin okuttuğunu anlattı bana...
İki ünlü kadın ve onlardan bana üç çocuk...
Kadınlar çok uzakta...
Çocuklar Cumartesi sabahtan Pazar akşam üstüne kadar yanımda...
Okul günlerim gibi geçmeye başladı hafta sonlarım yıllar sonra...
Okuldayken de Cumartesi sabahını iple çekerdim...
İki günlük tatilin ilk saatlerinde, kıpır kıpır olurdu yüreğim...
Koskoca iki gün var görünürdü gözüme...
Keyifle, huzurla ve mutlulukla geçireceğim bir tatil olarak görünürdü Cumartesi-Pazar’ları gözüme...
Sonraki yıllarda hiçbir Cumartesi Pazar o duyguyu hissedemedim nedense...
Ne vardı bilmiyorum o çocukluk duygusunun içinde, ama tatilde de olsam o duygu kaplamadı yüreğimi bir daha...
Ta ki birkaç hafta öncesine kadar...
Şimdi üç çocuğum da yanımda...
Sanıyorum bir “tamamlanma duygusu”ymuş çocukken yaşadığım...
Çünkü şimdi “tamamlanmış” gibi hissediyorum kısa süreliğine de olsa kendimi...
***
Güzel kadın şanssızdır...
Kadın güzel olmak ister...
Kadın güzel olmak için her şeyi yapar...
Hayatta çok şey kadının güzel olması için vardır...
Güzel olan kadın sevilir...
Güzel olan kadına bütün bakışlar çevrilir.
Güzel olan kadın hemen kabul görür...
Güzel bir kadın olmak bu kadar güzel olsa da, güzel olmak şanssız bir durumdur.
Hayatın şansı çoğu zaman güzel kadınlardan yana durmaz...
Hayat, güzele verdiği avantajları bedelsiz bırakmaz... Borçları tahsil ederken, güzelin duyduğu üzüntüye aldırmaz...
Hayat güzelliğin avantajlarını, şanssızlıkla dengeler... Doğa dengesini böyle kurar...
***
Güzel kadın olmak güzeldir...
Ama çok güzel kadın olmak şanssız bir şeydir... güzel kadınlar çok sevilmezler... Rahat kanka bulamazlar...
Diğer kızlar çok güzel kadınlarla çıkmak istemezler...
Bakışların kendi üstlerinde olmamasından rahatsız olurlar... Kendilerine dönmemesine hastadırlar...
Güzelin yanında gölge olmaktan şikayetçidirler... Güzel kadınlar büyüdükleri zaman da şanssızlıklarını yenemezler...
Eş dost davetlerinin aranan kişisi bir türlü olamazlar... Herkes kocasını ya da sevgilisini elinden alacağını düşündüğünden, davetlerde sohbetlerde onları düşünmezler...
Kadın kadına kaynatmalarda yan yana olsalar da, kocalarının ve sevgililerinin yanında bahis konusu edilmezler... Güzel kadınlar kocalarla fazla tanıştırılmazlar... Güzel kadınlar, erkeklerle yaşanan dertlere pek ortak edilmezler...
Kanka yapılıp sohbetin içine sokulmayan çok güzel kadınlar, sohbet dışında kaldıklarında da rahat bırakılmazlar... Bulanmadan rahat edilmezler... Kafası çalışmayan boş güzellik olarak adlandırılmadan yaşayamazlar...
Güzelliklerindeki artı, zekalarındaki gerilikle dengelenir... Öyle bir gerilik olmasa da, zeka geri olarak tescillenir...
Her halükarda güzel ama aptal kadın olmak kader gibi belirlenir...
Onun için çok güzel kadınlar, hep kendilerini ispatlarlar...
Güzel değil, akıllı olduklarını söylerler... Güzellikleriyle değil, kafalarıyla iş yaptıklarını bildirirler... Güzel oldukları halde, aptal olmadıklarını ispat için var güçleriyle savaşırlar...
Bilmezler ki ne yaparlarsa yapsınlar, etraf onları öyle algılayarak rahatlayacaktır...
Zekalarını görmedikçe kendilerini eşit hissedecektir...
Onlar aptal bulundukça çevredekiler kıymetlenecektir...
Güzel şansız oldukça diğerleri şanslı olacaktır. Onların avantajları dezavantaja dönüştükçe, başkaları avantajlanacaktır...
***
Güzel kadınlar çok kolay erkek bulurlar... Güzel kadınlar çok kolay erkek buldukları için çok kolay erkek kaybederler...
Kazanmadaki kolaylık, kaybetmedeki umursamazlıkla eşdeğerdir...
Kaybetmedeki umursamazlık, umursar hale geldiğinde genelde geçtir... Güzel kadın erkeği kazanmak için çok çaba harcamaz... Çaba harcamadan kazandığı için, elinde tutmasını da çok bilmez...
Kazanırken çok uğraşmadığı için, kaybederken ne yapacağını öğrenmez... Erkek de çok güzel kadını kolay taşımaz...
Her istediğini elde edeceğini bildiğinden fazla güven duymaz... Güzel kadının ilişkileri, bu güvensizlikle her zaman çok güzel olmaz...
Ama esas çok güzel kadın, kendi güzelliğine dönük yaşadığından, kocası tarafından hoş karşılanmaz...
Kendi egosunu doyuramayan adam, güzel kadını aldatmakta sakınca görmez...
Güzel bir kadın olmak güzel bir şeydir...
Ama çok güzel bir kadın olmak, güzel olsa da şanssız bir şeydir...
Reha Muhtar /Vatan