Bu asıl sebebe bir de yan sebep ekleyebilirim: Bugüne kadar, eğer bir başarıysa, Yılmaz’ı nikah masasına oturmaya ikna eden tek kadın oldu Yağtu. Dolayısıyla da, başlayan ya da biten bir ilişkiden dolayı mutlu olmasını beklemek ya da mutluysa da bunu mikrofonlara söyleyeceğini düşünmek, havanda su dövmekten öte bir iş değil.
Defne aldatılan olmayı seçince...
Bir zamanlar, Yılmaz’ın Sarıkaya’ya olan ilgisine dair haberleri yapan gazetecilerden özür diledi Defne Samyeli. Aslında onlardan özür dileme cümlesiyle aldatılan kadın sıfatını yakıştırdı kendisine. Sonra yorumlar başladı, bir yanda Samyeli’ne destek olanlar, diğer yanda 'Geçmişte de o kocasını aldatmıştı, oh olsun!' diyenler. Peki gerçekten aldatılan kadın mı Defne Samyeli?
Başta ‘Aldatmak’ nedir, bu konuda net bir tanım lazım. Öncelikle bir erkeğin ya da bir kadının aldatan ya da aldatılan olması için illa evli olmaları gerekmiyor. Bir duygu paylaşılıyor, ortak hayaller kuruluyor, sorunlarla birlikte mücadele ediliyorsa, belediyenin işe karışmış olup olmaması dert değil.
Devam edelim, bir erkek ya da bir kadının aynı anda iki ilişkiyi birden yürütmesi, farklı yüzlere aynı cümleler kurması, kesin aldatma. Peki ya, bir başkasına aşık olduğunu fark eden birisinin, ilişkisini sonlandırması da aldatma tanımına girer mi? Soru sert ve kimimiz için bu da kesin aldatma sınıfına giriyor ama durup tekrar düşünelim.