SERDAR TURGUT'TAN "ÖLÜ YAYIN YÖNETMENLERİ DERNEĞİ".. DERNEĞİN FAALİYET ALANLARI NELER? DERNEK ÜYELERİNİN EN BÜYÜK SORUNU NE?
Serdar Turgut, 'Ölü Ozanlar Derneği'nden yola çıkarak Ölü Yayın Yönetmenleri Derneği'ni kurdu.Turgut hafta sonuna kadar derneği iki yeni üye daha bekliyor.
Ölü yayın yönetmenleri derneği
Dead Poets Society (Ölü Ozanlar Derneği) filmini çok sevmiştim. Bugünlerde o filmin adından esinlenerek bir 'Ölü yayın yönetmenleri derneği'nin kurulmasının uygun olacağına karar verdim.
Bu yeni dernekteki 'Ölü' lafı gerçek anlamda fiziksel ölümü anlatmıyor. Burada kastedilen; bir zamanlar yayın yönetmeniyken şimdi görevden alındığı için manen ölmüş durumda olan birtakım insanlardan bahsediliyor. Bunların sayısı hayli fazla ve sayının her gün daha artacağı da görülüyor. Hatta bu hafta sonuna kadar derneğimize en azından iki yeni üye katılırsa hiç şaşırmam.
Bu dernek bir baskı grubu olarak faaliyette bulunmuyor. İki yayın yönetmeninin her hangi bir konuda anlaşıp ortak tavır alabilmeleri mümkün olmadığından dernek kimseye baskı falan yapamıyor, sadece üyelerinin üzerindeki baskıları hafifletmeye çalışıyor.
'Ölü yayın yönetmenleri derneği'nin bazı ana faaliyet alanları şöyle:
1- Eski yayın yönetmenlerinde emir verme alışkanlığı bulunduğu ve eskiden dedikleri hemen yapıldığından, şimdi ise bakkala bile söz geçiremediklerinden bunalımdadırlar. O nedenle derneğimiz bünyesinde yazı işleri toplantı odası olarak düzenlenmiş rehabilitasyon odaları bulunmaktadır. Odalara kadrolu personelimiz olan bazı aktör ve aktrisler oturtulduktan sonra tedavi altındaki yayın yönetmeni odaya girer ve hayali bir yazı işleri toplantısı yaparak özlemini giderir. Seans sırasında kendisini gerçek yayın yönetmeni sanan kişi birtakım talimatlar verir ve aktörlerimiz bunları hemen uygulamak için çalışmaya başlarmış gibi davranırlar.
Bazı üyelerimizin (örneğin Sedat Ergin) seansı çok uzun sürmekte ve toplantının aşırı ciddiyeti nedeniyle oyuncu aktörlerimiz, yıpranma payı da dahil fazla mesai talep etmektedirler.
Aktörlerin en fazla katılmayı arzu ettikleri seans Serdar Turgut'un kendisini yayın yönetmeni sandığı seans olmaktadır. Onun seanslarında hemen hemen hiçbir ciddi konu görüşülmemekte ve hatta haberlere bile bakılmamaktadır. O, seansını stand-up komedi yapar gibi bitirmektedir.
Derneğimizde son günlerde en çok tartışılan ve merak edilen konu Ertuğrul Özkök'ün üye olması durumunda, onun tedavi seanslarının nasıl geçeceğidir. Derneğin kadrolu aktörlerinin erkek olanları, onun tedavi seansına özellikle katılmak istediklerini belirttiler. Çünkü onun 'yazı işleri toplantısında' bol bol kadın fotoğrafına bakılacağı bilinmektedir.
2- Dernek üyelerimizin rutin hayata tekrar alıştırılmaları çalışmalarımızda dernek yönetiminin en çok zorlandığı konulardan bir tanesi, tedavi altındaki eski yayın yönetmenine meslekte yükselmek isteyen genç kızlar bulup, tanıştırmaktır. Bu, derneğimizin önündeki büyük engeldir. Çünkü hiçbir kız, kendilerine artık gerçekte yükselecek bir yer veremeyecek olan bu yaşlı ve çirkin adamlarla bırakın tanışmayı, onları uzaktan bile görmek istememektedirler. Derneğimizin üyelerinin hayli yalnız bir hayat sürdükleri söylenebilir.
3- Bazen dernek içinde çekişmeler oluyor. Sedat Ergin ve Ergun Babahan gibi isimler erken kongre filan isteyebiliyor. Ama Serdar Turgut onlara 'Bakın eğer kongre filan yaparsanız ben bütün koltukları elime geçirebilirim, bunu bilin de ona göre hareket edin' diyor. Çünkü bu ülkede şimdi işsiz kalmış her üç eski yayın yönetmeninden en azından bir tanesi eskiden mutlaka AKŞAM'ın yayın yönetmenliğini yapmış durumda. Onları mobilize ederse, derneğin yönetim kurulunu tamamen Serdar Turgut ve ekibinin ele geçireceği kesindir.
4- Üyelerimiz arasında iyice hasta olanlar, arada bir oyuncu sekreterlere 'Bana Başbakan'ı veya filanca bakanı bağla' diye konuşuyor. Bu tipleri sakinleştirmek hayli zor olsa da bir sakinleştirici aşı ile mışıl mışıl uyuyorlar. Derneğimizde bu uykulara 'Power nap' (güç uykusu) dedik. Aşıyla uyutulan üyelerimiz kendilerini rahat hissetsinler diye böyle ad taktık zorunlu uykulara.
5- Tüm üyelerimizin en büyük sorunu hiç durmadan takıntılı bir şekilde 'Ben olsam...' diye başlayan cümleler kurmalarıdır. 'Ben olsam bunu manşet yapardım', 'Ben olsam bu fotoğrafı büyütürdüm' gibi cümlelerdir bunlar. Derneğimizle anlaşmalı çalışan psikiyatristler üyelerimizi bu adetlerinden kurtarmayı bir türlü başaramamaktadılar. Bu konu psikiyatristlerimizi çoktan bıktırdı ve aralarından bazıları yakında Ertuğrul Özkök'ün de derneğe üye olması durumunda dernek ile çalışmayı tamamen kesebileceklerini söylediler. Çünkü onun 'eski' yayın yönetmeni olması durumunda tamamen çıldırması bekleniyor. Derneğimizde onu çekebilecek düzeyde sabırlı personel de maalesef yok.
6- Tedavi altındaki üyelerimizin tümü başkalarının ayağını kaydırmada ve oyun kurmakta uzmandırlar. Bu nedenle dernek içinde disiplinin sağlanması bazen çok zor olmaktadır. Bunlar sadece patronu dinlemeye alışık olduklarından derneğimizde bir adet patron rolündeki aktörümüz de var. O 'Patron' arada bir üyelerimize fırça çekiyor. Bunun tedavi sürecinde etkisinin çok iyi olduğunu gördük. Üyelerimizin patron tarafından fırçalanınca tuhaf biçimde rahatladıkları bile gözlemlendi. 'Azarladığına göre atmayacaktır beni' diye düşünüyor garipler.
7- Derneğimize ilgi büyük. Örneğin; üyelerimizin tamama yakını alkolik olduklarından dernek bünyesinde bir bar yaptırıp işleticiye verecektik. Öyle büyük ilgi topladı ki bu; şaşırırsınız. Galiba herkes bunun çok iyi bir yatırım olduğunu düşünüyordu. Serdar Turgut adlı üyemiz barın işletilmesine gönüllü oldu ama Sedat Ergin buna itiraz etti ve bir bar işletilecekse bunu ancak kendisinin yapması gerektiğini söyledi. İş kendisine verildiği takdirde ilave olarak her gece canlı müziği da garanti etti. Bu konunun Ertuğrul Özkök derneğimize katıldıktan sonra karara bağlanmasında uzlaşıldı. Ancak ne olur olmaz denilerek barda daima Fransız şarabı da bulundurulmasına oy birliği ile karar verildi.
Evet; 'Ölü yayın yönetmenleri derneği'nin faaliyetleri özetle bu şekilde. Sizler şimdi de 'Nereden çıktı bu dernek?' diye merak ediyorsunuzdur. Eh; ortada bu kadar hızlanan bir sektör varken ve hızla 'eski' olabilen yayın yönetmeni sayısı bu kadar fazlayken, bu sayının kısa sürede artacağı kesin gibiyken, sektöre bir yardım eli uzatılması gerekiyordu.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ
Serdar Turgut/AKŞAM