18 Tem 2006 14:41 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 12:46

SERDAR TURGUT 'KOPYACI' İDDİASINA CEVAP VERDİ

Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Serdar Turgut'un bugünkü yazısı 'kopyacı' iddiasına da yanıt gibiydi.

Denemekten korkmamak gerek

İyi yazar olmanın başta gelen koşulu denemekten korkmamak ve toplumda genel geçer olan fikirler dışına çıkmaktan çekinmemek olduğuna inanıyorum. Tabii bunu derken illa da farklı olacağım diyerek uç noktalara gitmekten, anarşist bir tavırla marjinal olmaktan bahsetmiyorum. Rahatsız edici olmak veya kızdırmak çok kolaydır ama bu bir yazar için aynı zamanda kolay yola kaçmaktır. Asıl önemli olan hem merkezde yer alıp hem de kalemin ustalığı ile farklı ve cesur olmaya çalışmaktır.

Ben bunun için çalışıyorum başarır mıyım başaramaz mıyım hiç önemli de değil. Önemli olan çalışma süreci ve o süreçte öğrenmek için neler yaptığınız. İnanın öğrenmek için yaptığım okumalar bazen bana yazmaktan daha fazla keyif verebiliyor: İnsanların nelere cesaret ettiğini ve neleri başardıklarını okumak beni hem çok heyecanlandırıyor hem de kıskandırıyor. Bu heyecan ve kıskançlığın beni de sonunda (kendi tanımladığım biçimiyle) iyi yazar yapacağına inanıyorum.

New Yorker dergisinin bünyesinde çok usta yazar, yazılar yayınlamıştır. Yazı deneyleri üzerine çalıştığım zamanlar ben bu derginin arşivini okuyorum. Derginin çıktığı günden bu yana (75 yıl) her sayısını içeren CD arşivi elimde var. Zaman zaman bunu okurken çok şaşırtıcı ve keyif verici örnekler ile karşılaşıyorum. Bunlardan iki tanesini sizlerle paylaşmak istiyorum:

(Baştan özür diliyorum arşivi okurken bu yazarın ismini not almayı unutmuşum şu anda arşivi yeniden açıp da bunu tekrar bulmam da gerçekten imkansız) New Yorker´a yıllar önce sürekli yazan yazarlardan bir tanesi ya New York Üniversitesi´nde ya da New School for Social Research´da (ukalalık olarak da almayın benim de okulumdur bu) edebiyat dersi alır. Dersin konusu `edebiyatta ses´tir. Yaşama ait çeşitli seslerin edebi çalışmalarda nasıl verilebileceği bunları vermek için ne tür teknikler kullanılabileceği tartışılır bu derste. Tahmin edebileceğiniz gibi ortaya atılan yazı konuları arasında rüzgarda ormanın çıkardığı ses, sahile vuran denizin çıkardığı ses gibi vasat sayılabilecek konular var. Ama benim hayranlığımı kazanan bir başka öğrencinin kendisine yazı konusu olarak seçtiği ses olmuş. Bu öğrenci `sessiz bir günde önünüzde akmakta olan nehirde geçen cesetlerin çıkardığı sesi´ yazmaya karar vermiş. Maalesef bu yazı New Yorker arşivinde yok ama yakında Amerika´ya gideceğim, bu makaleyi arayacağım ve bulursam sizlerle de paylaşacağım.

Bu yazı elimde yok ama bundan sonra vereceğim örnekteki yazının özeti var. `Yma Dream´ başlıklı bu yazı 1962 yılında New Yorker´da çıkmış ve Thomas Meehan tarafından yazılmış.

Yazının konusu basit. New York´ta bir parti verilmektedir ve o gece partiyi veren ev sahibi davetlileri birbirlerine sadece adları ile tanıştırmaya karar vermiştir. Partiye ilk gelen Perulu şarkıcı Yma Sumac´tır ikinci -gelen ise Ava Gardner´dir. Onları tanıştırır birbirine `Ava, Yma´, bunlardan hemen sonra İsrail büyükelçisi Abba Evan gelir partiye ve tanıştırmalar şu şekle bürünür: `Abba, Yma, Abba, Ama´. Sonra da sırayla Charlie Chaplin´in eşi Oona O´Neil ile İtalyan tiyatro yazarı `Ugo Betti, aktris Ona Munson ve Ida Lupino da gelir ve tanıştırmalar şöyle sürer: `Ona ve Ida Yma ve Ava´yı tanıyorsun değil mi? Ida, Ona, Oona, Abba, Ida, Ona ve Ugo. Sonra da partiye İlya Ehrenburg ile Eva Gabor, aktris Uta Hagen de gelir ve sonuç itibarıyla tanışma faslı şöyle sürer:

`Uta, Yma; Uta, Ava; Uta, Oona; Uta