SENİN GAZETECİLİĞİN BU KADAR İŞTE! YAZIKLAR OLSUN SANA "DUAYEN" DİYEN BİZLERE!
Şahan ile Berrak'ın "balkonda titanik" olayı için kurmaca diyen Hıncal Uluç ile Cengiz Semercioğlu'na Bizden Kaçmaz'ın yapımcısı Ömür Varol sert tepki gösterdi.
Türkiye’yi sarsan "Balkonda Titanik" olayının yankıları sürüyor. Haberin içeriğinden ziyade nasıl çekildiği tartışılıyor şimdilerde.. Herkes bir şey söylüyor..
Muhtelif senaryolar üretiliyor.. İşin acı yanı; bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlar, yazdıklarına kendileri de inanıyor.
Hıncal Uluç, haberin şans ve takip sonucu elde edildiğine inanmıyor, inanmak istemiyor. Uluç’a göre; istihbarat, Şahan Gökbakar ya da Berrak Tüzünataç’tan geldi.
Cengiz Semercioğlu da Zeynep Beşerler’i Bodrum’da Nejat İşler’e kaptıran Şahan Gökbakar’ın yakışıklı aktörden intikam almak için olayı tezgahladığını söyleyecek kadar uçabiliyor. Üstelik de elinde kanıt olmadığı halde çok kesin ifadeler kullanıyor.
Hedef tahtasında son yılların en büyük magazin haberine imza atan "Bizden Kaçmaz" ve Sabah gazetesi ekipleri var.
O gece orada deklanşöre basan Sabah gazetesi muhabiri Yüksel Yavuz, her şeyi ayrıntısıyla anlattı. Yüksel Yavuz, habercilik refleksi ve takipçilik sonucu bombayı patlattıklarını saat saat detay vererek dile getirdi. Ama yetmedi.
Olay gecesinin göbeğindeki bir diğer isim de "Bizden Kaçmaz" programının yapımcısı Ömür Varol’du elbette. Varol, bugüne kadar konuşmadı. Belli ki herkesin eteğindeki taşları dökmesini bekliyordu.
Ve Ömür Varol ilk açıklamasını az önce Medyafaresi’ne yaptı. İşte o açıklama:
14 Temmuz 2010
Saat 05:26
"Bizden Kaçmaz" kameramanı Umut Ünver’den cep telefonuma bir mesaj düşüyor. Mesaj aynen şöyle;
"Abi Umut ben. Çok büyük bir iş çektim. Uyanınca hemen beni arar mısın? Görüntüler çok iyi. Şahan Gökbakar - Berrak Tüzünataç öpüşürken."
Bu mesaj üzerine derhal Umut’u arıyorum, olayın detayını öğreniyorum. Balkon çekimleri sırasında fark edilmediklerini söylüyor Umut.. Çok iyi, diyorum. Kapıda beklemeye devam edeceklerini, Şahan Gökbakar’ı binadan çıkarken de çekmek istediklerini söylüyor sonra.. Tamam, diyorum.
Aynı gün yayınımız olduğundan bir strateji geliştirmeye çalışıyorum bir yandan..
Saat 05:55
Umut, arıyor. Şahan Gökbakar’ın çıkmak üzereyken kendilerini gördüğünü ve oradan gitmeleri için telkinde bulunduğunu söylüyor. Gökbakar’ın şoförünü göndererek "Ömür benim arkadaşım. Buradan hemen gidin! Yoksa Ömür’ü ararım.." mesajını ilettiğini belirtiyor. "Sakın bir yere kımıldamayın, iş başka arkadaşlık başka" diyorum. Beklemeye devam ediyorlar.
Saat 05:59
Şahan Gökbakar, beni arıyor. Açmıyorum.
Saat 06:05
Şahan Gökbakar, ikinci kez arıyor. Açmıyorum.
Saat 06:10
Kameraman Umut arıyor. Şahan Gökbakar’ın tekrar şoförüyle mesaj gönderdiğini "Ömür Varol uyuyor olmalı. Ama o telefonumu açana kadar buradan çıkmayacağım" dediğini söylüyor. Umut yine şoförle "Ömür Varol bizim de telefonumuzu açmıyor. Biz de O, talimat vermedikçe bir yere kımaldamayız" mesajını gönderdiğini belirtiyor. "Tamam, beklemeye devam edin." diyorum.
Saat 06:30
Şahan Gökbakar, üçüncü kez arıyor. Açmıyorum.
Saat 06:35
Ben Umut’u arıyorum. Balkon görüntülerinin olduğu kasedi kameradan çıkarmalarını ve saklamalarını söylüyorum. Zira; her an şoförün hışmına uğrayıp kasedi kaptırabilirler. Umut, kamerasına yeni kaset takıp beklemeye devam ediyor.
Saat 07:00
Şahan Gökbakar dördüncü kez arıyor. Açmıyorum.
Saat 07:30
Yardımcım Semih Özdemir’i uyandırıp, derhal olay yerine gitmesini istiyorum. Semih’e balkon görüntülerinin olduğu bandı almasını ve şirkete gitmesini söylüyorum.
Saat 08:15
Semih, olay yerinden beni arıyor. Bandı aldığını belirtip, "Beklemeye devam ediyoruz." diyor. "Tamam sen de orada kal ama ekipten biraz daha uzakta dur." diyorum.
Saat 08:45
Semih, arıyor. "Abi, Şahan’ın çıkacağı yok. Muhtemelen biz gitmeden çıkmayacak. Burada hareketlilik arttı. Diğer kanalların ekipleri her an bu noktadan geçebilir. Dikkat çekmeden terk edelim bulunduğumuz yeri. Zaten çekeceklerini çekmiş bizim çocuklar. İşi riske etmeye gerek yok. " diyor. Tamam, diyorum.
Saat 09:20
Semih, olayı çeken ekiple birlikte şirkette. Montaj setinden arıyor. Sete aktardıkları görüntüleri heyecanla anlatıyor. "İnanılmaz bir iş" diyor. Bende de heyecan artıyor bu sözler üzerine.. Devamında uyumaya çalışıyorum.
Saat 11:30
Yarım yamalak uykunun ardından artık Şahan Gökbakar’ı arama vaktinin geldiğini düşünüyorum. Arıyorum. "Hayrola Şahan, sıkıntı nedir? Sabahın köründe defalarca beni aramışsın.." diyorum. Şahan, "Yok be kardeşim, bir yerdeydim. Sizin ekip de beni bekliyordu. Gitmelerini söyledim. Bana direndiler. Ama birkaç saat sonra gittiler. Yine de uyarırsan çocukları sevinirim.. Benle yüz göz olmasınlar bu kadar.." diyor.
"Peki neden bekliyorlardı? Neredeydin ki?" diye soruyorum. Şahan, "Önemli bir yerde değildim ya.. Neyse sorun kalmadı zaten.." diyor.
Tam o sırada bağlantı kesiliyor. Şahan’ın telefonunun şarjının bittiğini düşünüyorum. Bu arada Şahan’ın bana gerçeği söyleyeceğini umud ediyorum halen.. Telefonunu şarja takıp tekrar aramasını bekliyorum.. Ama aramıyor. Bana doğruyu söylemek istemiyor demek ki!
Saat 12:30
Semih’i arıyorum. Semih’e durumu anlatıyorum. Fikrini alıyorum. Bir yanda müthiş bir haber, diğer yanda kesinlikle zarar görmesini istemeyeceğim arkadaşım Şahan.
Semih, "Abi, sadece biz orada değildik ki! Sabah gazetesi muhabiri Yüksel Yavuz da çekti. Sabah, yarın büyük verecek olayı." diyor. Sabah gazetesinin de çekim yaptığını öğrenince rahatlıyorum. Şahan’ın bana doğruyu söylememesi de cabası..
Aynı akşam yayınımız olduğundan, haberin büyümesi için ilgili görüntülerden fotoğraf kareleri çıkarıp medyaya servis etmeleri yönünde talimat veriyorum Semih’e. "Şimdi herkesi arayın, olaydan haberdar edin ama ben ikinci talimatı verene kadar, servise başlamayın." diyorum.
Saat 13:00
Semih arıyor. Gazetelerden internet sitelerine kadar birçok yayın mecrasıyla irtibata geçtiğini ve fotoğraf kareleriyle haber metnini hazırladıklarını, talimatımı beklediklerini söylüyor. "Tamam, bekleyin" diyorum.
Saat 14:05
Şahan Gökbakar arıyor. Açmıyorum.
Saat 14:07
Şahan Gökbakar cep telefonuma mesaj gönderiyor. Aynen şöyle diyor:
"Ömürüm senle konuşurken şarjım bitti. Beni arar mısın müsait olunca. Acil, kardeşim."
Saat 14:15
Şahan Gökbakar’ı arıyorum. "Hayırdır Şahan, ne oldu yine?" diye soruyorum. Şahan, "Az önce Vatan gazetesinden Gülşen Yüksel aradı. Sizin çocuklar, ellerinde benimle alakalı görüntüler olduğunu ve servis edeceklerini söylemişler. Ne görüntüsü bu!" diyor.. "Şahan, henüz şirkette değilim ama yoldayım, görüntünün ne olduğunu ben de bilmiyorum. İzleyince seni ararım." diyorum. Şahan da bunun üzerine itirafa başlıyor ama eksik bilgilerle.. Gece Bodrum uçağından indiğini, özel bir davet üzerine Boğaz’da tekne turuna katıldığını, teknede Berrak Tüzünataç’ın da olduğunu söylüyor. "Berrak’la 5-6 yıllık arkadaşlık bağım var. Tekne turundan sonra evine gittik. Ama yemin ederim ki bir şey olmadı aramızda. Olsa zaten sana söylerim." diyor.
"Balkonda Sevişme"nin an be an kaydedildiğinden habersiz! Zira; halen bana doğruları söylemiyor!
"Tamam, o halde. Şirkete gidip, görüntüleri izleyip sana döneceğim." diyorum.
Saat 14:30
Semih’i arıyorum. Şahan’ın ısrarla gerçeği anlatmadığını söyledikten sonra Semih’e "Fotoğrafları medyaya servis etmeye başlayın. Ben de yoldayım, geliyorum." diyorum. Semih derhal düğmeye basıyor.
Saat 14:46
Fox’un Zeytiburnu’ndaki otoparkına arabamı bıraktığım esnada Şahan’dan cep tefonuma bir mesaj düşüyor. Mesaj aynen şöyle:
"Ömürüm, hurriyet.com.tr’de sizinkilerin çektiği görüntünün fotoğrafları var..."
Saat 14:47
Şahan’ı arıyorum. Açmıyor. Belli ki bana doğruyu söylemediği için utanıyor!
Saat 14:50
Montaj setindeyim. "Bizden Kaçmaz" ekibiyle birlikte söz konusu görüntüleri izliyorum. Son yılların en büyük magazin haberine imza attığımız konusunda hemfikiriz. Sadece biz değil, rakiplerimiz de aynı görüşte. Internete düşen fotoğrafları gören rakiplerimiz dahi tebrik mesajları gönderiyor o dakika itibarıyla.. Heyecan dorukta.. Derhal tanıtım bandı hazırlatıyorum..
Saat 15:00
Haberi çeken ekibi karşıma alıyorum. Muhabir Recep Aslan ve kameraman Umut Ünver’e sonuca nasıl ulaştıklarını soruyorum.
Gece şefi olduğundan Umut konuşuyor:
Reina önünde diğer habercilerle rutin beklemedeydik. Saat 03:00 sularında Şahan Gökbakar’ın arabası önümüzden geçti. Arabada sadece şoförü vardı. Şahan’ın Bodrum’da olduğunu biliyorduk ama işi şansa bırakamazdık. Takip ettik. Beşiktaş civarında bir benzin istasyonuna girdi. Şoför arabayı yıkattıktan sonra Kabataş İskelesi’ne doğru ilerledi, beklemeye koyuldu. Ve bir tekne yanaştı. İnen Şahan’dı, yanında da bir hanım vardı. Hava karanlık olduğundan hanımefendinin kim olduğunu anlayamadık. Arabaya bindiler. İnönü Stadı’na doğru ilerlediler. Devamında tekrar Kabataş’a yöneldiler. Kabataş İskelesi karşısındaki bir apartmanın önünde durdular. Apartmana girdiler. Uzak bir noktada gizlenerek çekim yapmaya başladık. Durum şüpheliydi. Neden tekneden indikten sonra yaya olarak karşıdan karşıya geçmemişlerdi ve niçin İnönü Stadı’nın etrafından dolaşıp aynı noktaya gelmişlerdi? O hanımefendinin de ünlü olması kuvvetle muhtemeldi. Onlar balkona çıktıklarında hava aydınlanmaya başlamıştı. Kamerayla zumladığımda gördüm ki hanımefendi Berrak Tüzünataç. Zaten kayıtlarda da o anki sesim var. Berrak olduğunu anladığım an heyecanlanıyorum.
Evet.. Son yılların en çarpıcı magazin haberinin perde arkasında yaşanlar aynen böyle. Ne eksik ne fazla! Habercilik refleksi ve takipçilik, ekibimizi sonuca ulaştırdı. Şimdi yazılan senaryolar ipe sapa gelmez uydurmalardan ibaret. Ağır bir mesleki kıskançlıkla karşı karşıyayız. Duayen muamelesi gören sözde gazeteciler, aradan bir haftadan fazla süre geçmişken henüz haberi izlemediklerini itiraf ettikleri gibi bol keseden atıp tutuyorlar, ahkam kesiyorlar. Ve işin kötüsü yazdıklarına kendileri de inanıyorlar! Arayıp da cevap hakkımızı kullanmak istediğimizde telefonumuzu açmıyorlar. Bu nasıl bir gazetecilik ahlakıdır?
Cengiz Semercioğlu’na soruyorum:
17 Temmuz 2010 tarihli yazında "Son yılların en iyi magazin haberi" diye nitelediğin habere aradan birkaç gün geçtikten sonra pislik atmaya utanmıyor musun? Nasıl bir çelişkidir bu, nasıl bir tutarsızlıktır? Elinde kanıtın varsa koy ortaya! Gazetecilik, zor zanaat be Cengiz.. Sana göre değil!
Hıncal Uluç’a soruyorum:
20 Temmuz 2010 tarihli yazında "Kim ne derse desin, Şahan’la Berrak’ın balkonda çekilen fotoğrafları, magazin gazeteciliğinin en güzel örneklerinden biridir. Bir defa olay gerçek.. Öyle Ayşe /Şahan gibi masum bir fotoğrafa uydurulmuş asparagas değil.." diyen sen değil misin?
Peki ne oldu da karalamaya çalışıyorsun "magazin gazeteciliğinin en güzel örneklerinden biri"ni? Kim tetikliyor seni? Amacın ne, sözde duayen?
Neden aradığımda, cevap hakkımı kullanmak istediğimde açmıyorsun telefonunu? O saçmasapan yazının arkasında duramıyorsun değil mi? Duracak yüzün yok, değil mi? Senin gazeteciliğin bu kadar işte! Yazıklar olsun sana "duayen" diyen bizlere!
Benjamin Franklin diyor ki Hıncal; "Küçük düşman yoktur."
Tarih affetmeyecek Hıncal!
Keser dönecek sap dönecek, gün olacak hesap dönecek.
Ömür Varol / Fox Magazin Müdürü