Ayşe’yi tanıyorum sonra (Aral). Abla mı olsun bana? 2. anne mi? Arkadaş? Dost? Her şey? Kimseyle konuşmak istemez bir edayla yaklaştı yanıma. Her zamanki samimiyetimle gülümsedim. Soğuktu. Duvarları var, belli. Onu da incitmişler. Görür görmez anladım. Beş saniye yeter bana. Sarılmak istedim.
Eminim fark etti. Odasından çıkmayan kadın bizimle sohbete geldi. İyi ki elimde yemek çarpıştım bu kadınla. İşte bu yazıyı yazışım Ayşe’ye rastlayışımdan ibarettir. Ben yazar değilim. Sadece hisli bir insanım. Bu koca üç haftayı bir köşeye mümkün değil sığdıramam.
Sizlere, aileme, destek olan arkadaşlarıma, Beyaz TV’ye, Hürriyet’e, hastane personeline, Hıncal Uluç’a, Ayşenur İslam’a, hemşirem Sümeyye’ye sonsuz teşekkürler...
Annem, Marianna, Ayşe ve kendime katkılarımızdan ötürü özel teşekkürler. NOT 1: Marianna ziyaretime geliyor. Herkesten işkilleniyorlar tabii. Saç diplerine kadar arandı kızcağız, “Senem’e yapmam” diyor. “O benim ailem, istemiyor ben kullansın.” İfade etmeye çalışıyor kendini yarım Türkçesiyle. Etti mi? Edemedi! Arandı dip temel!