Kendime, yanımdakine, üst kattakine, sağda solda bağımlılıktan yatanlara... Onları bu hale getirenlerin ne kadar acımasız olduklarını düşündükçe çıldırıyorum. Yazarken elim titriyor. Gözyaşlarım kâğıda damlıyor, hayat mı acımasız dersiniz, yoksa insanlar mı?
Ayşe’yi tanıyorum sonra (Aral). Abla mı olsun bana? 2. anne mi? Arkadaş? Dost? Her şey? Kimseyle konuşmak istemez bir edayla yaklaştı yanıma. Her zamanki samimiyetimle gülümsedim. Soğuktu. Duvarları var, belli. Onu da incitmişler. Görür görmez anladım. Beş saniye yeter bana. Sarılmak istedim.
Eminim fark etti. Odasından çıkmayan kadın bizimle sohbete geldi. İyi ki elimde yemek çarpıştım bu kadınla. İşte bu yazıyı yazışım Ayşe’ye rastlayışımdan ibarettir. Ben yazar değilim. Sadece hisli bir insanım. Bu koca üç haftayı bir köşeye mümkün değil sığdıramam.
Sizlere, aileme, destek olan arkadaşlarıma, Beyaz TV’ye, Hürriyet’e, hastane personeline, Hıncal Uluç’a, Ayşenur İslam’a, hemşirem Sümeyye’ye sonsuz teşekkürler...